TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ülkemizin sayısal veri merkezi.
Ülkede 'işlerin nasıl gittiğini', mevcut durumu, gelişmeyi sayılarla döker önümüze. Uzmanı yorumlar, önümüzü görerek geleceğe doğru adımlar atmamız için önlemler önerir.
Veriler sayesinde geleceğimiz planlanır. (!)
***
TÜİK, geçenlerde ekonominin kara bulutlarıyla kaplı günlerimizi aydınlatan bir açıklama yaptı. İkinci çeyrekte (nisan, mayıs, haziran) ülke ekonomisi % 5,2 oranında büyümüş. [İlk çeyrekte de (ocak, şubat, mart) 7,4 idi.]
Şom ağızlıların (!) söylediği gibi değilmiş demek ki.
Tam da battık bittik diye millete daral gelmişken, açıklanan rakamlar içimize su serpti doğrusu!
Ekonomi önemli, hayatın ta kendisi;
Hepimiz 'büyüsün' isteriz yani.
***
Önce bir tespite göz atalım.
Ülkemiz, 1923'ten bu yana ortalama % 5'lik bir büyüme potansiyeline sahip. Kuruluş yıllarının yokluğu/yoksulluğu içinde bile büyümeyi başarabilmişiz.
Anlayacağınız övünmeye falan gerek yok!
Bizdeki 'büyüme rutini' zaten bu!
***
Bir de iğneli dillere kulak kabartalım.
Birkaç yıl öncesine kadar 5 yıl önceki veri tabanına oturtularak büyüme oranı hesaplanıyormuş. Eskisi düşük çıkıyor diye, 7 yıl öncesini taban alan yeni bir yöntem kullanılmaya başlanmış. Yeni yöntemde kullanılan 'serotonin' katkılı verilerle elde edilen sonuçlar, toplumun mutlu olmasını sağlıyormuş. (!)
Ülke ekonomisi, 7 yıl önce (sadece bir yıl) küçülme rakamlarına sahipmiş; zemin aşağı çekilince ekonomi daha fazla büyümüş gibi görünüyormuş.
Boyumuz aynı da, ölçüm zeminden mi, çukurdan mı yapılıyor;
Onu anlayamadım.
***
Uzmanı, '5,2 büyüdüysek eğer, bu yıl işsizler ordusundan 105 bin kişinin eksilmesi gerekirdi' diyor. Eksildi mi sizce?
Sanayi kapasite kullanımı yerinde sayarken, hatta bazı sektörlerde gerileme gözlenirken;
TÜİK'in bildirdiği enflasyonla, etiketteki ve cüzdandaki enflasyonun aynı olmadığı görülürken;
Kişi başı gelirin her ay biraz daha düştüğü izlenirken;
Hala bu ülkede 'kriz falan yok' dendiğine göre, verilen rakamlara inanmaktan başka çare kalmıyor bize. (!)
Verilen rakamlar reel veriler mi, yoksa 'ortalama siyasi rakamlar' mı? Onu bile bilmiyoruz.
Bu büyüme denilen zımbırtıyı ben anlayamadım.
Anlayan beri gelsin!
***
Olaya biraz 'düz mantık' yaklaşıyorum galiba. Durumu bir okuldaşımın paylaşımıyla açıklayayım.
10 dönüm tarladan bir yıl önce 100 kile buğday alan kişi, bu yıl 105,2 kile buğday alınca büyümüş olur mu?
Uzmanı buna 'büyüme değil üretkenlik' diyor.
Büyüdüm diyebilmek için tarlayı 10,5 dönüm ya da 11 dönüm yapmamız gerekiyormuş.
***
Dolar kuru, dış mihraklar, faiz lobisi falan, anlamam bu işlerden; bizimkisi ekmek kavgası…
Sadece hükümette, iş adamlarında gördüğüm panik havasından, rastladığım kapalı kepenklerden rahatsızım.
Çarşı, pazar, market ve mağaza etiketlerinde gördüğüm 'obez artış', benim mutluluk salgılarıma hitap etmiyor.
Endorfin bitmiş kardeşim!
***
Sizce, üçüncü çeyrek hangi sonuçlara gebe?
Alınan önlemlere, yapılan müdahalelere rağmen durgunlaşır, azalır, daralır mı? Yoksa vatandaşa daral mı gelir? Bekleyip göreceğiz!
Bizim ekonomiyle ilgili temennimiz belli:
'Büyüsün de büyüsün inşallah!'