Ağustosun sonu geldi.

Şurada bir iki gün sonra eylül ayına gireceğiz.

Geceleri biraz olsun serinlese de gündüzleri hala yakıcı bir sıcak var.

Kavurucu bir sıcak…

Muzaffer İzgü geliyor aklıma hep, bu kavurucu sıcaklarında.

'İzmir bir sıcak ki Adem, hiç sorma! Biz de İzmir'den kaçıp Kuşadası'na geldik,' diye yazmıştı, mektuplarından birinde.

Yıllar öncesinden söz ediyorum.

O zamanlar çok gençtim.

Muzaffer İzgü de genç sayılırdı!

Yani!

Şehirlerarası imza günlerine gidiyordu.

Kitap fuarlarına, kültür sanat şenliklerine…

Adana'ya da gelmişti.

Belediyenin 'Kültür Sanat Şenliği'ne…

Birkaç arkadaşla birlikte biz amatörlerin…

Biz genç yazar heveslilerinin de imza günü vardı.

İlk öykü kitaplarımızı imzalayacaktık.

Muzaffer İzgü'nün okur kalabalığında birkaç kitap da imzalamıştık.

İçimde hala bir kuşku…

Belki o birkaç kişiyi de Muzaffer İzgü göndermişti bize.

'Genç arkadaşlarım da kitaplarını imzalıyor!' demiş olma ihtimali hayli yüksek.

O derece insancıl, alçak gönüllü, mütevazı biriydi.

***

Can sıkıntısından sağa sola bakınıp dururken bir ara kalkıp ben de Muzaffer İzgü'nün okurlarının sırasına girmiştim.

O kadar uzundu ki imza sırası...

Sırada beklerken beklerken kendi kitabımı…

Oraya kitap imzalamaya geldiğimi falan unutmuştum.

Yazar olmak için o kadar gençtim ki…

Fırına ekmek almaya gönderilen çocuğun yolda oyuna dalıp ekmek almayı unutması gibi bir şeydi benimki.

***

Epey bekledikten sonra sıra bana gelmişti.

Elimdeki kitabı uzatıp adımı söylemiştim.

Adımı söyleyince, durmuş, yüzüme bakmıştı.

Sonra ayağa kalkıp elini uzatmıştı,

'Sen bizim Adem Eryürük değil misin? Öykülerini okudum,' demişti.

Şaşırmıştım tabii ki.

Hem de nasıl.

Gençlik bir taraftan…

Garibanlık bir taraftan…

Kimsesizlik bir taraftan…

***

Sonraki yıllarda birçok kez, farklı yerlerde karşılaşmıştık.

Aramızda bir mektuplaşma da başlamıştı.

Yayınevinin kartlarına, kısa mektuplar yazıyordu o kocaman harfleriyle.

Kısa ama düzenli aralıklarla gelen içten, sıcak mektuplar…

Cesaret verici mektuplar…

Bir mektubunda da yazarlıkta başarıya ulaşmak için gösterilmesi gereken üç çabadan söz etmişti:

Yazma çabası; yayımlatma çabası; yayılma, yani tanınma çabası…

***

Onunki tamamen alçak gönüllülüktü.

Bugün öyleleri de var ki…

Alçak dağları kendisinin yarattığını zannediyor!

Oysa bütün meziyetleri; biraz kurnazlık, biraz hokkabazlık, biraz madrabazlık, biraz da düzenbazlık...