'Köylü Milletin Efendisidir'
Cumhuriyet öncesi kent ve kasabalarda oturan Türkler esnaflık, vakıf ve kamu görevleri, mektep, cami, medrese hizmetleri, hekimlik, bağ-bahçe tarımı gibi işlerle uğraşırken, köylerde yaşayanlar çiftçilik yapmakta, sefer zamanında ise vatanı korumak için orduya katılmaktadır. Çiftçilik yapanlar milletin yaşamını sürdürmesi için yiyecek, giyecek ve ilaç olarak tüketilen tarım ürünlerini yetiştirmekte, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde ve kasabalarda oturanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.
1927 de yapılan Cumhuriyet'in ilk sayımında 13,6 milyon olarak belirlenen toplam nüfus içinde aktif olarak çalışabilen 5,4 milyonluk kısmın %81,6 sı tarımla uğraşmaktadır, ancak kırsal kesimde yaşamını tarım yaparak sürdüren bir milyon ailenin %95 i, ülke topraklarının sadece %35 kadarına sahiptir.
Birinci dünya savaşı ve ardından kurtuluş savaşından çıkmış yorgun ve yoksul bir milletin fertleri olan köylüler, ülkenin acil ihtiyacı olan temel ürünleri yeterince üretemedikleri için Cumhuriyetin ilk yıllarında başta şeker, buğday, un ve kahve olmak üzere çeşitli tarım ürünleri ithal edilmiştir. 1923, 1924, 1925, 1928 ve 1929 da halkın temel gıdası olan ekmeğin hammaddesi buğdayın ithalatı yapılmış, ithal edilen miktarlar 1924 de 171 000 ton, 1925 de 135 000 ton gibi o yıllar için çok yüksek olan düzeylere kadar çıkmıştır.
Nüfusunun büyük kısmı köylerde yaşayan, ekonomisinin en büyük dayanağı tarım olan ülkenin, kalkınma için ihtiyacı olan sermaye ve iş gücünün neredeyse tek kaynağı da tarımdır ve büyük zorluklara, yokluklara karşın fedakarca üretim yapmaya uğraşan köylüler, doğal olarak 'Milletin Efendisi' sıfatını hak etmiş, bunu da büyük önderinin ağzından duyma onuruna erişmiştir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmesi ve çağdaş medeniyeti yakalamasında motor güç olacak tarımın sorunlarının hızla giderilmesi için Atatürk ve çalışma arkadaşları çok sayıda önemli kararlar almış ve hızla uygulamaya koymuşlardır.
1925 de tarım üreticisinin sırtındaki en büyük yük olan öşür vergisi kaldırılmış, 1927 ve 1929 da devlet mülkiyetinde olan toprakların bir kısmı topraksız köylülere ve göçmen ailelere dağıtılmıştır. Üreticilerin iyi cins tohumlara, modern tarım araçlarına, süt, et, yapağı verimi yüksek hayvanlara, damızlıklara ve çeki gücü yüksek çift hayvanlarına (toprak işleme aletlerini çeken hayvanlar) ihtiyacı bulunmaktaydı. Köylü işletmelerinin %20 sinde hiç tarım araç-gereci bulunmamaktaydı. Ancak üreticilerin bütün bunları satın alabilecek gücü de yoktu. Cumhuriyetin kurulmasından hemen sonra Ziraat Bankası 70 traktör satın almış, 40 tanesini çiftçilere dağıtmış, 30 unu da kendi işletmeye koymuştur. 1923 de Türkiye'nin toplam makine ithalatı içinde tarım alet ve makinelerinin payı %40 a çıkmıştır. Ülkede yetiştirilen çeki, et ve süt hayvanlarının verim kapasitelerinin artırılması için 1925'te ilk sığır ithalatı yapılmış ve hemen arkasından 1926 yılında Hayvan Islah Kanunu çıkarılmıştır.
Köylünün üretim için ihtiyaç duyduğu sermayenin sağlanması için Osmanlı döneminde kurulmuş olan Ziraat Bankası varlığını Cumhuriyet döneminde de sürdürmüş, 1937 de bankanın kanununda yapılan bir değişiklikle, krediler daha etkin hale getirilmeye çalışılmıştır. Ziraat Bankasının hizmet götüremediği alanlarda, üreticilerin kısa vadeli nakit taleplerini karşılamak için 1929 da Tarım Kredi Kooperatifleri, tarımın desteklenmesini daha da güçlendirmek amacıyla 1935 de Tarım Satış Kooperatifleri kurulmuştur.
1929 da yaşanan dünya ekonomik buhranında, halkın gıda maddesi ihtiyacını karşılamak ve iç piyasayı dış rekabetten korumak için Buğdayı Koruma Kanunu çıkarılmış, artış gösteren üretim sonucu iç piyasada buğday fiyatlarının düşmesini engellemek için 1932 yılında Ziraat Bankasına alıcı olarak piyasaya girme görevi verilmiş,1938 de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kurulmuştur.
Ülkenin kalkındırılması, içinde bulunduğu bütün zorlukların aşılması ve halkın beslenmesi için en büyük dayanağın tarım olduğunu bilen Atatürk ve arkadaşları üretimin artırılması için düzenli ve ciddi araştırmalar yapılması ve sonuçlarının üreticilere ulaştırılması için Tohum Islah İstasyonları kurulmasına karar vermişlerdir. İlk üçü 1926 da kurulan bu istasyonlar bir taraftan yeni çeşitler geliştirmeye diğer taraftan bunların tohumlarını üretip çiftçilere dağıtmaya başlamışlardır. Bunlardan birisi de Eskişehir'de kurulan bu günkü adı Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü olan kuruluştur.
Kurtuluş savaşının hemen arkasından tarım okulları konusu ele alınmış ve 1922 de çıkarılan 254 sayılı yasa ile 12 Orta Ziraat Okulu açılmıştır. Bunun yanı sıra 1923 ten itibaren bazı genç ziraatçılar yurt dışına eğitime gönderilmiştir. 1933 yılında Ankara'da Yüksek Ziraat Enstitüsü (YZE) kurulmuştur.
Tarım kesimi büyük önder Atatürk'ün köylü ve tarıma verdiği büyük öneme ve gelişmesi için yaptıklarına her zaman minnet ve şükran duyacaktır