Tek kanallı, siyah-beyaz TRT'de, her gün onlar neyi isterlerse onu izlerdik...

Seçme şansımız yoktu...

Ayrıca TRT'nin çok sıkı kuralları vardı...

Asla arabesk türü müzik programı yapılamazdı...

Üzerinde konuşulacak konulardan tutun da sanatçıların ve misafirlerin kıyafetlerine kadar birçok şeye müdahale edilirdi...

İşte o günlerden aklımda kalan görüntülerden biri de sessiz filmlerdi...

Charlie Chaplin,

Harold Lloyd,

Buster Keaton...

Amerikan ve dünya sinemasının gelmiş geçmiş en büyük komedyenleri...

Hollywood'un henüz ortaya çıkmadığı yıllar...

Genellikle filmlerini kendileri yönetiyorlardı...

Özgürdüler yani...

Bir süre para kazanmaya başladıklarında yapımcılığını da kendileri üstleniyor ve istediklerini deneyebiliyor, istediklerini çekiyorlardı...

İçlerinden en öne çıkan Charlie Chaplin'dir...

Bugün hala hatırlanır, üniversitelerde sinema derslerinde filmleri anlatılır...

Hayatı ve sineması üzerine onlarca kitap yazılmıştır...

Harold Lloyd, daha stilize bir sanatçıydı...

Filmlerinde derin toplumsal sorunlar, karşıtlıklar değil, inanılmaz sahneler vardır...

New York'ta bir gökdelenin en üst katımdaki dev saatin akrep ve yelkovanı ile olan sahnesi inanılmazdır...

Buster Keaton ise, yüzü mermerden oyulmuştu sanki...

Filmlerinde gülümsediği hiçbir sahne yoktur...

Hatta yüzünün ifadesi asla değişmez...

Hiç gülmeden güldüren adam olarak tanınır...

Film çekimi sırasında bir kaza geçirir ve yüksekten düşer...

Sonrasında 10 yıl boyunca inanılmaz bir baş arısıyla yaşar...

Sonunda doktora gitmeye ikna edilir...

Boynunda bir kırık vardır ve o kırık 10 yıl önceki kazada olmuştur...

Bugün televizyonlardaki görüntü saniyede 24 karedir...

O dönemki filmler ise 16-20 kare arasında çekiliyor, bu nedenle 'hızlandırılmış' gibi görünüyorlardı...

Bu da filmlere ayrı bir özellik veriyordu...

*********************

Bugün hala devam eden 'sinema' tutkum o günlerde başlamıştı...

TRT'nin zaman planlaması kolay kolay aksamadığı için, hangi gün, hangi saatte sessiz film gösterileceğini bilir, merakla beklerdim...

Çoğu kısa filmlerdi...

Taş çatlasa 12-13 dakika...

*********************

Üniversite yıllarında ise,

Tesadüfe bakın ki, iki dönem 'sinema dersi' almıştım...

Hocamız Nilgün Abisel'di...

Sinema tarihi denilince akla gelen ilk isimlerden biri Charlie Chaplin''di...

Hemen her hafta, sinema tarihi ile ilgili sessiz film izlerdik sınıfça...

İşte o dönemde,

Chaplin'in yalnızca kısa ve sessiz filmleri değil, uzun metrajlı nice filmi daha olduğunu keşfetmiştim...

Altına Hücum,

Şehir Işıkları,

Modern Zamanlar,

Diktatör...

Ve daha niceleri...

Sinema tarihine armağan ettiği 'Şarlo' tiplemesi, sinemanın en çok bilinen ve tanınan simasıdır...

Chaplin,

Hiçbir zaman ABD vatandaşı olmadı, hayatı boyunca İngiliz vatandaşı olarak kaldı...

Hem İkinci Dünya Savaşı yıllarında hem de Vietnam Savaşı yıllarında hep muhalif oldu...

Dönemin kasvetli siyasi atmosferinde çok sık sorgulanıyor, projeleri engelleniyordu...

Ünlü Mccarthy dönemiydi...

ABD'de daha çok kızıl panik olarak bilinen, her şeyi komünist bir tehlike olarak gören kuşkuculuk dönemi...

Filmlerindeki kimi sahnelerde komünist propagandası yaptığı gerekçesiyle ABD'ye girişi yasaklandı...

Ailesiyle İsviçre'ye yerleşti...

1972'de bir kez döndü ABD'ye...

Oscar Onur Ödülü almak üzere...

1977'de İsviçre'de öldü...

*********************

Yüzün kiminle gülüyorsa yüreğin ona aittir.

Gün sonunda yapmadıklarınla değil yaptıklarınla yargılanırsın.

Zaman en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonu yazar.

Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığımda, o asla gülmez.

Beni anladıkları için, seni anlamadıkları için alkışlıyorlar.

(Albert Einstein'a söylemiş olduğu söz.)

Neden olmasın? Ne de olsa kendi malı.

(Ölmeden önce Tanrı ruhunu affetsin diyen papaza cevabı.)