Dövizin yükselmesi ile birlikte tüm ürünlerde fiyat artışı yaşanmış ve yapılan müdahale ile dövizde kısmen de olsa bir düşüş sağlanmıştı. Sonrasında özellikle marketlerde beklenen oranlarda fiyatlar düşmediği gibi bu kez de fahiş oranda zamlı gelen elektrik ve doğalgaz faturaları ile başımız dertte.

Tüm dünya da yaşanan gıda ve enerji krizi pandeminin ikinci yılında özellikle Türkiye gibi enerjide ve hammadde tedarikinde dışa bağımlı olan ülkeleri daha da kötü etkiledi.

Kışın en sert geçtiği günlerde İran'dan gelen doğalgaz kesintisi ile ilgili haberler de tedirginlik yarattı. Konutlarda doğalgaz ve elektrik kısıntısı yapılmadı ama kısa süreli de olsa sanayide kısıtlamalar yapıldı. Bu kısıtlamanın ekonomiye olan etkisini ve tüketiciye olan yansımasını da ilerleyen günlerde göreceğiz maalesef.

Konutlarda enerji kısıntısı yapılması çok büyük mağduriyetlere ve hatta infiale yol açabilir. İran dışında doğalgaz aldığımız bir diğer ülke Rusya. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerginlik ve yaklaşan savaş tehlikesi ise biz başta olmak üzere doğalgaz alıcısı olan tüm ülkeleri ilgilendiriyor. Bu yüzden Almanya bu gerginlikte ABD ve İngiltere'nin aksine Rusya konusunda daha temkinli. Çünkü Rusya'nın doğalgazına muhtaç. Avrupa'da ortalama % 600 oranında enerji fiyatlarında artış yapılması bir yana çıkması muhtemel bir savaş sonrası Rusya'ya uygulanacak ekonomik yaptırımlara karşı Rusya'da doğalgaz vanalarını kapatarak cevap verebilir. Almanya ve Türkiye'nin hiç istemediği bir durum bu. Bu nedenle Türkiye denge politikası uygulayarak hem Ukrayna hem de Rusya'ya karşı dengeleri gözetecek şekilde bir politika izliyor.

Elektrik üretiminde doğalgaz çok önemli. Çevrecilerin iddia ettiği gibi rüzgar ve güneş enerjisi elektrik üretimi konusunda yeterli olmuyor, olması da mümkün değil. Türkiye son yıllarda hem güneş hem de rüzgar enerjisi konusunda çok ciddi yatırımlar yaparak elektrik enerjisi üretimini çeşitlendirdi. Bunun dışında ülkenin enerji ihtiyacının tek başına % 10 unu karşılayacak Akkuyu Nükleer Enerji Santrali inşası da devam ediyor. İktidar ikinci bir nükleer santral kurmak için hazırlıklara başladı. Ama tüm bunların meyvesini almak da hemen mümkün değil.

Faturaların milletin canını yaktığı bu günlerde devam eden veya tamamlanan bazı projeler halkın derdine derman olmuyor. Bugün bir şeyler yapmak lazım.

Vatandaş neye isyan edeceğini şaşırmış durumda. Önce altın ve dövizde anlamsız bir yükselme, akabinde gıda fiyatlarındaki fahiş artış, sonrasında akaryakıt, doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki artışlar…

Pandemi nedeniyle açıklanan ekonomik paketlerle çalışan, üretici, esnaf ve sanayiciye yapılan destekler, alınmayan vergiler ve en son tüm çalışanların asgari ücret oranındaki maaşlarından vergi muafiyeti, memurlara ve emeklilere verilen yüksek oranda maaş artışları vs gibi tedbirler nedeniyle hazine kaynaklarının da hızla eridiğinin ve bütçe açığının giderek arttığının herkes farkında.

Ama halkın asgari düzeyde de olsa temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerekiyor. Maaşlarda yapılan artışlara rağmen sürekli gelen yeni zamlarla düşük gelire sahip halkın asgari ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve faturalarını ödeyebilmesi imkansız hale geliyor maalesef.

Zaten yüksek maaş alanlarla, yoksulluk sınırının altında maaş alanlara aynı oranda zam yapılması gelir dağılımında var olan uçurumu daha da derinleştirmiştir .Alt gelir gruplarına en yüksek oranda maaş artışı yapılarak piramidin üstüne çıkıldıkça bu oranın azaltılması, en tepe de sıfırlanması gerekmekte iken bu yapılmamıştır.

İktidarı ile muhalefeti ile tüm siyasi partilere verilecek devlet yardımının iptal edilmesi, milletvekili maaşlarına artış yapılmaması, maaş dışında tamamen gereksiz olan ve suiistimal edilen danışmanlıkların kaldırılması, makam araçlarına sınırlandırma getirilmesi, gereksiz tören merasim kutlama gibi etkinliklerin iptal edilmesi ve daha bir çok tedbirin önce kamuda hayata geçirilmesi elzemdir.

Bu fedakarlıklar pratikte ne işe yarar denilebilir. Evet belki toplam da 84 milyonun derdine derman olmasa bile psikolojik etkisi çok büyük olacaktır. En azından halka çıkıp sabretmelerini ve bu kötü günlerin geçeceğini söylediğiniz de halkın moral değerleri yükselecek ve siyasetin halk nezdinde itibarı da artacaktır.

Ayrıca ihaleye çıkarılması beklenen savunma ve sağlık sektörü dışındaki aciliyeti olmayan ihalelerin yapılması ertelenmeli, devam eden bazı projeler bir süre askıya alınarak buralara aktarılan ödenekler ile enerji ve doğalgaz fiyatları sübvanse edilmeli ve makul seviyelere çekilmelidir.

Elbet bu soğuk kış günleri de geçecek. Türkiye de ve dünyada önce de büyük ekonomik krizler oldu, astronomik faiz oranları ile yaşadık, memurların maaşlarının dahi güçlükle ödendiği günleri gördük, İMF'ye mahkum olduğumuz günler oldu, bankalar battı, fabrikalar kapandı, darbe girişimleri oldu. Bu günlerde geçer. Ama bunu söylemek ve yazmak kolay, siz gidin bunu yoksullara ve her geçen gün yoksullaşanlara anlatın, anlatabilirseniz…