31 Aralık 2015 gecesi yeni yılı kutladık. Yani 2016 yılına hoş geldin dedik.
O gece eğlendik, coştuk.
Sevdiklerimizin, arkadaşlarımızın, dostlarımızın, yakınlarımızın ve tanıdıklarımızın 2016 yılını kutladık.
Bu yazıyı yazarken birden giden yılı mı, gelen yılı mı kutlamamız gerekiyor diye düşündüm.
Eğer geleni kutladıysak çok erken kutlamışız.
Ne getireceğini, ne götüreceğini bilmediğimiz bir yılı kutlamışımız.
31 Aralık 2015 gecesi kutladığımız yeni yıl yıl (2016 yılı) dünya için, ülkemiz için ve insanlık için öyle erken kutlanacak bir yıl değilmiş.
31 Aralık 2015 gecesi kutladığımız 2016 yılını öyle erken kutlanması gereken bir karnesi olmadı. 2016 yılını binlerce çocuk açlık, yokluk ve sefalet içinde geçirdi. Okul, oyun, oyuncak, eğlence, sinema görmedi. Parklarda yatanları saymazsak park görmedi. 2016 yılında yüzlerce, binlerce çocuğumuz evsiz, yersiz, yurtsuz, anne babasız kaldı. Hatta çocukluğunu bile yaşayamadan 2016 yılında bu dünyayı terk etti, terk ettirildi.
Yeni bir yıla girmenin coşkusunu, heyecanını yaşarken; hazırlıklarını yaparken bunları niye yazıyorsun diye soracaksınız tabi. Niye yazıyorum! Çok sevdiğim, değer ve önem verdiğim bir arkadaşım 'Hocam iyi güzel. Biz yetişkinler birbirimizin yeni yılını kutluyoruz. Dileklerimizi, isteklerimizi beklentilerimizi söylüyoruz. Acaba çocuklar yeni yıldan ne bekliyor, ne istiyor?' diye sordu.
Çocukların ne istediğini düşününce bunlar zihnimden hızlıca geçti.

Acaba çocuklarımız yeni bir yıldan ne istiyor? Ne bekliyor?
Evet, çocuklarımızın bazıları istiyor. Hiç daha paketini açmadığı oyuncakları, kıyafetleri varken yeni oyuncaklar, kıyafetler istiyor. Geçen yıl annesinin bir maaşına alınan telefonun yenisini istiyor. Odasının eşyalarının değiştirilmesini istiyor. Bazıları daha işe bile başlamadan, daha henüz hiçbir şey üretmeden anne babasının kendisine bir araba almasını istiyor. 2016 yılında olduğu gibi sabaha kadar bilgisayarı, telefonu ile meşgul olup; akşama kadar yatmak, uyumak istiyor. Belki de bazı anne babaların bunlara razıyız daha neler neler istiyorlar dediklerini duyar gibiyim.
Peki, yeni bir yıldan beklentileri olan çocuklarımız. Onlar ne bekliyor?
Öncelikle en önemli beklentileri insanca yaşamak. İnsan hakları, çocuk hakları beyannamelerinde; anayasa ve yasalarda yazılan ama gerçekte pek de var olmayan yaşama hakkı.
Sabah evden çıkan, işine giden anne babalarının; kutsal görevini yapmak için askere babalarının ve yakınlarının evlerine dönmesini bekliyor.
Birçok yaşıtı evlerinin önünden bindikleri servisle okula giderken, yürüyerek de olsa bir okula gidebilmeyi bekliyor. Neden ve niçin olduğunu bilmeden yollara düşerek terk etmek zorunda bırakıldığı evine, çocukluğunu dönebilmeyi bekliyor.

Çocuklar 2017 yılından ne bekliyor? Nasıl bir 2017 istiyor. Bundan sonra yazdıklarımın tüm çocuklarımızın duyguları olduğunu düşünüyorum. Yetişkinlerin saflığını, temizliğini, içtenliğini, samimiyetini, duygularını bozmadığı haliyle tüm çocuklarımızın istek ve beklentileri.
Yetişkinlerin egolarını ve kişisel hırslarını tatmin etmediği, savaşların ve acıların olmadığı bir dünya istiyor/bekliyor. Kendiliklerinin sebep olmadığı yokluğun, yoksulluğun, açlığın, acıların yok olmasını istiyor/bekliyor.
2017 yılında pırıl pırıl aydınlık bir dünya; kuşların özgürce uçabildiği masmavi bir gökyüzü; dağların arasından çıktığı gibi denizlere, göllere ulaşabilen dereler, ırmaklar istiyor.
Eskiden çok söylediğimiz, yetişkinliğimizde duydukça utandığımız, kahrolduğumuz bir şarkının sözlerinde geçenleri istemeye devam ediyor çocuklarımız.

Bir dünya bırakın biz çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla. Bir bahçe bırakın biz çocuklara, göklerde yer açın uçurtmalara. Bir barış bırakın biz çocuklara, ulaşsın şarkımız güneşe aya. Bir dünya bırakın biz çocuklara, üstüne yazalım sevgili dünya.