Oktay Akbal'ın, o tadına doyum olmaz öykü kitabının adıdır...
'Önce Ekmekler Bozuldu...'
2. Dünya savaşı sonrasının Türk insanın hikayelerini anlatır...
Önceleri,
O sıkışıklığın içindedir...
Sonra, bir kenara çekilip, o sıkışıklığı yaratanları ve yaşatanları gözlemler ve anlatır...
'Ekmek' bizim için kutsaldır...
Bu kutsallık yalnızca İslamiyet'ten gelmez...
İnsanlıktan gelir...
Aç kalmaktan duyduğumuz o büyük korkudan...
Çok iyi hatırlarım;
Elimizdeki ekmeği kazara yere falan düşürürsek, hışımla eğilip alır, üç kere öper, üç kere alnımıza koyardık...
'Bir baba eve ekmek götürebiliyorsa, ne mutludur ona...'
'Ekmek parasıdır'
'Ekmeğini taştan çıkarmaktır...'
İşte o ekmeğin fiyatına durmadan zam geliyor, her şeye geldiği gibi...
Ama herkesi dehşete düşüren zam 'ekmek zammı...'
Çünkü,
İnsanlar ekmek bile alamaz hale gelirlerse,
İşte gerçek kıyamet o zamandır...
********************
200 gr. ekmek 4 lira olacak...
250 gram ekmek ise 5 lira...
Yetişkinlik çağında 3-4 çocuğu olan bir ailenin günlük ekmek ihtiyacı en azından 4 tane...
Hatta 5 tane...
Günlük 25 lira, aylık 750 lira...
Asgari ücretle geçinen bir ailenin, aylık ekmek maliyeti 750 TL...
Asgari ücretin yaklaşık 6'da biri...
Eyvallah, çocuklar büyüyor büyümesine ama,
Ekmekler de ha bire küçülüyor...
********************
Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda,
Günde çeyrek tayin ve yarım tas üzüm hoşafı ile karınlarını doyuran Mehmetçiklerin kurduğu bu ülke, çok şeyi değiştirdi ama yoksulluğu bir türlü bitiremedi...
Belki de, bile bile bitirmedi...
'Karnı aç olanın, adaleti, hakkı, hukuku düşünecek hali olmaz' diye mi düşünüyorlar hala, bilmiyorum...
Aslında biliyorum,
Hepimiz biliyoruz da,
Bir türlü görmek bilmek istemiyoruz...
Çok değil, benim gençliğimde, hele ki züğürt kaldığımız üniversite günlerinde,
'Ya, hiçbir şey bulamazsak, ekmek arası domates peynir koyar yeriz' diyorduk...
Hadi şimdi öyle züğürt kalalım da,
Ekmeğin içine domates peynir koyalım da karnımızı doyuralım...
********************
Kuvvetle muhtemel bir yerlerde okudunuz...
Cüneyt Arkın anılarında anlatıyor...
'Günlerce yatağa aç girdiğimi hatırlıyorum...
Sonra, hem okuyup, hem çalışırken kazandığım parayla aldığım mis gibi kokan, pamuk gibi bir bütün somunu bir oturuş yerdim...
Doyana kadar değil, patlayana kadar...
Sonra, bütün gece karın ağrısından uyuyamam, bazen de kusardım...
Sonraki yıllar boyunca,
5 yıldızlı otelde uyurken bile, yatağımın yanındaki komodinin üzerinde hep ekmekle uyurdum...
O somun ekmek bana hep, Fahrettin Cüreklibatır'ı hatırlatırdı...
Nerelerden, nasıl bir hayattan çıkıp geldiğimi hiç unutturmadı o ekmek...'
İşte Oktay Akbal'ın 'Önce Ekmekler Bozuldu'
Gorki'nin 'Ekmeğimi Kazanırken'
Knut Hamsun'un 'Açlık' isimli o büyük eserlerinde sayfalar boyunca anlattıklarını, üç dört kelimeyle anlatan inanılmaz bir gerçeklik...
********************
Bir şey hep dikkatimi çekerdi, hala da çekiyor...
100 metre dünya rekoru mesela...
Nereye kadar kırılacak, 0,0000001 saniyeye kadar mı?
Bu mümkün mü?
Peki ekmekler daha nereye kadar küçülecek?
0,0000001 grama kadar mı?
O zaman çocuklar nasıl büyüyecek,
Bilen var mı?