Zafer Bayramı, 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ile 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni anmak için kutladığımız bayramdır. Anadolu'yu işgal edenlerin ülkemizi tamamen terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos zaferi ülke topraklarının işgalcilerden geri alındığı günü temsil eder.
30 Ağustos Zaferi 19. yüzyılın en önemli dünya sorunlarından biri olan ve 'Osmanlı İmparatorluğu'nun hangi ülkeler arasında nasıl paylaşılacağı' anlamına gelen 'Şark Sorunu'na son noktayı koyan Kurtuluş Savaşı'nın zirve noktasıdır.

HEM ASKERİ HEM SİYASİ ZAFER
30 Ağustos 1922'de zaferi getiren güç, askeri olduğu kadar siyasidir. Toprakları işgal edilmiş, ordusu dağıtılmış, silahları elinden alınmış bir askeri güç, sadece askeri taktikler ile zafere ulaşamazdı.
Kurtuluş Savaşı'nı başlatan önderler bu savaşta asıl önemli gücün milletin iradesi ve topyekûn desteği olduğuna inanmışlardı. Bu nedenle ilk günden beri 'milli iradeye dayalı bir siyasi örgütlenmeyi kurup harekete geçirmeyi' askeri örgütlenme kadar önemsiyorlardı. İşte Gazi Paşa'nın izlediği İstanbul'dan Samsun'a, Amasya, Erzurum ve Sivas'a oradan da Ankara'ya uzanan zorlu yolun asıl amacı budur.

SAVAŞ İÇİNDE BİLE DEMOKRASİ..
Birçok ülkede savaşlar, mevcut demokratik düzenin bir süre durdurulmasına, olağanüstü önlemlerle kısıntıya uğratılmasına yol açar. Tarih boyunca diktatörler ya da diktatörlüğe özenenler, savaşları her zaman kendi emellerini gerçekleştirmek ve iktidarlarını sürdürebilmek için bulunmaz bir fırsat olarak görmüşlerdir. Kurtuluş Savaşı ise, bağımsızlık mücadelesinin yanı sıra demokrasiye giriş için bir başlangıç oluşturmuştur.
Türkiye'de demokrasinin temel kurumu olan Millet Meclisi, savaş yıllarında kurulup gelişmiştir. İşte başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ulusal kurtuluş mücadelesine önderlik yapan kadroların farkı burada ortaya çıkmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen milletle, Kurtuluş Savaşı'nda galip gelen millet, aynı milletti. Başındaki kumandanlar bile çoğunlukla aynı kumandanlardı. Eldeki maddî ve askerî olanaklar ise çok daha azdı. Ama 'zaferi yaklaştıran' çok önemli bir değişim yaşanıyordu. Bu değişim; Milletin, 'galiplerle iş birliği yapan' padişahın mutlak vesayetini kırıp kendi iradesine sahip çıkmasıydı.

NEDEN HEPİMİZİN BAYRAMI?
30 Ağustos'un önemini ve anlamını, o günleri yaşayan bir yazarımız bakın nasıl anlatıyor; 'Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak; hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.' (F. R. Atay - Çankaya)
Birinci Paylaşım Savaşı sonrası, emperyalizmin manda ve himaye yönetimleri ile sömürü alanlarını genişlettiği bir dönemde, tam bağımsızlığın savunulması ve Kurtuluş Savaşı ile emperyalizme diz çöktürülmesi; üstelik bu mücadelenin milli meclis ile yapılması tüm mazlum milletlere örnek olmuştur.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 98. yıldönümünü kutlarken; sözü, kafalarında Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kurucu kadroları hakkında karanlık ve bulanık düşünceler taşıyanlara bir hatırlatma yaparak bağlayalım;
Eğer Kurtuluş Savaşı ve 30 Ağustos Zaferi olmasaydı, Anadolu topraklarında esaret altında ezilen köle bir topluluk halinde yaşamaya mahkûm olacağınız gibi; ibadet yapacak bir cami bile bulamayacaktınız. Durum böyleyken; bu bayram kutlanmaz da hangi bayram kutlanır?