Eskişehirspor, Ziraat Türkiye Kupası maçlarının son yıllarında doğu illerinin takımlarıyla eşleşti.

Bu maçlar deplasmanda oynandı…

Siyah-Kırmızılı takım bu maçlardan hep boynu bükük ayrıldı!

Ya da ekstra masraf oluyor düşüncesiyle önemsemediler.

* * *

Kural bu yılda değişmedi. Es Es güney doğu takımlarından birisi olan Cizrespor ile eşleşti.

Bereket bu kez maç Eskişehir'de idi.

Rakip 3.Lig 3. Grupta mücadele ediyor.

Eskişehir'e gelmeden önce 6 maç oynamış. 2'sinde berabere kalmış, 4'ünde yenilmiş.

3 gol atmış 14 golde yemiş.

2 puanla grubunda sondan ikinci.

* * *

Bu tabloya baktığımızda Eskişehirspor için kolay lokma olarak görülüyordu!

Hiç de öyle olmadı.

Eğer maçın ikinci devresinin sonuna hakem 6 dakika uzatma eklememiş olsaydı kolay lokma gibi görünen 3. lig takımı Cizrespor, Anadolu devrimini başlatan, mazisi çok büyük başarılarla dolu, Avrupa Kupasında Sevilla'yı 3-1 yenerek kupadan eleyen Eskişehirspor'u elemiş olacaktı.

Allah'tan 89 dk'da Onur Arı, 90+4'te Tolga Yakut sahneye çıkıp o golleri atmasalardı Cizrespor, Eskişehirspor'u kupadan elemiş olacaktı.

* * *

Birileri Eskişehirspor 'genç kadro ile Cizrespor'un karşısına çıktı' diyeceklerdir.

O genç kadro da yer alan futbolcular nerede ise üç sezondur Eskişehirspor forması giyiyorlar.

Rakip ise 3. Lig 3. Grupta 2 puanla 16. sırada.

Bu takıma yenilip elenselerdi başta Eskişehir'de olmak üzere tüm Türkiye'de futbol severler siyah-kırmızılı formayı giyen futbolcularla dalga geçerlerdi.

89. dk'da oyuna ikinci yarının ortasında giren Onur Arı ile yine ikinci devre de 84. dakikada oyuna dahil olan Tolga Yakut 90+4'te attıkları gollerle bir noktada siyah-kırmızılı kulübünde tabiri caizse namusunu da kurtarmış oldular.

* * *

21 maçtır galip gelemeyen, galibiyet orucu tutan Eskişehirsporlu futbolcular Ziraat Türkiye Kupasında Cizrespor'u 3-2 yenerek orucu bozdular.

Hem de bir maçta 3 gol atarak gol atamama krizini de atlatmış oldular.

Bu galibiyet pazar günü oynanacak Keçiörengücü öncesi siyah-kırmızılı camiaya moral oldu.

* * *

Galibiyete ve tur atlamamıza elbette ki tüm Eskişehir camiası sevindi.

Ancak şu bir gerçek ki ortaya konulan futbol hiçbirimizi tatmin etmedi.

Cizresporlu futbolcular maçın ikinci yarısının ortalarında yorularak oyundan düştüler.

Rakip süper ligden veya PTT 1. Ligden bir takım olsaydı hem kupaya veda etmiş hem de farklı yenilgiyle sahadan yine boynumuz bükük ayrılabilirdik.

Darısı Pazar günü Keçiörengücü maçına diyelim…

* * *

'İki hoca baş başa verirse Eskişehirspor kurtulur'

Yaklaşık 15 gün önce Milliyet Gazetesi spor yazarı Bilal Meşe, bana telefon ederek Eskişehirspor Kulübü hakkında bazı bilgiler almak istediğini söyledi.

Eskişehirspor'un efsane futbolcularından kaptan Fethi Heper ile İsmail Arca ile kulübün hayatta kalan kurucularından Aydın Beğiter ile Halil Ünal ile görüşmek istediğini söyledi.

Telefonumu TSYD Genel Merkezi'nden almış.

Ben de sormuş olduğu soruların bazılarına yanıt verdim, hatırlayamadıklarımı da birkaç ismin telefonunu vererek onlardan bilgi alabileceğini söyledim.

Görüşmek istedikleriyle görüşüp istediği bilgileri almış.

Çarşamba günü tekrar telefon ederek yardımlarından dolayı teşekkür etti ve '5 Kasım Perşembe günü Milliyet Gazetesi'nde Eskişehirspor yazım yer alacak' dedi.

* * *

Perşembe günü gazeteyi aldım.

İsmail Arca, Fethi Heper ve Halil Ünal ile görüşmüş.

Gazetede o konuşmalara ilgili kısa kısa yer vermiş.

* * *

İsmail Arca özetle şunları söylemiş:

'Bizim dönemimizde efsane kadromuzun tamamı alt yapıdan yetişen oyunculardı. Şimdi maalesef alt yapıya önem verilmiyor bu bir. Yabancı oyunculara dönülmesi bu iki… İyi yönetilmiyor bu üç. Vatandaş yönetimlere olan güvenini kaybetti bu dört. Onlarca dolar harcayıp yabancılara yatırım yaparsanız olacağı budur. Müthiş savurganlık söz konusu… Kentin güvenini sağlayacak iş adamları yönetimlere gelmeli.'

Kaptan Fethi Heper ise:

'Para… Para… Para… Napolyon böyle demiş. Gelen paralar kötü kullanılırsa olacağı budur. Kurtuluş var tabi ki… Ama ehil insanların iş başına gelmesi lazım… Şehrin bu kişilere destek vermesi lazım… Ve aynı zamanda kulübün de şirketleşmesi şart, kurtuluş reçetesi bu...' şeklinde açıklama yapmış.

* * *

Eskişehirspor'un en uzun süreli başkanlığını yapan Halil Ünal da bir öneride bulunmuş.

Okuyunca 'keşke' dedim.

Halil Ünal'ın önerisi dikkate alınıp da gerçekleşir ise işte Eskişehirspor'un kurtuluş reçetesi de o zaman yazılmış olur.

* * *

Gelelim Halil Ünal'ın önerisinin ne olduğuna:

'Sayın Yılmaz Büyükerşen ve Nabi Avcı Hocamız aynı masaya oturur, yeni bir oluşuma destek verirlerse Eskişehirspor kurtulur. Bu parti meselesi değil, söz konusu olan Eskişehirspor'dur. Kaldı ki kulübün borcu öyle aman aman değil. Açıkladılar, 235 milyon. Büyükerşen ve Avcı Hocalarımızın atacakları adımlar çok önemli. Bizler de iş adamları olarak maddi ve manevi desteği vermeye hazırız. Örneğin ben bütün alacağımı hibe etmeye hazırım. Kaldı ki iş başına gelen yönetimlerin de alacakları var biliyorum ki onlar da bunları silerler. Borç ine ine 50-60 milyon liraya iner. Bizler de iş adamları olarak her türlü katkıya varız. Bu işin çıkış yolu ikilinin bir araya gelmesinden geçer. Eskişehirspor'u el ele yeniden ayağa kaldırırız. Burası futbol şehri, kısır çekişmeler maalesef takımımıza zarar veriyor. Siyaseti bir kenara bırakıp, birlik zamanıdır.'

* * *

Aslında öneri doğru…

Ama yüreği Eskişehir için çarpan bu iki seçkin hocayı kim yan yana getirecek?

Sorun burada.

Şehrin ileri gelenlerinin devreye girmesi gerekir.

Onlar Yılmaz ve Nabi Hoca ile görüşüp aşı pişirecekler.

Servisi yapacak birisi bulunur.

* * *

Halil Başkan'ın 'iki hoca yan yana gelmeli' önerisine ben de bir ilave yapayım.

İki hocanın yanına sayın valimizi de katabiliriz.

Valimiz de iki hocanın vereceği desteğe, vilayet olarak da destek koyabilir.

* * *

Gerçekleşme olanağı var mı?

Niyet Eskişehirspor'u içinde bulunduğu bataklıktan kurtarmaksa gerçekleşmemesi için bir neden yok.

Önemli olan borçlar temizlendikten sonra kulübü kimin veya kimlerin yöneteceği?

Bu noktada Eskişehir'de yıllardır Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in söyleye söyleye dilinde tüy biten şirketleşme.

Fethi Heper de şirketleşmenin şart olduğunu söylüyor.

Hemen bir şirket kurulacak.

Bu şirkete Büyükşehir, Odunpazarı, Tepebaşı Belediyeleri ile valilik, ETO, ESO, EOSB gibi büyük odalarda ortak olmalı.

Hatta şirket yönetim kuruluna Yılmaz Hocam da bir isim verebilir.

Böylelikle şehrin güvendiği iş adamları, şirket sahipleri iş başında olması halinde o zaman gerek Eskişehir içinden gerekse şehir dışından da destekler gelebileceğine inanıyorum.

* * *

ESKİŞEHİR İKİNCİ PİKTE Mİ?

Koronavirüs tüm Türkiye'de olduğu gibi Eskişehir'de de son 15 gündür hızlı bir tırmanışa geçti.

Haziran, Temmuz aylarında vaka sayısı düşünce 'Eskişehirliler belirlenen kurallara uyarak salgının yaygınlaşmasına izin vermiyorlar' diyerek sevinmiştik.

Kışa girerken Covid-19 salgının etkisi azalmış olacağını düşünüyorduk.

Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, esnaf, tüccar, sanayiciler ve vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine, alınan sıkı tedbirlerinin bazılarını kontrollü olarak serbest bırakıldığını açıklayınca, bazılarınca 'salgın tehlikesi ortadan kalktı' düşüncesiyle kontrollü yaşam unutuldu…

'Maske, mesafe ve temizlik' kuralına da uymadık.

Düğünler yaptık yüzlercemiz halay çekip dans ettik.

Oğlumuzu-kızımızı evlendirdik düğün yemeğinde toplandık.

Mevlit okuttuk eşimizi dostumuzu, konumuzu komşumuzu davet ettik.

Plajlar ve havuzlar sere serpe açıldı saçıldı.

Şezlonglar arasında 1,5 metre mesafe olacak dendi kimse uymadı.

Nerede ise burun buruna güneşlendik, denizde, havuzda yüzdük.

Maske ve mesafe kurallarına aldırış etmedik.

Hasta olmadığımızı bilmeden memleketlerimize, ilçelere ve köylerimize gittik.

Burada bilmeden yakınlarımıza, eşimize, dostumuza hastalık bulaştırdık.

Kurban Bayramı'nda sokak kısıtlaması uygulanmayınca şehirlerarası gidip gelmeler derken virüslü sayısı birden patladı.

Şimdi de nerede ise hastanelerin yatak kapasitelerinin yüzde 75'i doldu.

Artışı kontrol altına alamazsak hastanelerde yatacak yatak da bulamayacağız.

* * *

Eskişehir ikinci piki gördü dersek herhalde yanlış olmaz.

Günlük vaka sayısı bini buldu.

Bu konuda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı eski başkanlarından Prof. Dr. Muzaffer Metintaş, sosyal medya hesabından uyarılarda bulunarak şu paylaşımı yaptı:

'Kovid-19 tahminime göre son on gündür, günde 700-900 arası vakayla Eskişehir'de ikinci dalganın pikini yapıyor. Bu durum on beş gün daha sürebilir. Önceden alınmayan sıkı tedbirler… Yazık! Temas her an mümkün. Bari siz, Eskişehirliler, siz kendi tedbirlerinizi sıkı alın. Evden pek çıkmayın, misafir kabul etmeyin, toplu ortamlardan kaçının ve tabii maske, mesafe ve hijyen. Zamanında gerekli önlemlerin, kısıtlamaların uygulanmaması nedeniyle Ekim ve Kasım aylarında vaka sayısında artış olacağını tahmin etmiştik. Kurban Bayramı'nda gerekli kısıtlamalar yapılmayınca, hemen bayram çıkışı Ekim – Kasım 2020'nin COVID-19 yönünden çok ağır geçebileceğini, toplumun vurdumduymaz kesimlerinin de bu sıkıntıyı kolaylaştıracağını öngörmüştük. Maalesef kaygılarımız doğru çıkıyor. İkinci zirve değil, tam bir ikinci dalga ve birincisinden daha ağır olabilecek gibi. Bazı illerdeki bilime danışmayı beceremeyen yöneticilerin de bu sıkıntıların büyümesinde rolü var. Aşı çıkana kadar artık söylenecek fazla söz yok. O da 2021 baharının ortalarını geçer. Yine de yazmadan edemeyeceğim: Korunmaya daha da dikkat etmeliyiz. Topluluklara girmemeliyiz. Misafir kabul etmeyip, misafirliğe de gitmemeliyiz. Allah hepimizi korusun.'

* * *

Aslında bu tür uyarıları pek çok bilim adamı, hekim de yaptı.

Ama Muzaffer Hocamın da altını çizerek vurguladığı gibi, alınan tedbirleri kurban bayramı sonuna kadar uygulamış olsaydık, bugün ne Eskişehir'de ne de yurtta ikinci dalga veya ikinci pik yaşanmazdı.

Hastalığı yeniden kontrol altına alabilmek veya tutmak için geçmişte uygulanan katı tedbirlerin bazıları tekrar uygulanıp, sokak kısıtlamaları yeniden belirli saatlerde uygulamaya konulur ise hastalığı tekrar kontrol altına alabiliriz.

Yoksa havaların daha da soğumasıyla insanların kendilerini tamamen kapalı alanlara atmasıyla salgının daha da tehlikeli boyutlara ulaşacağını düşünüyorum.

İnşallah yanılırım.

* * * *

İyiliğe Karşı Kötülük

Avcılar peşinde, alageyik önlerinde bütün gücüyle kaçıyormuş. Alageyik bir bağa dalmış, asmalardan birinin altına saklanmış. Avcılar görmeyip geçip gitmişler.

Alageyik tehlike geçince doğrulmuş.

Taze, yeşil asmaya dayanamamış, başlamış kemirmeye. Hatır hutur yerken, sesi avcıların kulağına erişmiş.

-Yakınlarda bir yerde bir av var galiba, demişler. Oklarını çıkarıp yaylarına geçirmişler, gerip gerip atmışlar. Okun biri alageyiğin yüreğini saplanmış ve yere yıkılmış.

Ölürken:

– Bunu hak ettim, demiş alageyik. Asmaya sığınıp canımı korudum, sonra onun iyiliğine karşılık tuttum yapraklarını, filizlerini yedim. İyiliğe karşı kötülük ettim.Masaldaki ÖĞÜT: İyiliğe iyilikle karşılık vermeliyiz.