'Ülkemizde nüfusun yüzde 20'den fazlası açlık sınırının altında yaşarken, yüzde 60'ı da yoksulluk sınırında yaşıyor. Başta enerji olmak üzere, gıda maddelerine gelen art arda zamlar nedeniyle Türkiye'de açlık ve yoksulluk artıyor. Ülkemizde gıdalarda hile yapan firmaların 19 ay sonra kamuoyuna açıklanmasından sonra gıda güvenliğinin kalmadığını da söylemek mümkün. Tüketicinin can güvenliğini tehlikeye sokan firmalar birkaç bin lira para cezasını ödeyerek hile yapmaya devam ediyorlar. Özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz dengesiz besleniyor. Milli Gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle sağlıklı gıdayı satın alamayan insanımız abur cubur gıdaya yöneliyor. Bir yandan çocuklarda ve gençlerde aşırı kiloluluk oranı artarken, bir yandan da açlık artıyor. Tüketiciler özellikle şekerli meşrubat, soğuk çay, şekerli süt gibi ürünlerde kullanılan aşırı şekerden şikayetçi oluyorlar.
Ülkemizde, özellikle çocuklara yönelik meşrubat, şekerleme, cips gibi ürünlerde aşırı şeker, aşırı tuz ve aşırı yağ kullanıldığını görüyoruz. Bir kutu 330 ml meşrubatta tam 38 gram şeker var. Bu ise yaklaşık 20 kesme şekere denk geliyor. Aşırı tuzlu ürünlerin içine tat arttırıcı Çin tuzu - monosodyumglutamat ekleyip lezzetli hale getiriliyor. Çin tuzu artık sokakta et, tavuk satan satıcılar tarafından da lezzet arttırıcı olarak kullanılıyor. Çocuk bir kutu meşrubat içtiğinde bir cips yediğinde günlük tuz, yağ ve şeker ihtiyacının çok üzerinde enerji alıyor. Ülkemizde çocuk obezitesi ve çocuk hastalıkları süratle artıyor.'
Kim söylüyor bunları Türkiye'nin en büyük tüketici örgütü olan TÜDEF, her noktası ayrı ayrı dikkate alınması gerekli çok önem arz eden hususlar bunlar.
Peki ne yapmalı? Küresel ısınma artık bir dünya gerçeği, buna göre tarımsal ürün ekimimizi yeniden gözden geçirmemiz, buğday ve arpa yerine artık sıcağa ve kuraklığa dayanıklı türlerin ekim araştırmalarını şimdiden yapmamız lazım.
Seralara dayalı bir sebze politikasının iklim değişikliği sürekli yağmurlar ve hortumlar nedeniyle gelecek yıllarda verimliliğinin düşeceğini sanıyoruz. Bunun için de tedbirler alınmalıdır. Gıda güvenliği ile yeterli ve dengeli beslenme konusu gün geçtikçe Türkiye'de de önemini artırıyor. Uzmanlar her öğünde sofralarda dört ana besin grubundan süt, et-yumurta, ekmek-tahıl, sebze-meyve bulunmasına özen gösterilmesi gerektiğine işaret ediliyor.
Yeterli ve dengeli beslenebilmek için gereken para miktarı ne yazık ki halkımızın yüzde 80'ninde yok. Televizyonlarda yapılan kadın-yemek programlarında asgari ücretlinin yoksulluk ve açlık sınırında yaşayanların nasıl beslenebileceği konusunda tavsiyeler verilmeli. Arz talep dengesine göre tarımsal planlama yapıldığı zaman bir yıl soğan 10 liraya kadar çıkıyor, bir yılda satılmadan tarlada kalabiliyor. Patates ve diğer ürünlerde de benzer durumlar söz konusu.
Fiyatı pahalı olduğu zaman dışarıdan ithal ederiz mantığı beceriksiz bir tarım politikasının sonucudur. Türkiye'de meyve ve sebzede ve tüm tarımsal üretimde artık bir merkezi planlamaya gidilmesi artık kaçınılmaz bir şart olmuştur!...