Deprem ile yaşamayı, deprem öncesi ve sonrasında neler yapabileceğimizi hepimizin öğrenmesi gerekir.

En önemlisi tabi ki yaşadığımız binaların depreme ne kadar dayanıklı olması.

Bunu kaç kişi biliyor?

Araba alırken 2-3 ustaya gösteriyoruz, bilirkişi raporu var mı yok mu? Diye sorup soruşturuyoruz.

Ama ev alırken 'depreme ne kadar dayanıklı?' diye araştırmıyoruz.

Arabaya günde kaç saat biniyoruz?

Günün kaç saatini evimizde geçiyoruz?

Esas sorgulamamız gereken çoluk çocuk, ana baba birlikte yaşadığımız konutlarımız değil mi?

* * *

Geçtiğimiz hafta içerisinde Büyükşehir Belediyesi'nin meclis toplantısı yapıldı.

Bu toplantıda Eskişehir'in 'depreme ne kadar hazır olup olmadığı' tartışıldı.

AK Partili meclis üyeleri, Eskişehir'de olası deprem için belediyenin gerekli çalışmaları yapıp yapmadığını sorgularken, CHP'li meclis üyeleri konunun hükümet politikaları ile çözülebileceğini, bunun için kanunlara bakılması gerektiğini belirttiler.

* * *

Yani AK Parti'nin meclis üyeleri CHP'li belediyeleri, CHP'liler de AK Partilileri eleştirdiler.

'Artık bırakalım bu tartışmaları. Gelin birlikte depremde Eskişehir'in en az hasar görmesi, can kayıplarının yaşanmaması için birlikte el ele verip çalışma yapalım' denmedi.

* * *

Depremlerden sonra en çok yaşanan sorun ulaşım.

Konutlar yıkılıp molozlar cadde ve sokaklara yayılınca, yıkılan binalara ulaşımda büyük sorun yaşanıyor.

Bu konuda Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in söylediği şu söz Eskişehir'de çok fazla sorun yaşanmayacağını doğruluyor.

'En korktuğum şey depremde köprülerin yıkılmasıydı. Afet durumunda sorun yaşamamak için köprülerin sayısını arttırdım, itfaiye ekiplerini güçlendirip sayısını arttırma çalışmalarını sürdürüyoruz'.

Hem köprü sayısı artırıldı, hem de yıkılıp yeniden yapıldı.

Yani depreme dayanıklı hale getirildi.

* * *

Daha önce de yazmıştım.

Eskişehir'de depremde evi yıkılan veya hasar gören insanların geçici ikamet edebilecekleri kaç toplanma alanı var?

Yılmaz Hoca, yaptırmış olduğu büyük parkların ve yeni stadyumun toplanma alanları olarak kullanılabileceğini söylüyor.

Doğru.

İyi ki onlar yapılmış.

Ancak yeterli mi?

İkincisi buraların toplanma alanı olarak kullanılacağını şehirde kaç kişi biliyor?

Üçüncüsü ise buralara kaç çadır sığacağı.

Dördüncüsü de bu çadırlarda geçici olarak ikamet edecek insanların yeme-içme gibi iaşelerini kimin karşılayacağı?

Bunların hepsi bugünden planlanmalı.

Her mahalle muhtarlıklarının ve okulların duyuru panolarına hangi mahalledeki insanların nerede toplanacakları asılmalı.

Bir kargaşaya meydan vermemek için insanlar deprem sonrasında nerede toplanacağını bilmeli.

DEPREM ÇALIŞTAYI YAPILMALI

Büyükşehir Belediyesi meclis toplantısında AK Partili meclis üyesi Murat Özcan önemli bir konuya değinmiş.

'Deprem Çalıştayı' yapılmalı önerisinde bulunmuş ve şöyle devam etmiş:

'Her deprem olduğunda meclisi meşgul eden konu ile ilgili bir önerim var. Eskişehir depreme ne kadar hazır bununla ilgili bir çalışma yapalım, tüm resmî kurumlar ve belediyenin ortak çalışması ile bir çalıştay kurulmalı ilgili müdürlükler, belediyeler, valilik, ETO, meslek örgütleri vs. bu çalıştayda bir araya gelmeli. Binaların tespiti, parsel ve ada bazlı dönüşümler, teşvik ve kolaylıklar ne olabilir bunları konuşalım, bizim bu konuda rol üstlenmemiz gerekiyor.'

YILMAZ HOCA DA OLUMLU BAKIYOR

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de çalıştaya sıcak baktığını belirterek şunları söylemiş:

'Biz depreme karşı tedbir açısından şanslı olsak da 1999 depreminden bugüne çok değişiklik oldu. Bir şehir komisyonu kurarak, depremde nelere ihtiyaç var, teknik insanlar ve meslek kuruluşları temsilcileri ile birlikte çalışma yapsak isabetli olur diye düşünüyorum. Hükümetin de bu konuda yeni tedbirler alacağını öngörüyorum.'

* * *

Murat Özcan'ın bu önerisini CHP'liler de olumlu görüş olarak değerlendirmişler.

Bu öneri orada kalmamalı.

Bu konuda neler yapılması konusunda oluşturulacak bir komisyon, çalıştay için ön hazırlık yapmalı.

Öncelikli konular belirlenerek, bu konular üzerinde tartışmalar yapılmalı somut öneriler ve adımlar atılmalı.

* * *

Meclis toplantısının üzerinden nerede ise bir hafta geçti.

AK Parti ve CHP'liler çalıştay önerisine sıcak baktıklarına göre gerçekleşmesi adına bir adım atıldı mı?

Diyeceksiniz ki, 'pandemi yaşanırken çalıştay nasıl yapılır?'.

Yapılır.

Pandemiyle birlikte dijital ortamda da toplantılar yapılabileceğini öğrendik.

Çalıştay da dijital ortamda yapılabilir.

2021'de salgından tamamen kurtulursak o zaman daha geniş kapsamlı yüz yüze ikincisi yapılır.

* * *

Başkanları kutluyorum…

Odunpazarı ilçesine bağlı Karapazar Mahallesinde çıkan ve yaklaşık 7 saat sonra kontrol altına alınabilen yangında 2 çift çeker traktör, 1 kamyonet, 50 ton arpa, bin adet yonca balyası ve 3 ahır kül oldu. İki ev de kullanılamaz hale geldi.

Önce yangında zarar görenlere büyük geçmiş olsun diyorum.

Can kaybının olmaması tek tesellimiz.

* * *

Yangının ertesi günü Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Karapazar Mahallesine giderek incelemelerde bulunmuş ve yangında zarar görenleri 'geçmiş olsun' diyerek teselli etmiş.

Ardından da evleri ve ahırları zarar görenlerin yaralarını sarmak için söz vermiş.

Bunu geçmişte de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da yapmıştı.

Yangından dolayı evi tamamen kullanılamaz hale gelen vatandaşın evini nerede ise sıfırdan inşa ederek yarasını sarmıştı.

Şimdi de Kazım Başkan, Karapazarlıların yaralarını sarmak için gerekenin yapılacağını söylemiş.

* * *

İşte sosyal belediyecilik bu…

Yol, kaldırım, park yapmak, asfalt dökmek belediyelerinin asıl yapması gereken görevleri.

Ama yaşanan bir afetten sonra yara sarmak da asil görevi olmasa da sosyal belediyecilik açısından yapılması gerekir.

* * *

Yangından birkaç gün sonra da AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Ali Acar da Karapazar Mahallesine giderek yangında zarar görenleri ziyaret etmiş ve o da geçmiş olsun dileklerini ifade etmiş.

Zararların telafisi konusunda ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söylemiş.

* * *

Hem Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'u hem de AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Ali Acar'ı acizane kutluyorum.

Önemli olan doğal afetlerden sonra zarar gören vatandaşların yaralarını sarmak…

* * *

Doğru adres eczaneler…

Covid-19 salgının başlamasıyla birlikte uzmanlar, salgından korunmak için maske takmayı önerdiler.

Daha sonra da Sağlık Bakanlığı maske takmadan sokağa çıkmayı yasakladı.

Yaklaşık 7 aydır maskesiz sokağa çıkmıyoruz!

Ya da maskemizi çenemize, kolumuza, hatta gereksiz görerek çantamıza koyarak çıkıyoruz.

* * *

Maske zorunlu olunca önceleri eczanelerden alıp takıyorduk.

Steril ve hangi şartlarda üretildiği belli olan maskelerdi.

Daha sonra eczanelerin dışında satışına izin verilince önüne gelen herkes maske satmaya başladı.

Hatta işporta tezgahlarına kadar düştü.

* * *

İçerisinde 50 adet maske bulunan kutularda fiyatı 50 TL'den aldık.

Piyasada biraz bollaşınca önce 40, sonra 20 derken dün gördüm kutusunu 8 TL'ye bile satanlar var.

Herhalde yakında 5 TL'ye kadar düşer!

* * *

Gelişigüzel yerlerden veya seyyar satıcıdan aldığımız maskeler ne kadar güvenli ne kadar hijyen özellikleri taşıyor?

Bunu bilmiyoruz!

Uzmanlar 'ucuz ve standartlara uymayan maskeleri almayınız' diye devamlı uyarıyor.

Buna rağmen alıp kullananlar çoğunlukta.

Uyarı değil, denetim şart.

Standartlara uymayan maskeler toplanmalı ve satışı yasaklanmalı.

Çünkü o maskeler bizi virüse karşı korumuyor.

* * *

İşte bu konuda 9. Bölge Eskişehir- Bilecik Eczacı Odası Başkanı Ecz. Metin Kamış'ın oldukça önemli bir uyarısı var.

'Maskenin en güvenli adresi eczane' diyor ve şöyle devam ediyor:

'Covid19 virüsü ile mücadelede en büyük öneme sahip olan şey hiç kuşkusuz maske. Kendimizin ve bulunduğumuz ortamdaki kişilerin sağlığını korumak adına doğru maske kullanımı çok büyük öneme sahip. Maske kullanımının zorunlu hale gelmesi ile ilgili ilgisiz birçok yerde satışına başlamıştır. Marketlerden işportacısına birçok yerde satışını gördüğümüz maskelerin ne kadar güvenli olduğunu, ne tür şartlarda üretildiğini bilememekteyiz. Bu ürünlerin çoğu vatandaşlarımızı virüsten değil de sadece maske takmadıkları için uygulanacak olan para cezasından korur. Maskelerin gün içerisinde en azından 2-3 saat boyunca takıldığı düşünülürse uygun olmayan malzemelerden yapılan maskelerin ileride solunum sistemi hastalıklarına sebep olabileceğini düşünmek gerekir. Bu süreçte koruyuculuğu en yüksek maskeler üç katlı ve burun kısmını kapatacak şekilde teli olan beyaz cerrahi maskelerdir. Aksesuar gibi kullanılan renkli maskeleri de önermemekteyiz. İnsan sağlığını ilgilendiren her ürün gibi maskenin de en güvenli adresi eczanelerdir.'

* * *

İnsan sağlığına katkıda bulunmak, kalitesiz ve ucuz maske tercih edilmemesi konusunda ben de yazımla Metin Kamış'ın uyarısına destek vermek istedim.

İnşallah bu uyarıları vatandaşımız dikkate alır da, ucuz maske yerine kendisini virüsten koruyacak daha kaliteli maske kullanarak hem kendi sağlığını hem de karşılıklı sohbet edeceği kişi ve kişilerin sağlığına önem verir.

* * *

KUKLALAR VE İNSANLAR

Marangozun biri kuklalar yapıp, ipleri elinde salmış ortalığa. Kiminin ipi uzun, kiminin ki kısa. Sonra bir avuç hüzün, bir avuç acı, bir tutamda mutluluk serpmiş ortalığa.

Başlamış kuklaları oynatmaya. İpleri kısa olanlar, uzanamamış mutluluğa. Uzun olanlarsa, tam eriştiklerini sandıkları anda bir tutam mutluluğa, çarpmışlar kocaman acı duvarlarına! Ve acıyı öğrenmiş tahta bedenleri, bir tutam mutluluk için, ödenen o bedeli.

Derken, acı ile mutluluk arasında gide gele tahta bedenleri, insan olmuşlar.

Sonra da koparıp iplerini, bir avuç hüzünle susturmuşlar kanayan yüreklerini.

Ama bir daha kukla olamamışlar.

İpleri kısa olanlarsa, ne mutluluk, ne acı, ne de hüznü öğrenemeden, sonsuza dek oynayıp durmuşlar ortalıkta...

*-*****