Yılın son pazar günü.
Eee, ne olmuş yani?
Yılın ilk pazar gününden ne gördük de son pazar gününden bir şey göreceğiz?

***

Bilmem hatırlıyor musunuz yılın ilk pazar gününü?
Boş verin!
Hatırlasanız ne olacak?
Hiç!
Aslında en iyisi hiçbir şeyi hatırlamamak! Dünyaya yeni gelmiş gibi olmak!
İnsan merak ediyor aslında, Alzheimer hastalarının nasıl bir dünyasının olduğunu.
Merak da kötü bir şey!
Alzheimer'ın nasıl bir şey olduğunu merak ederken, Alzheimer hastası olacağından da iyiden iyiye kuşku duymaya başlıyor insan.
Pek çok şey okuyup yazmışken her şeyi unutmak…
Olmayacak, başınıza gelmeyecek şey de yoktur bu dünyada.
Yazarların sonu da çok kötü oluyor.
Tanrı da lanetlemiş zaten yazarları, şairleri:
'Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?'

***

Yazarların sonu…
Televizyonda, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olan Gabriel Garcia Marquez'in son halini görmüştüm.
Karanlık bir evden, üzerinde pijamalarıyla, bakımsız bir halde çıkıp gelmişti habercilerin karşısına.
Hastalık onu perişan etmişti. Kanser onun hafızasını da alıp götürmüştü.
'Yüzyıllık Yalnızlık' romanının yazarı Marquez, Marquez'in kim olduğunu hatırlamıyordu.
Tüm dünyanın tanıdığı Marquez'i o tanımıyordu artık.
Ve sanki o yazmamıştı, Yüzyıllık Yalnızlık'ı.
Sonra, Kolera Günlerinde Aşk'ı…
Albay'a Mektup Yok'u…
Başkan Babamızın Sonbaharı'nı…
Kırmızı Pazartesi'yi sanki o yazmamış gibiydi.
Ya son romanı Benim Hüzünlü Orospularım'a ne demeli?
Sanki başına gelecekleri biliyormuş gibi.
Doksan yaşındaki köşe yazarının aşk serüveni…
Gelmiş geçmiş en enteresan aşk serüveni!
Şefkat dolu bir aşk!
'Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim.'
Ah Gabo!
Keşke istediğin gibi zaman dursa…
Ve insan doksanıncı yaşında yirmili yaşlarını yaşasa…
Bir yeni yetmenin yaprak gibi titreyen genç, körpe, çiy tanesi gibi berrak bedeninden aynı heyecanı duysa içinde…
Ama öyle değil işte.
Birkaç gün sonra gelecek olan yeni yıl, yeni bir yaş demek.
İnsanın bir gecede yaşlanması, bir yaş daha değişmesi demek.
Ölüme bir adım daha yaklaşması demek…
'İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken,' demişti, Fazıl Hüsnü Dağlarca.

***

Nedense bugün, yılbaşı da yaklaşmışken, içimde bir karamsarlık…
Karanlık bir boşluk…
Bir hiçlik…
Ama siz bana uymayın, çılgınlar gibi eğlenin yılbaşında yine.
Bana da zaten 'haddi aşan azgınlar' uyar.