Dün yazdım. Bugünde devam edeceğimi belirtmiştim.

AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan geçtiğimiz hafta ES TV'ye konuk olmuştu.

Bazı öz eleştiriler yaptı, belediye başkanlarını eleştirdi ve halkla daha fazla iç içe olmalarını önerdi.

Şuradan başlayayım.

Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanları ilk seçildikleri günden beri halkın içindeler. Mahalleleri dolaşarak sorunları yerinde inceliyorlar.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'de zaman zaman Kazım ve Ahmet Başkanlar gibi halkın içerisinde.

* * *

Şu unutulmalı.

Pandemi yani salgın dönemindeyiz.

Bir yıldan beri ister istemez sadece başkanlar değil hepimiz bir birimize mesafeli durmak zorundayız.

2020 yılının Mart öncesi gibi her gün alanda olmak mümkün değil.

Bakınız AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile birçok etkinliğe uzaktan erişimle katılıyor.

Yaklaşık bir yıldır mahallelerde gezmek sadece belediye başkanları değil herkes için tehlike arz ediyor.

KÜÇÜK SANAYİ, GÜNDOĞDU

SORUNU NEDEN GİDERİLMEDİ?

Zihni Çalışkan, belediye başkanlarını proje üretememekle itham etmiş ve 'Fiziki belediyeciliği önemsemeleri lazım. Proje üretmeleri lazım, ürettiği projeleri de bakanlıklarla istişare etmek suretiyle bakanlıklardan destek istemeleri lazım. Bakanlıklar bize destek vermiyor. Hangi konulara ilişkin kısımda proje geliştirdiniz. İzmir'e destek veriyorlar da size mi destek vermiyorlar. Bizim şehrimizde hemşerilerimizi en iyi hizmete en kısa sürede kavuşmalarına yönelik çaba sarf etmesi lazım belediye başkanlarımızın' demiş.

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Küçük Sanayi Sitesi ve Gündoğdu Mahallesi için projeler hazırlattı.

Belediye Meclisinde tartışıldı.

Ancak AK Partili meclis üyeleri destek vermedi.

Birlikte masaya oturup, Küçük Sanayi ve Gündoğdu Mahallesi için uzlaşı yolu arasaydınız da sorun çözülseydi.

Sorunun çözülmemesi için bakanlıklar yetkiyi belediyenin elinden almasaydı.

Madem şehrin sorunlarının çözümünden yanasınız. O zaman Kazım Başkanı ve Ahmet Başkanı ilgili bakanlıklara götürün. Sorunun çözümünü birlikte arayın.

KIZILİNLER İÇİN DESTEK OLUN

Afyon'un ve Kütahya'nın kaplıcaları kadar önemli sıcak suya sahip Kızılinler'de Vali Bahattin Güney, Özel İdarenin kaynakları ile yaptırdığı sondaj çalışmalarında iki kuyuda sıcak su bulundu.

AK Parti Hükümetleri döneminde Tepebaşı ve Odunpazarı Belediye Başkanlarından Kızılinler için proje yaptırmaları istendi.

Her iki belediye de ciddi paralar harcayarak projeler hazırladılar.

Ne oldu o projeler?

Ya çöpe atıldı ya da bakanlıkların tozlu arşivlerine kaldırıldı.

Kızılinler'de ise sıcak su boşa akıyor.

Kültür ve Turizm Bakanının kapısını çalın.

Kızılinler'deki sıcak su havzasının bulunduğu alanı ihaleye açsın.

Eskişehir'de yatırım yapacak müteşebbisler var.

Hatta arsa bedeli makul ölçülerde tutulursa Eskişehir dışından hatta yurt dışından bile yatırımcı gelir.

Belediyelerin de çizdirdiği projeler doğrultusunda yatırım yapılırsa son yıllarda yerli turistlerin ilgi odağı olan Eskişehir, Frig Vadisi'ne de gezi yolları yapılması halinde yabancı turistlerin günü birlik değil, aylarca kalabileceği turizm cenneti olur.

ÇEVRE YOLU İÇİN BAKANLIĞA

NEDEN BASKI YAPMIYORSUNUZ?

AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan'ın bir tek haklı olduğu konu, 'Eskişehir'de arsa üretilmemiş olması. Şehri farklılaştırmaya çalışacaksınız. Taşımak zorundasınız'.

Eskişehir Merkeze sıkıştı.

Batıkent imara açılmamış olsaydı Eskişehir'de konut yapılacak arsaların rakamları çok uçuk rakamlarda olacaktı.

Bunun için acilen imar planları yapılarak yeni konut yapılacak arsalar üretilmeli.

Seyitgazi yolu mezarlık ve ceza evi nedeniyle tıkandı.

Ankara yoluna doğru da gelişmesi mümkün değil.

Organize Sanayi Bölgesi var.

O nedenle Gündoğdu Mahallesinin imar sorunu çözülmeli.

Batıkent tarafında yeni imara açılması için bekleyen bölgeler var.

Ancak şehrin bir başka önemli sorunu ise 'Çevre Yolu'.

Nüfusu 1 Milyona dayanan koca şehrin içerisinde yolcu otobüsleri, koca koca yüklü kamyonlar, tırlar cirit atıyor.

Eskişehir, Türkiye'nin kavşak noktasında bulunan bir şehir, hem demiryollarının hem de karayollarının kesişme noktasında. Doğuya, batıya, güneye ve kuzeye gitmek isteyenlerin çoğunun yolu Eskişehir'den geçmek zorunda. Ama gelin görün ki Eskişehir'in çevreyolu bunu kaldıracak durumda değil.

Dönemin Maliye Bakanı ve Eskişehir Milletvekili rahmetli Kemal Unakıtan, eğer çevre yolunu genişletmemiş olsaydı bugün sabah ve akşam saatlerinde kilitlenen trafik, günün 24 saatinde aynı durumda olurdu.

Bu nedenle AK Parti İl Başkanı ile milletvekilleri Kuzey ve Güney Çevre Yolu'nun acilen başlatılması için bakanlığa baskı yapmaz iseniz, 2 yıl sonra bu çevre yolundan geçmek Eskişehir'in en büyük sorunlarının ilk sırasında yer alacak.

İKTİDAR PARTİSİ OLARAK

İLK ADIMI SİZ ATIN

AK Parti İl Başkanı ES TV'deki programda söylemiş olduğu şu söz çok önemli:

'Belediyecilik mazeret üretme yeri değil hizmet üretme yeridir. Hemşerilerimiz bizler için çok kıymetli. Onları üzmeden, yormadan, iyi niyetle, algısı yüksek bir şekilde geleceğe bakarak şehri geliştirerek, gençlerimizi anlayarak, özellikle hoş görülü olarak şehri yönetmeye devam etmemiz lazım. Birlikte hareket etmemiz lazım.'

'Birlikte hareket etmemiz lazım' diyorsanız bunun ilk adımı siz atmalısınız.

Çünkü iktidar partisinin il başkanısınız.

Yine iktidar partisinden de üç milletvekili TBMM'de Eskişehir'i temsil ediyor

* * *

MEVCUT FUTBOLCULARLA BU KADAR OLUYOR

Eskişehirspor İstanbulspor'a da kendi evinde 3-0 yenildi.

Geçtiğimiz cuma günü ES TV'deki 'ESSPOR' programında 'İstanbulspor gibi güçlü bir takım karşısında alınacak bir puan bile başarı olur' demiştim.

Siyah-Kırmızılı takımın gücü belli…

'Galibiyete yakın taraf Eskişehirspor' deseydim kendi kendimi kandırmış olurdum.

Cengiz Hoca'nın bir şansızlığı da göreve geldiği günden beri ligin güçlü takımlarıyla karşı karşıya gelmesi…

Bandırma maçından sonra Cengiz Hoca'nın vereceği ilk ciddi sınav bence 7 Mart Pazar günü Akhisar'da oynanacak olan Akhisarspor maçı olacak.

Puan sıralamasında 16'ncı olan, 5 galibiyet, 4 beraberlik ve 15 mağlubiyet alan ligde kalma mücadelesi veren Akhisarspor karşında siyah-kırmızılı formayı giyen futbolcular maçı kazanacaklarına inanırlar, buna göre konsantre olurlarsa sezonun ilk deplasman galibiyetini alabilirler.

Ardından yine deplasmanda Ankara'da Keçiörengücü'ne konuk olacaklar.

O maçta zor.

Keçiörengücü Play-Off mücadelesi veriyor.

* * *

Eskişehirspor'un önünde Adanademirspor, Altınordu ve Giresunspor gibi zorlu maçlar var.

Bu maçlarda da puan veya puanlar alması zor gibi görünüyor.

İstanbulspor karşılaşmasında Cengiz Hoca, iki hafta önceki Bandırmaspor karşısındaki kadrodaki isimlere forma verdi.

Karşılaşmanın ikinci yarısında da ise genç futbolcuları oyuna dahil etti.

İlk 11'de Emir Yıldız'ı sahaya sürdü.

Furkan Balaban'ın yerine Doğukan Ünal'ı, Buğra Çağlıyan'ı çıkardı Uğur Can Semizoğlu'nu oynattı. Mehmet Özcan'ın yerine Bartu Göçmen'i, Tolga Yakut'u çıkardı Berkay Tanır'ı oyuna dahil etti.

Doğrusunu da yaptı.

Nijeryalı iki yabancı oyuncu kadroda bile yoktu.

Çünkü onlar ikinci ligde yabancı futbolcu oynatmanın yasak olmasından dolayı gelecek sezonda takımda olmayacaklar.

Artık ikinci ligde mücadele edecek futbolculara şans verilmeli.

Onlar oynatılarak maç tecrübesi artırılmalı.

* * *

Geçtiğimiz hafta içerisindeki bir yazımda da değindim.

Sözleşme uzatmaya yanaşmayan futbolcular kadro dışı bırakılmalı.

Onların yerine genç futbolculara şans verilmeli.

Onlar Eskişehirspor'un geleceği.

* * *

Sonuç olarak güçlü takımlar karşısında mevcut kadronun başarılı olması çok zor.

Bunu kabullenmeliyiz.

Eskişehirspor'un gücü bu…

Mevcut futbolculardan daha fazlasını beklemek hayalcilik olur.

* * *

BİZ KİRLETİYORUZ ONLAR TEMİZLİYOR

Zaman zaman kendi kendime şunu soruyorum.

'Avrupa Birliğine Türkiye'yi neden almıyorlar?'.

Almamalarının altında birçok neden var.

Türkiye'nin nüfus çoğunluğu ve nüfusunun yüzde 99'unun Müslüman olması gibi nedenler başta geliyor.

Daha sonra da siyasi etkenler…

Türkiye'yi sevmiyorlar.

Ama çuvaldızı biraz da kendimize batıralım.

Türkiye'nin daha doğrusu Türk insanının hiç mi suçu yok?

* * *

'Müslüman ülkeyiz' diyoruz.

Müslümanlıkla övünüyoruz.

Müslümanlığın emrettiği şartlardan birisi de temizlik…

Kendimizi, evimizi, yaşadığımız çevreyi temiz tutmak.

Peki, bunu yapabiliyor muyuz?

Hayır.

Sokaklarımızda çöp konteynırları var.

Ama bazılarımız hala çöpü içine değil dışına atıyoruz.

Elimizi yüzümüzü sildiğimiz kağıt mendilleri, sigara paketlerini, meyve sularının kutularını, sokakta gezerken alıp içtiğimiz plastik su şişelerini hatta maskeleri yere atıyoruz.

Piknik yapma yerlerimiz, ormanlık alanlarımız var.

Piknik yaptıktan sonra atıklarımızı konteynırlar yerine oturduğumuz yerde bırakıp gidiyoruz.

Bu mu Müslümanlık!

* * *

Daha yaklaşık bir ay önce Kocakır'da piknik yapanların çevreye gelişi güzel bıraktıkları atıkları Orman Bölge Müdürlüğü temizletti.

Aradan geçen bir ay sonunda Orman Bölge Müdürlüğü ve gönüllü STK'ların iş birliği ile temizlenen ormanlık alan kısa sürede yine çöplerle dolmuş. Sanki hiç temizlenmemiş görüntüsünde.

Karların erimesi ile meydana çıkan kirlilik bu sefer Gençlik Spor İl Müdürlüğü Eskişehir Gençlik Merkezi gönüllü gençleri tarafından temizlendi.

Havalar biraz düzelsin insanlar yine Kocakır'a gidip piknik yapacaklar. Bir ay sonra tekrar gidip bakalım yine pislik içerisinde.

* * *

Şehrimizin nadide güzelliklerinden biri olan Porsuk Çayı'nın kent içinden geçen kısımları çoğu zaman gençlerin çöplerinden ve çekirdek kabuklarından geçilmiyor. Geleceğimizin teminatı olan eğitimli dediğimiz gençler böyle yaparsa diğer vatandaşlarımız neler yapmaz.

* * *

'Çevremizi Temiz Tutalım' afişleri olmasına rağmen koca koca insanlar hala piknik yaptıkları yerleri kirletiyorsa, piknikten sonra atıklarını konteynırlara atmıyorlarsa onlara bazıları bir hayvan adıyla hitap ediyorlar.

Aslında haksızlık ediyorlar.

Bazı hayvanlar tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra üzerini kapatıyorlar.

O bilinçle olmasa bile çevreyi kirletmiyorlar.

Bakalım yaşadığımız çevremizi, şehrimizi ne zaman kirletmemeye çalışacağız. İnanın çok merak ediyorum.

* * *

ÇOCUK YAŞADIGINI ÖGRENİR

Eğer Bir çocuk sürekli eleştirilmiş ise Kınama ve ayıplanmayı öğrenir

Eğer Bir çocuk alay edilip aşağılanmış ise Sıkılıp utanmayı öğrenir

Eğer Bir çocuk kin ortamın da büyümüş ise Kavga etmeyi öğrenir

Eğer Bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitilmiş ise Kendini suçlamayı öğrenir

Eğer Bir çocuk hoşgörü ile yetiştirilmişse sabırlı olmayı öğrenir

Eğer Bir çocuk desteklenip yüreklendirilmiş ise kendine güven duymayı öğrenir

Eğer Bir çocuk övülmüş ve beğenilmiş ise Takdir etmeyi öğrenir

Eğer Bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüş ise Adil olmayı öğrenir

Eğer Bir çocuk güven ortamı içinde yetişmiş ise İnançlı olmayı öğrenir

Eğer Bir çocuk kabul ve onay görmüş ise Kendini sevmeyi öğrenir

Eğer Bir çocuk ailesi içinde destek ve arkadaşlık görmüş ise Dünyada mutlu olmayı öğrenir

Kısaca biz ne isek çocuk o olur…

(alıntı) * * *