Mayıs ayının bahar muştularına inat, toplumsal gündemimiz öylesine karardı ki gün geçmeden yeni bir olay/ sorun patlak veriyor… Gündemimizi karartan sorunların konusu, yer ve zamanı farklı olsa da içerikleri 'Sevgisizlik, kalitesizlik, adaletsizlik, parçalanmışlık, çatışmacılık…' gibi ortak özellikler taşıyor.
İşte böylesi karanlık bir ortamda umut arayan gönüllere Yunus Emre yüzyıllar öncesinden sesleniyor: 'Gelin tanış olalım/ İşi kolay kılalım/ Sevelim, sevilelim (…)'
Bilindiği gibi, 'Yunus Emre'nin Ölümünün 700. Yıl Dönümü', UNESCO'nun 12-27 Kasım 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen toplantılarda alınan karar gereğince, 2021 UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri arasına alındı ve Yunus Emre Sevgi Yılı olarak kutlandı.
Ayrıca Yunus, Eskişehir'de halk arasında yüzyıllardan beri Hıdırellez döneminde Mihalıççık Sarıköy'de anılmakta, kamu kuruluşları tarafından da elli yılı aşkın bir süredir her yıl 6- 10 Mayıs tarihlerinde 'Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası' adı altında etkinlikler yapılmaktadır.
Bu nedenlerle Yunus Emre hem yerel ve ulusal boyutlarıyla hem de evrensel boyutuyla Eskişehirlileri yakında ilgilendirmektedir.
ANADOLU'DA 'BİZİM YUNUS' DA YAŞADI
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Anadolu'da kimler yaşamadı ki… Binlerce yıllık Anadolu yaşamından günümüze kalan tarihsel değerleri birbirinden ayırmak ve tarihten günümüze kin ve nefret taşımak sapkınlığın daniskasıdır…
Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde büyük-küçük Türk Beyliklerinin kurulmaya başladığı1238- 1328 yıllarında yaşamıştır. Her ne kadar Yunus'un yaşadığı yer ve mezarı hakkında farklı görüşler olsa da Eskişehir'in Mihalıççık ilçesinde yer alan Sarıköy'de yaşadığı çoğunlukla kabul görmektedir.
Yunus bir halk ozanıdır ve Türkçenin ustasıdır. Şiirlerinin özü olan 'insan sevgisini', çağının düşünüş biçimini ve kültürünü yalın ve akıcı bir söyleyişle dile getirmiştir. Şiirlerinde gericiliğe, eşitsizliğe, sevgisizliğe ve hoşgörüsüzlüğe karşı barışçı bir başkaldırı vardır.
YUNUS GERÇEĞİNİ SAPTIRMALARDAN KORUMAK GEREK
'Yunus Emre gerçeği' (kişiliği ve düşünceleri) günümüzde 'evrensel değer' olarak kabul edilmektedir. Bu gerçeklik, UNESCO'nun çeşitli kararlarıyla da tescillenmiştir.
Bu bağlamda, evrensel boyutta büyük bir halk ozanı, büyük bir düşün ve sanat insanı olan Yunus Emre'nin kimliğinin, kişiliğinin ve eserlerinin önemi yadsınamaz. Yunus'un eserleri ve değer yargıları, herhangi bir etnik ya da dinsel yapılanmanın dar kalıplarına mal edilemez.
Hiçbir zaman unutulmaması gereken ikinci gerçek ise şudur: Yunus Emre, yüzyıllardır Anadolu halkının içinde yaşamasına rağmen, gerçek evrensel değerine Cumhuriyet Döneminde yapılan araştırmalar sayesinde kavuşmuştur. Arap ve Fars kültürünün egemen olduğu Osmanlı Döneminde, Türkiye halk kültürünün tüm alanlarında olduğu gibi Yunus Emre konusunda da devletçe yapılan bir çalışma yoktur. Bunun için Yunus Emre'yi anarken 'Cumhuriyet değerlerinden kopmamak' gerekir.
Ülkemizde vurgulanması gereken başka gerçek ise Yunus Emre'yi anma etkinliklerinin 'devlet töreni' havası içinde yapılmasıdır. Oysa devlet törenlerinin katı, kuru ve bol protokollü ortamında 'Yunus sevgisini anlatabilmek' olanaklı değildir. Dahası, törenler sırasında siyasetçiler Yunus Emre'yi sahiplenme (aslında siyaset malzemesi olarak kullanma) yarışına girmektedirler. Özellikle bazı totaliter rejim heveslilerinin kışkırtıcı nutuklarını dinledikçe herhalde Yunus'un kemikleri sızlıyordur…
Özellikle son yıllarda Eskişehir'de yapılan etkinlikler sırasında Yunus Emre 'salt dinsel ve mistik yönden' anlatılmakta, Koca Yunus'a bir din adamı özelliği yüklenmekte; bilimsellikten uzak, kuru inançlarla ve hatta çoğu zaman anti laik yaklaşımlarla kimliği saptırılmaktadır.
Bu bağlamda Yunus diyor ki: 'Emeksiz zengin olanın,/ Kitapsız bilgin olanın, /Sermayesi din olanın,/ Rehberi şeytan olmuştur…'
YUNUS'A 'SEVGİYLE' ve 'BİRLİKTE' SAHİP ÇIKMAK
Eskişehirliler uzun yıllardan beri Yunus Emre'ye sahip çıkıyor. Aslında geniş bir coğrafyaya mal olmuş Yunus için, Eskişehir'deki ( Mihalıççık Sarıköy'deki) tarihsel veriler ve uzun yıllardan beri burada yapılan anma törenleri elbette çok önemlidir. Bu gelenek korunmalı ve geliştirilmelidir.
Ancak sorunun şah damarı ülkemizde son yıllarda kronikleşen 'Merkezi yönetim- yerel yönetim kopukluğunda' yatıyor. Halkın doğrudan oylarıyla seçilen ve yasal olarak bu tür etkinliklerden birinci derece sorumlu ve yetkili olan ve 'Büyükşehir Belediye Belediyesinin ve Mihalıççık Belediyesinin Yunus Emre'yi anma etkinliklerinde yetkisiz bırakılmaları', bilime ve demokrasiye aykırıdır…
Unutulmasın ki Yunus Emre'ye sahip çıkmak için öncelikle 'sevgi' ve 'birlik' gerek… Bu birlik içinde 'belediyeler olmazsa olmaz…'
Ve biliyoruz ki Yunus gibi engin bir sevgi denizini, bilim ve demokrasiye aykırı otoriter rejimlerin dar kalıplarına sığdırmak olanaklı değildir.
*****
ÖNERİYORUM:
*Yunus'un 700. Ölüm Yıldönümü kapsamında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırılarak halka ücretsiz dağıtılan,'Hanri Benazus' un yazdığı'Yunus Emre – Bir Yunus Olamadık Gitti…' ' adlı kitabı mutlaka edinin ve okuyun.
* Mihalıççık Belediyesi tarafından hazırlanan 'Dünya Müzisyenleri Yunus Deyu' projesi kapsamında, seslendirilmesine dünyanın 13 ülkesinden müzisyenlerin katıldığı; Şef Musa Göçmen ve Solist Pınar Ayhan'ın seslendirdiği 'Aşkın Aldı Benden Beni' albümünü dinleyin.
* Eskişehirli yazarlar Rıdvan Aras ve Çağhan Sarı'nın yazdığı ve Dorlion Yayınları tarafından basılan 'Gel Dosta Gidelim Gönül' isimli kitap; Yunus'un mezar ve makamlarıyla ilgili bilgiler/ belgeler yanında çok zengin bir kaynakça sunuyor. Bu kitabı Eskişehir İnsancıl Kitabevinden edinebilirsiniz.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…