Bugün '10 Kasım'…

'Dünyada ölümün öldüremediği önder' olan Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bedeninin aramızdan ayrılışının 82. Yıldönümü olan 10 Kasım

Ülkemizde Ekim sonlarından başlayarak Kasım ortalarına kadar süreç, 'Cumhuriyet' ve 'Atatürk' ile ilgili değerlendirmelerin en yoğun yapıldığı günlerdir.

Bu günler Atatürk'ü anma, anlama; O'nu anılarda ve bilinçlerde yaşatma günüdür.

Bu günler, dünün olaylarına o günün koşulları ve algılarıyla bakarak, bugünün koşullarına uygun sonuçlar çıkarmak günleridir.

Son yıllarda gerici ve emperyalist çevrelerin seviyesiz saldırılarına inat; Türkiye'nin ve dünyanın çağdaş insanları ATATÜRK'e daha sıkı sahip çıkıyor.

Çünkü ATATÜRK, eserleriyle ve düşünceleriyle tüm dünya insanlığının bilincinde yaşamaya devam ediyor.

ATATÜRK BİR BÜTÜNDÜR, PARÇALANAMAZ

Son yıllarda Atatürk'ün daha da 'evrenselleşmesi' ve daha da 'güncelleşmesi', yaşanan değerlendirmelere/tartışmalara da farklı boyutlar getirmeye başladı.

Bence bu farklı boyutların en belirgin özelliği, Atatürk'ün sadece bir yönünü öne çıkarmak… Bir başka deyişle 'Atatürk'ü parçalamak…'

Örneğin, O'nu sadece 'Gazi', sadece 'Mustafa Kemal' ya da sadece 'Atatürk' olarak görmeye/ göstermeye çalışanlar; O'nu ve eserlerini parçalamak isteyenlerdir…

Oysa 'Mustafa Kemal ATATÜRK'; Kurtuluş'tan Kuruluş'a, ilkelerinden devrimlerine uzanan bir bütündür…

O'nun bütünlüğünü görebilmek ve yaşayabilmek için; bilimin rehberliğinden, demokrasinin güvencesinden ve sanatın estetiğinden yararlanabilmek gerekir.

Atatürk'e dogmaların gözlüğüyle bakanlar o bütünlüğü ve o güzelliği göremezler…

ATATÜRK'ÜN ADLARI ve UNVANLARI

Aslında Atatürk'e, eserlerine ve düşüncelerine karşı olup da doğrudan karşı çıkamayanlar; O'nun adları ve unvanları üzerinden yıpratmayı yeğlerler. Onun için bu konunun tarihsel gelişimini iyi bilmek gerekiyor.

Bilindiği gibi kendisine 'Mustafa' adı ailesi tarafından verilmiştir. 'Kemal' adının ise Askeri Ortaokuldaki matematik öğretmeni tarafından verildiğini kendisi anlatmaktadır.

Askeri okullardaki ve ordudaki tüm kayıtlarda adı 'Mustafa Kemal' olarak geçmektedir.

Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarındaki başarılarından sonra 16 Ocak 1916'da tuğgeneral (paşa) rütbesi kazandıktan sonra halk tarafından 'Mustafa kemal Paşa' olarak anılmaya başlamıştır.

'Gazi' unvanı kendisine, Sakarya Savaşından sonra TBMM'nin 19 Eylül 1921 tarihinde kabul ettiği bir yasayla verilmiştir.

21 Haziran 1934 tarihinde çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Yasasından sonra, 24 Kasım 1934 tarihinde çıkarılan 2587 sayılı özel yasa ile 'Kemal öz adlı Cumhur Reisimize ATATÜRK soyadı verilmiştir.'

Ardından, 17 Aralık 1934'te çıkarılan 2622 sayılı yasa ile 'Atatürk soyadının diğer kişiler tarafından kullanılması yasaklanmıştır.'

Nüfus cüzdanında adı ve soyadı 'Kemal Atatürk' olarak yazılıdır. Nüfus kayıtlarında 'Kemal' adını kullanmak Atatürk'ün tamamen kendi tercihidir.

Bu tarihsel ve toplumsal gerçekleri yok sayarak, bugün adları üzerinden Atatürk'ü parçalamaya çalışmak; aymazlıktır, sapkınlıktır…

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCENİN ÖZGÜNLÜĞÜ

Atatürk Düşünce Sistemini, dünya siyaset öğretisinde tanımlanan 'sosyalizm/ komünizm' ya da 'liberalizm/ kapitalizm' gibi ana akımlardan ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekiyor.

Ne yazık ki ülkemizde bu iki ana akımdan etkilenerek 'Atatürk'ü sosyalist ya da kapitalist sistemle yaftalama' eğilimi epeyce yaygındır…

Kaba 'sağ' ya da 'sol' söylemlerle Atatürk'e saldırmak ise bir sosyal psikoloji sorunudur…

Çünkü Türkiye'de gerçekleşen bu özgün devrimin, söz konusu her iki ana akımla da 'çakıştığı ya da çatıştığı alanlar olduğunu' görmek gerekir.

Ayrıca Atatürkçü Düşüncenin 'emperyalizm, faşizm, dincilik' gibi kavramlara tamamen karşı olduğu ise çok önemli bir gerçekliktir.

Onun için 'emperyalist güçler ya da dinsel ve etnik faşist odaklar' tarafından beslenen düşünce ve eylem gruplarının 'Atatürk karşıtı olmaları' bundandır.

Kurtuluş ve Kuruluş süreçleriyle bir bütün olarak Türkiye'de gerçekleştirilen Atatürk Devrimi; 'antiemperyalist, laik ve demokratik Cumhuriyet' özellikleriyle yirminci yüzyıl ortalarına kadar Asya'dan Afrika'ya ve Güney Amerika'ya kadar birçok ülkedeki devrimleri doğrudan etkilemiştir.

Ayrıca dünyada iz bırakan Lenin, Mao, Che Guevara, Fidel Castro, Gandhi gibi devlet adamlarının Atatürk'ün düşünce ve uygulamalarından övgüyle söz ettikleri biliniyor.

Atatürk Devrimi'nin 'bir İslam ülkesinde dinsel reform gerçekleştirmesi…' ise insanlık tarihi açısından çok önemli bir olgudur.

ATATÜRK'ÜN EVRENSELLİĞİ VE GÜNCELLİĞİ


Bilindiği gibi UNESCO, Atatürk'ün 100. Doğum yılı olan 1981yılını 'Atatürk Yılı' ilan etmiştir. UNESCO bu kararın gerekçesini dünyaya şöyle duyurmuştur:

  • 'Sömürgecilik ve emperyalizme karşı çıkan savaşların ilk lideri,
  • Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına inanan,
  • Eylemi her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünde gerçekleşen,
  • Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Olağanüstü bir devrimci…'

Koskoca dünya Atatürk'ü böyle tanımlarken, ülkemizdeki bazı aymazların O'nu
'anlayamamalarını' da çağdaş insanlık anlayamıyor…

Atatürk'ün bazı düşünceleri ve uygulamaları, evrensel boyutta bugün de güncelliğini sürdürüyor. Örneğin:

* 'Yurtta Barış, Dünyada Barış' belgisi, bugün hem ülkemizin hem de dünyanın yakıcı bir sorunudur.
* Son yıllarda azgınlaşan dinsel terör, 'Laikliğin ne denli önemli olduğunu…' tüm dünyaya acı bir biçimde öğretiyor.

* Atatürk'ün 1920'lerde 'ulusal birliğin oluşması ve gelişmesi için ortaya koyduğu azim ve kararlılık…', bugün uluslararası kuruluşların 'çağdaş toplumsal yaşamın örülebilmesi için 'belli sınırlar içinde eşit yurttaşlık' sağlanması…'çabalarına örnek oluşturuyor.

Dahası, O'nun yıllar önce titizlikle uygulamaya çalıştığı diğer ilke ve devrimler de günümüze ışık tutuyor.

Bunun içindir ki yaşadığımız günler; Atatürk'ün anılarını, eserlerini ve düşüncelerini daha azimli ve daha kararlı olarak koruma ve geliştirme günleridir…

Saygıyla, sevgiyle, akılla, azim ve kararlılıkla…