Ülkemizde sağlığın ve demokrasinin üstüne çöken virüslerin azdığı bir dönemde, 'Köy Enstitüleri' gibi 'teferruat' bir konuyu üç haftadır sürdürmekte olduğum için hoşgörünüze sığınıyorum ve sözlerime Nazım'ın dizeleriyle başlıyorum:
'Ne ah edin dostlar, ne ağlayın/ Dünü bugüne,/ Bugünü yarına bağlayın…'
Bugün Köy Enstitülerini yarınlara bağlama günüdür.
KÖY ENSTİTÜLERİNDEN GELECEĞE BAKIŞ
Nesnel bir yaklaşımla irdelendiğinde, Köy Enstitülerinde gerek 'eğitim yöntem ve teknikleri' gerekse 'eğitim ilkeleri' bağlamındaki başarılı uygulamalardan günümüzde ve gelecekte yararlanılacak birçok çıkarım olduğu görülecektir.
Köy Enstitüleri Sisteminde, çoğu ülkemizde ilk olarak el yordamıyla ama başarıyla uygulanan 'eğitim yöntem ve teknikleri', günümüzün eğitim fakülteleri ve diğer eğitim kurumları tarafından daha da geliştirilebilir.
Ancak günümüzde esas önemli olan, 'Köy Enstitülerinin yaşadıkları yıllardaki uygulamaların özlemli duygularına ya da biçimlerine değil, 'ilkelerine' sahip çıkmaktır.' Çünkü günümüzün evrensel eğitim sorunu da tıpkı Köy Enstitülerinin yapmaya çalıştığı gibi: 'Laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim ilkelerini korumak ve geliştirmektir…'
Köy Enstitülerinin kapatılmasından beri eğitim çevrelerinde 'Köy Enstitüleri yeniden açılabilir mi?..' ya da 'Günümüzde Kent Enstitüleri kurulabilir mi?..' gibi sorular sıkça tartışılır.
Bu tür gelişimci yaklaşımlara duyarsız kalanlara söylenecek fazla söz yok… Ancak öncelikle 'Köy Enstitülerine karşı yıllardır sürdürülen aşağılayıcı ve yıkıcı çalışmalara karşı daha azimli ve daha kararlı olmak gerekiyor…'
Diğer yandan, Köy Enstitülerine olumlu anlamlarda adeta 'dokunulmazlık' konumu yükleyerek, 'Onların deneyiminden yararlanma görüşlerine kökten karşı çıkanların yanlışlarını da sergilemek gerekiyor.' Çünkü 'Köy Enstitüleri elbette korunması ama mutlaka geliştirilmesi gereken kültür varlıklarımızdır…'
Bu değerli kültür varlıklarımızı 'Adeta lanetlercesine yok saymak ve küçümsemek' ne kadar yanlışsa 'Köy Enstitülerinin üzerine çivi bile çakılamaz…' anlayışıyla aşırı korumacı yaklaşmak da o kadar yanlıştır.
GELECEK ÇIKARIMI 'KENT ENSTİTÜLERİ' OLMALIDIR
Bu bağlamda ülkemizde bugün ve gelecekte, Köy Enstitüleri Sistemi deneyiminden yararlanılarak 'Kent Enstitüleri' oluşturulabilir.
Belediyeler bünyesinde, 'Çağdaş kent kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi' amacıyla kurulacak 'Kent Enstitüleri' önermesinin ilkeleri ve gerekçeleri şöyle özetlenebilir:
  • 'Laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim' ilkelerini temel alan Kent Enstitüleri; belediyelerin/ yerel yönetimlerin sorumluluğu altında, konuyla ilgili kamu kurumlarının, üniversitelerin ve ilgili STK'ların katkılarıyla 'Yaşam boyu öğretim/eğitim veren kurumlar' olmalıdır.
  • Çağdaş demokrasi öğretisinde 'Katılımcılık ve çoğulculuk' demokrasinin temel ilkeleri olarak kabul edilmekte ve bu bağlamda 'Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir…' denilmektedir. Ayrıca çağdaş yönetim bilimi verileri 'Yerinden yönetim uygulamalarının daha işlevsel ve verimli olduğunu' ortaya koymaktadır.
  • Öneride kullanılan 'Kent' sözcüğü, 'Çağımızda kentsel yaşamın ve kentsel kültürün önemini vurgulamak' içindir.
  • 'Enstitü' sözcüğü ise: Yaşam boyu eğitim kurumları olan Kent Enstitülerini, örgün eğitim kurumlarından (okullardan) ayırmak içindir…
  • 'Kent Enstitüleri' adı: 'Eğitim tarihimizin dün- bugün- yarın zincirinde Köy Enstitüleri deneyiminin anısını, bilincini ve umutlarını yaşatmak içindir…'
Eğer iyi değerlendirilebilirse Kent Enstitülerinin tarihsel, hukuksal, bilimsel ve siyasal anlamda güçlü dayanakları vardır. Uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik olasılıkları çok güçlüdür.
Ancak AKP/ MHP ittifakının oluşturduğu otokratik saray sisteminin 'Merkezi yönetime ağırlık vermesi, laik ve bilimsel eğitime aykırı yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapması, yaşam boyu eğitim çalışmalarında muhalif belediyelere zorluklar çıkarması' gibi sorunlar, Kent Enstitüleri uygulaması için önemli engellerdir.
Her türlü olumsuzluğa rağmen, çağdaş ve uygulanabilir özellikte alternatif projelerin geliştirilmesi önemlidir. Unutmayalım ki kendileri uygulanabilir projeler üretmeyenler, başkalarının projelerinin figüranı olurlar…
Bu konuda, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi bünyesinde Sayın Ahmet Ataç'ın başkanlığı dönemlerinde 'Belde Evleri' adı altında çok yaygın bir biçimde sürdürülmekte olan yaşam boyu eğitim çalışmalarının son yıllarda 'Tepebaşı Belediyesi Kent Enstitüsü' adı altında sürdürülmesi örnek bir uygulamadır.
'23 NİSAN OLMADAN '17 NİSAN' OLMAZ…
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılması, Türkiye ve hatta dünya demokrasi tarihi açısından önemli bir olgudur.
Çünkü '23 Nisan' olgusunun temelinde 'Ulusal egemenlik, ulusal bağımsızlık, yurt sevgisi odağında ulusal birlik, yasama bağımsızlığı, hukuk devleti' gibi demokrasinin ve aydınlanmanın temel kavramları yatmaktadır. Dahası, '23 Nisan Çocuk sevgisi ve Atatürk saygısının' simgesidir.
Bu bağlamda 23 Nisan, 17 Nisan'ın da kaynağıdır. Yani Köy Enstitüleri umutları geleceğe 23 Nisan kaynağıyla birlikte taşınmalıdır.
Bugün ülkemizde '23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 101. Yıldönümünde':
  • Emperyalist odaklarla işbirliği içinde ulusal egemenliğimizi ortadan kaldırarak, teokratik bir tek adam sistemi oluşturmak isteyenlere…
  • Çocuklarımızın tertemiz bedenlerini ve onurlarını taciz eden çağdışı sapkınlara…
  • Toplumsal yaşamımızdan Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini silmeye çalışanlara…
  • Bu toplumda 'Hak, Hukuk, Adalet' örmek için çabalayanlara saldıran gözü dönmüşlere… İnat olsun diyerek bir çocuk şarkısının dizeleriyle bu yazıya son vermek istiyorum:
' Çok büyük bayram bu bayram/ Herkese kutlu olsun!..'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…