Uçak denizin üzerinde irtifa kaybetmeye başlayınca pilot hosteslere demiş ki:
'Uçak düşmek üzere ve deniz yüzeyine çok yakınız. Yolculara denize atlamalarını söyleyin, yoksa herkes ölecek!'
Bunu yolculara anlatmak kolay değil. Hostes düşünmüş taşınmış, 'herkese uygun bir dille anlatmaya' karar vermiş.
Amerikalıların yanına gitmiş:
'Sayın yolcularımız, üzerinde bulunduğumuz alan Japonların araştırma laboratuarlarıyla kaplı; eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisinin sırlarını elde edersiniz.'
Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar.
Hostes İngilizlere yönelmiş:
'Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürge toprakları üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olur.'
İngilizler hevesle atlamışlar.
Sıra Fransızlara gelmiş:
'Affedersiniz rahatsız ediyorum; rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ediyorum.'
Fransızlar, 'bittabi, mersi' falan deyip sırayla atlamışlar.
Hostes Almanlara yönelmiş:
'Atlayın aşağı çabuk!' diye bağırmış.
'Heil!' diyen Alman atlamış.
Sıra gelmiş Türklere. Hostes yandan yandan gülümseyerek yaklaşmış ve koltuğa hafif dayanarak:
'Siz var ya siz, buradan hayatta atlayamazsınız!'
***
Adamlar bizi, bizden iyi tanıyorlar demek ki.
Zamanında ABD'li bir yetkili;
'Kenan Evren'e söyleyin, seçimlerde Turgut Sunalp'ı desteklediğini açıklasın!' diye haber göndermiş. Evren de gereğini yapmış, açıkça Sunalp'a oy istemişti.
Ülkeyi küçük Amerika yapma hayalini dile getiren Turgut Özal seçimi kazanmıştı. Aslında ABD'ye yakın olan isim Özal'dı.
Şimdi de, ABD'nin önümüzdeki seçimlerde başkan adayı olan (Trump karşısında hiç şans tanınmayan) Biden denilen şahıs;
'Türkiye'de muhalefetin desteklenmesi gerektiğinden, iktidarın seçim yoluyla değiştirileceği'nden söz ediyor.
Benim anladığım kadarıyla, aslında iktidarın daha da kalıcı olmasını istiyor. Demiştim ya, bizi bizden iyi tanıyorlar diye; bu ülkede onların söylediğinin tersinin yapılacağını bilmiyorlar mı?
Atatürkçülük dayatılınca dinciliğin yükseldiği, dincilik dayatılınca ateistliğin çoğaldığı bir toplumda başka türlüsü düşünülebilir mi?
Şimdi de biliyorlar ne olacağını.
***
Bakın, Biden'in yaklaşık sekiz ay önce bir gazetecinin sorusuna verdiği cevap olan bu söz, durdu durdu, tam da bugünlerde gündeme oturuverdi.
Salgındaki başarısızlık, dış politikadaki fiyaskolar, ekonomide kötü gidiş, Suriye'de yerine gelmeyen vaatler konuşulmasın; iktidara eksi puan yazılmasın diye.
Tıpkı Ayasofya'nın açılması, Akşener'in yuvaya çağrılması, Yunanistan'ın ringe davet edilmesi, İstanbul Sözleşmesi, İnce'nin demokratlığı, Abdullah Gül'ün adaylığı gibi iki üç gün arayla ağzınızda geveleyin diye ortaya atılanlar gibi;
Sıra Biden'ın boş salvosundaydı.
Millet bu oltayı da yuttu mu, bilmem.
***
Aslında bizde, dildeki Amerikan karşıtlığının altında, gizli bir Amerikan sevdası da yatar.
Okumuş zevat Amerika'da iş bulmayı, para babası Amerika'da yatırım yapmayı, bilim ve sanat entelleri Amerika'ya yerleşmeyi hayal eder. Sadece çocuğu ABD vatandaşı olsun diye Amerika'da doğum yapanları duymadınız mı?
Obama sopa göstermişti. Kızdık ama türküler de düzdük kendisine.
Trump, rahibi uçurmak için ne göstermişti bilmiyoruz. Ona da kızdık ama seçimi kazandı diye sevinçle turp dağıtan vatandaşı da unutmadık.
İsimleri çağrıştırdığı nesneyle kullanmak, mizahi bir yol.
'Trump'ın adının 'turp'u çağrıştırdığı bir toplumda yaşadığımıza göre; 'Biden' adının bende 'bidon'u çağrıştırıyor olmasını yadırgamazsınız umarım.
'Boş bidon çok ses çıkarırmış.'
***
ABD seçimi kızıştıkça, bu Biden denilen zatın saçacağı inciler de sonunda -adının okunuşuna uygun olarak- 'baydın be birader' diyecek kadar hepimizin canını sıkacağa benziyor.
Biden, kendi ülkesini Trump'tan kurtarsın önce. Türk Milleti ne yapacağına kendisi karar verir.
'Mutlaka kendi karar verir!'