Adam bir kamyon odun alıyor, kış için.

İyi de…

Bu odunun bir de parçalanıp sobada yakılacak hale getirilmesi var.

Anladığı bir iş değil.

Okumuş yazmış ama…

Ama okumak yazmak ayrı, odun parçalamak ayrı…

İstersen profesör ol!

Balta nasıl tutulur?...

Odun kütüğün üzerine nasıl konur?...

Balta havaya nasıl kaldırılır?...

Kütüğün üzerindeki oduna nasıl indirilir?...

***

Odunları parçalayacak birini araştırıyor.

Sonunda, parçalanacak odun olduğunu duyan biri çıkıp geliyor elinde baltasıyla.

Parçalanacak odunu olan, şöyle bir bakıyor eli baltalı adama.

Adamın yaşı hayli var.

Üstelik de ufak tefek…

Zayıf…

Cılız…

Üflesen uçacak.

'Sen… Gerçekten de odun parçalayıcı mısın?'

'Evet. Çocukluğumdan beri!'

'Ama bak,' diyor. 'Gücün yetmeyecekse hiç başlama. Senin yarıda bıraktığın iş için başka birini arayamam. Sonra odunları sobaya sığacak şekilde, küçük ve düzgün kesilmiş isterim. Ve bir hafta içinde işi bitirmeni istiyorum.'

'Tamam,' diyor oduncu.

Hemen çalışmaya başlıyor.

Birinci gün…

İkinci gün…

Üçüncü gün akşam olmadan işi bitiriyor.

Küçük, düzgün parçalara ayırıyor bir kamyon odunu.

***

Adam şaşırıyor.

'Nasıl yaptın bunu?' diye soruyor.

Oduncu da ona,

'Sen ne iş yapıyorsun?' diye soruyor.

'Ressamım.'

'Ne güzel. Kim bilir ne güzel resimler yapıyorsundur.'

'Pek sayılmaz!'

'Peki, bir şey daha sorabilir miyim sana?'

'Elbette.'

'Rüyanda kendini resim yaparken gördüğün oldu mu hiç?'

'Hayır. Böyle bir şey hatırlamıyorum.'

'Ben rüyamda, kendimi odun parçalarken gördüğüm çok oldu; çünkü bütün gün, odunu nasıl daha iyi, daha hızlı parçalayacağımı; bunun için odunu kütüğün üzerine nasıl koymam; baltayı nasıl tutmam, havaya nasıl kaldırmam, kütüğün üzerindeki oduna nasıl; hangi açıyla indirmem gerektiğini düşündüm yıllarca. Bunun pratiğini yaptım. Onun için, senin üstesinden geleceğime inanmadığın işi beklediğinden daha kısa sürede, en iyi şekilde tamamladım.'

Kıssadan hisse hikayesi…

Ama artık hayat o kadar da basit değil.

Karmaşık, içinden çıkılmaz; hiçbir kalıplaşmış kurala, kaideye, geleneğe…

Kıssaya, hisseye uymuyor.

Devir de işini bilen devri!

Gemisini yürüten kaptan devri!

Çıkarlar; kar zarar hesapları; kurnazlıklar, hokkabazlıklar, ikiyüzlülükler; haksızlıklar, hak yemeler…

Bütün bunlarla baş etmek…

Hayatta kalmaya, yaşamaya çalışmak…

Kıssadan hisseymiş!

Hangi hisse!