Türkiye'de büyük ölçüde etkisini hissettiren salgında, en çok hasar gören alanlardan biri de eğitim dünyamız oldu. Hasarı en aza indirgemek için Mart ayından beri uzaktan eğitim yapılıyor.
Bu süreçte eğitimcileri ve velileri kaygılandıran iki önemli konu başlığı var. İlki yüz yüze eğitimin yerini asla tutmayacak bir yöntemin eğitim ve öğretimde yaratacağı boşluklar diğeri ise bilgisayar veya internete erişimde sıkıntı yaşayan öğrenciler için ortaya çıkan fırsat eşitsizliği.

ÖĞRENME KAYBI ÇOK FAZLA...
Öğrenciler uzaktan eğitim sürecinde ciddi öğrenme kayıpları yaşıyor.
Eğitim yaşamından fiziksel olarak uzaklaşma, okul içi sosyal öğrenmenin kaybolması, sınıf içi iletişime dayalı akran etkileşiminin kaybolması, küçük yaş gruplarında öğrenme deneyimlerinin eksikliği öğrenme kayıplarını artırıyor.
Salgın sürecinde uzaktan eğitimin hangi ders ve alanda daha fazla öğrenme kaybına neden olduğunu belirleyen okul temelli çalışmalar yapılmadan yürütülen 'zevahiri kurtarma görüntülü' telafi programları kayıpları gidermede yetersiz kalıyor.

FIRSAT EŞİTLİĞİ NEREDE?
Eğitimde fırsat eşitliği eğitim sisteminde tüm öğrencilere eşit öğrenme fırsatları sunulması anlamını taşır. Bu sayede öğrenciler, sosyoekonomik düzeylerinden, cinsiyetlerinden, aile geçmişlerinden bağımsız olarak benzer düzeyde yaşama tutunma şansı yakalayabilirler.
'Eğitimde fırsat eşitliğini ve eğitime erişimi sağlamak sosyal devletin öncelikli görevidir.' Ancak, öğrenciler arasında, nitelikli eğitim ve eğitime erişim açısından, zaten var olan eşitsizlik uzaktan eğitim sürecinde daha da büyüdü.
Milyonlarca öğrencinin dijital araçlara, internete ulaşımında karşılaştığı engeller öğrenme süreçlerini kesintiye uğratıyor.
Sınırlı sayıda öğrenciyle yapılan canlı ders ve internet üzerinden yapılan çalışmalar, eğitimin kapsayıcı ve eşit olma ilkesiyle çelişiyor.
Önümüzdeki aylarda yapılacak olan tüm sınavlarda öğrencilerin uzaktan eğitim ile verilen müfredattan sorumlu tutulacağının açıklanması zaten adil olmayan sınav maratonunu daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.

ESKİŞEHİR MİLLİ EĞİTİMİNİN ÇELİŞKİLERİ…
Eskişehir, sosyoekonomik yapısı, eğitim olanakları ve eğitime erişim konularında ülkemizin dezavantajlı birçok yöresine göre çok daha fazla avantajlara sahiptir. Ancak kentimizde de eğitime erişimde sıkıntı yaşayan ve internet, tablet, bilgisayar hatta televizyon olanağı bulunmayan çok sayıda öğrenci bulunmaktadır. Geç olsa da bu konuda Milli Eğitim, belediyelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarının başlattığı kampanyalarda epey mesafe alındı.
Son dönemde yerel yönetimlerle ve sivil toplum kuruluşları ile kurulan iyi ilişkiler yardım kampanyalarının başarılı olmasını sağlıyor. Ancak Milli Eğitimde her şey iyi gitmiyor.
21 Eylül'de yüz yüze eğitime başlayan ana sınıfları ve 1. sınıflar devlet okullarında 2 gün okula giderken kentimizdeki bazı özel okullar öğrencilerini 5 gün okula getiriyor. Hatta 'hızını alamayan' bazı özel okullar tüm sınıfları okula çağırarak kendilerince farklılık yarattıklarının reklamını yapıyorlar. Veliler, özel okulların da resmi okullardaki yüz yüze eğitim programına uyma zorunluluğu olduğu halde neden farklı uygulamalar yaptıklarını ve Milli Eğitimin bu duruma neden müdahale edemediğini merak ediyorlar.
Uzaktan eğitimde MEB tarafından oluşturulan EBA da (Eğitim Bilişim Ağı) ders içeriklerinden, çöken sisteme erişime kadar sıkıntılar yaşanıyor. Özel okullar farklı programlar kullanarak hatta okullarında 'ders çekim stüdyoları' oluşturarak öğrencilerine uzaktan canlı eğitimler veriyor. Bu arada bazı devlet okulları da EBA dışında eğitim programları kullanarak canlı dersler veriyor.
Milli Eğitim Müdürlüğü geçtiğimiz hafta EBA dışındaki canlı yayın platformlarını yasakladı. Bu yasaklama sonrası olan yine devlet okulu öğrencilerine oldu. Bu yasaklamanın gerekçelerini Milli Eğitim Müdürlüğü açıklamalıdır.
EBA dışındaki eğitim platformları konusunda 'titizlenen' İl Milli Eğitim Müdürlüğü geçtiğimiz günlerde öğrenciler ve velilerin ayrıntılı tüm kişisel bilgilerini okullardan istedi. Bu bilgilerin istenmesi 'Kişisel Verilerin Korunmasına Dair Kanun'' hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle tepkilere yol açıyor. İl Milli Eğitim bu verileri hangi gerekçeyle ve neden topluyor?

SONUÇ OLARAK…

Uzaktan eğitime geçilmesiyle yıllardır görmezden gelinen ve sosyoekonomik sorunlarla zorunlu olarak biçimlenmiş toplumsal yapımızın acı gerçekleri bir kez daha ortaya çıktı.

Özel okula gidebilen, özel ders destekleri alabilen ve avantajlı bazı bölge okullarında okuyan öğrenciler, online olarak ya da güvenli koşullarda öğretmenleri ile bir araya gelip ders açıklarını kapatırken, bu fırsatlara sahip olamayan öğrencilerin gelecek hayalleri daha da kararıyor.
Kırsalda ve kenar semtlerde uzaktan eğitime 'çaresizlikten boş verilmesi' ve 'nasıl olsa okullar kapalı' diye çocuklara işçilik yaptırılmasının üzerine erişimdeki teknik ve ekonomik yetersizlikler de eklendiğinde eğitim sisteminin bütünüyle zayıflaması ve bu durumun toplumu, ülkeyi onarılamaz bir şekilde gerilere götürmesi kaçınılmaz olur.
Çocuklarımızın geleceğini belirleyecek bu sıkıntılı süreçte 'sanal projeler, sahte başarılar ve siyasi hesaplardan' vazgeçilmelidir. Aksi takdirde 'boş okullarda tek başına zil çalmaktan' öteye geçilemez.