Ülkemizde Covid- 19 Salgınının 'Normalleşme Süreci' başlatıldı.

Külliye 'den verilen talimatlara göre: Birinci aşaması 11 Mayıs 2020 tarihinde başlayan sürecin; ikinci aşaması 27 Mayıs- 31 Ağustos 2020, üçüncü aşaması 1 Eylül- 31 Aralık 2020, dördüncü aşaması ise 1 Ocak 2021 ve sonrasını kapsıyor…

Ancak kamuoyunda akıllara takılan, anlaşılamayan ya da sindirilemeyen o kadar çok soru var ki…

Bence daha iyi anlayabilmek için önce konunun anahtar sözcükleri olan 'normal' ve 'anormal' kavramları üzerine yoğunlaşmak gerekiyor. Sözlükler diyor ki:

Normal: Olağan, doğal, kurala uygun olan şey…

Anormal: Olağan ya da doğal olmayan… Genel örneğe, alışılmışa, kurala aykırı olan… Düzgülü (normal) olmayan şeyler…

Sözün özü: 'Doğaya, bilime, akla, demokrasiye, hukuka, etik değerlere, estetiğe aykırı olan…' şeyler 'anormaldir'.

Şimdi konumuzu birlikte irdeleyelim… Ve akla gelen ilk soruyu soralım kendimize

NORMALLEŞME SÜRECİMİZ 'NORMAL' Mİ?...

Böyle bir soru- normal olarak- her duyarlı yurttaşın aklına takılıyor. Çünkü ülkemizde salgın süreci ta başından beri 'bilimsel, demokratik ve açık/ saydam bir biçimde' yürütülmedi.

Örneğin, 'Bilim Kurulu' oluşturulurken 'sağlık meslek kuruluşları' temsilcilerine yer verilmedi. Dahası, 'bilim kurulunun hangi ölçütlere göre belirlendiği' kamuoyu ile paylaşılmadı. Ama 'tüm ölçütlerin 'tek seçici' tarafından belirlendiği kanısı…' topluma özellikle pompalandı…

Daha sonra salgının yayılma sürecindeki 'önlemler' kamuoyuna abartılı bir biçimde dayatılırken, 'veriler' kısıtlanarak açıklandı…

Açıklamalar ise adeta bir cülus töreni havasında 'tek konuşucu' tarafından (ya da icazet verdiği vekili) tarafından yapıldı. Bağımsız basın örgütlerinden 'soru alınmadı…' Bağımsız bilim kurum ve kuruluşlarının açıklamasına ise izin verilmedi, yapanlar hakkında gereği düşünüldü…

Böylesi gizemli bir salgın sürecinin arkasından, bir 'fetih günü' arifesinde 'normalleşme muştusu' kamuoyuna bağışlandı… Hem de 'şahıs, aile ve millet adına teşekkür edilerek…'

Şimdi bu bölümün başındaki 'normal mi?' sorusunun yanıtını ben okurlarıma bırakıyorum… Ancak lütfen unutmayalım, 'Demokratik bir toplumda kurallar ve kurumlar konuşur…'

ANORMAL ŞEYLERİMİZ ÖYLE ÇOK Kİ…

Normalleşme sürecimiz ile ilgili temel sorun 'önlemlerde' değil, 'ayrılıkçı ve yasakçı zihniyette…'

Açıklanan 'Normalleşme Paketindeki Önlemler 'den, her aklın kabul edeceği iyi, güzel ve doğru olan şeyler şunlar: 'Maske, Fiziksel Mesafe, Temizlik.'

Bu üç ana unsur dışındaki önlemler birer ayrıntı… Ancak birçok anormallikler de sanki o ayrıntılarda gizlenmiş… Örneğin:

  • Önlemlerde/ harcamalarda 'insanın' değil, ekonomik sistemin öncelikli tutulması; sosyal devlet ilkesine aykırı olan bir anormalliktir…
  • Salgın süresince ve normalleşme önlemlerinde belediyelere uygulanan hukuksuz baskılar, demokrasinin özüne ve kamu yönetiminin bütünlüğü ilkesine aykırıdır…
  • Camiler dışındaki kamu alanlarında (özellikle okullarda) ibadet yaptırılması ve cuma namazlarında öğretmenlere teşrifat görevi verilmesi; laik Cumhuriyet ilkelerine göre çok anormal bir durumdur…
  • Turizm gelirleri uğruna okulların kapatılması ama özel kursların açık tutulmasını anlatmaya anormal sözcüğü bile yetersiz kalır. Çünkü 'Kamusal eğitimi korumak ve geliştirmek çağdaş sosyal devletin temel görevlerinden birisidir; bu görev savsaklanamaz, devredilemez ve asla vazgeçilemez…'
  • Eğitimle ilgi önlemler(!) alınırken, eğitim örgütlerimizin tutarlı ve kararlı tutumlar ortaya koyamamaları ise toplumsal yapımızın anormal bir çarpıklığıdır…
  • Şimdilerde neredeyse açık yer kalmayan ülkemizde, TBMM'nin kapalı tutulması ise sözün bittiği yerdir…

YAŞLILARIMIZA YAPILANLAR 'AÇIK BİR ANORMALLİKTİR…'

Türkiye'de 1 Haziran 2020 tarihinden itibaren birçok alanda yasaklar kaldırılırken, 'yaşlılarımızın sokağa çıkma yasağının kaldırılmaması', eskilerin deyimiyle tam anlamıyla 'abesle iştigaldir…'

Daha sürecin başında yaratılan ve 'yaşlılarımızı adeta salgının günah keçisi konumuna düşüren bu çarpık durum', en kısa sürede düzeltilmelidir.

Evet, Koronavirüs'ün 'yaşlılara daha çok zarar verdiği' için bu önlemlerin alındığı biliniyor.

Ama eve kapattığımız yaşlıların beslenme ve diğer sağlıklı yaşam gereksinimleri daha planlı/ programlı bir biçimde karşılanması gibi hiçbir toplumsal önlem yok.

Üstelik yaşlıları inciten tutumlar öyle noktaya geldi ki, bu sözde önlemler yaşlılara daha çok zarar vermeye başladı.

Hadi diyelim ki, 'demokratik toplumlarda - tıpkı çocuklar gibi – yaşlılara pozitif ayrımcılık yapılması gerektiği…' sizi ilgilendirmiyor.

Hiç olmazsa, tüm dinsel ve ulusal geleneklerin 'yaşlılara saygı gösterilmesi gerektirdiğini' unutmayın bari… Yoksa 'toplumda ayrıcalıklar yaratma' konusunda yeni uzmanlık alanları mı geliştiriyorsunuz?...

Unutmayalım ki, 'yaşamakta olduğumuz salgının günah keçileri 'yaşlılarımız' değil, 'artık iyice yaşlanan kapitalist sistem' dir…'

ÇARE 'BİRLİKTE 'GEZİ'YE ÇIKMAKTA…'

Özetle, dünyada ve ülkemizde doğal salgın fırsatını ganimete çevirme peşindeki demokrasi virüsleri; toplumların baskıcı ve gerici popülist diktatörlük sistemlerinin kucağına düşmesini kolaylaştırıcı önlemler(!) alabilirler…

Örneğin ülkemizde ekonomik alanlarda 'Salgın normalleşiyor…' çılgınlığı pompalanırken, demokrasi alanında Tek Adam Sisteminin karanlığı daha da koyulaşıyor…

Ama tüm anormal şeylere karşı alınacak önlemleri bilim ve demokrasi bize gösteriyor… Örneğin toplumumuzda 7 yıldan beri mayalanan 'Geziterapi', tüm anormal virüslere karşı önlem olarak kullanılabilir…

Selam olsun 'Gezi Direnişine…'

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…