Bu yıl Cumhuriyetimizin ilanının 95. yılını kutluyoruz.
Cumhuriyet'e gidilen yolda, işgal altındaki vatanın kurtulması için Milli Mücadele sürerken; eski rejimi kaybetmek istemeyen 'dahili bedhahlar' ile de uğraşıldı.
1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ile Cumhuriyet'in önündeki büyük bir engel ortadan kaldırıldı.
Hükümet, 'Meclis Hükümeti' adını taşıyordu. Rejimin adı ve devletin bir başkanı yoktu. Meclis Hükümeti sisteminde Bakanları Meclis seçiyordu. Bu sistem ile Meclis'in verimli çalışması ve 'devrimlerin' gerçekleştirilmesi çok zordu.

'YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDİYORUZ...'
25 Ekim 1923'te Mustafa Kemal'in isteği ile hükümet istifa etti. Bu süreç Cumhuriyet'i resmileştirmek için fırsat olarak değerlendirildi.
Cumhuriyet ilan edilirse, Meclis Cumhurbaşkanını seçecek, Cumhurbaşkanı bir Başbakan tayin edecek, bu Başbakan kabinesini kuracaktı.
28 Ekim 1923 akşamı Çankaya'da son hazırlıklar yapıldı.
29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi. Aynı günün akşamı Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Mustafa Kemal, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

'DEMOKRASİ Mİ, CUMHURİYET Mİ?'
Cum­huriyet; ülkeyi yönetenlerin belirli bir süre için seçimle belirlendiği yönetim biçimidir.
Demokrasi ise 'Ulusal Egemenlik, Özgürlük ve Eşitlik, Çoğulculuk' gibi temel ilkeleri olan 'insanca bir yaşam biçimidir'.
Birbirine yapışık bu iki kavram, her zaman bazı soruları da beraberinde getirmiştir;
Birincisi, demokrasilerde cumhuriyet rejimi zorunlu mudur?
İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, İspanya gibi 'meşruti kralların' olduğu ülkelerde 'demokrasi yoktur' diyebilir miyiz?..
İkincisi, cumhuriyet rejimleri her zaman demokrasiyi de içerir mi?
İkinci sorunun yanıtı oldukça 'çetrefilli(!)'dir.
'Adı cumhuriyet olduğu halde'; seçimlerde yapılan baskılar, usulsüzlükler
ile 'anlı, şanlı' yöneticilerin 'zorla' seçildiği ülke sayısı oldukça fazladır. Bu ülkelerde şaibeli seçim sonuçlarına halkın 'korku ve baskıdan' itiraz etme şansı hiç yoktur.
Görünen odur ki; 'her cumhuriyet demokratik cumhuriyet olmuyor'.
Türkiye Cumhuriyeti 'yaşanan sıkıntılı süreçlere rağmen' emperyalizme karşı kazanılan zafer üzerinde yük­selen demokratik bir cumhuriyettir.
Dileğimiz; Cumhuriyetimizin 'demokratik' özelliğini kaybetmeden sonsuza kadar sürmesidir.
95 yıl önce bize bu Cumhuriyeti armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Kurtuluş Mücadelemizin tüm kahramanlarını, milletimizin gönlünde ölümsüzleşen şehit ve gazilerimizi şükranla, rahmetle anıyor, tüm yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı'nı içtenlikle kutluyorum.

CUMHURİYET KUTLAMALARINDA ARKEOLOJİ MÜZESİ..!
İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün hazırladığı 95. Yıl Cumhuriyet Bayramı Kutlama Programı'nı incelerken, 29/30 Ekim 2018 tarihlerinde okulların 'Arkeoloji Müzesi' ziyaretlerinin (!) planlanması dikkatimi çekti.
Kentimizin bu güzel müzesi mutlaka gezilmeli ve görülmelidir. Ancak, Cumhuriyet Bayramı ile Arkeoloji Müzesi arasında doğrudan bir ilgi kuramadım.
Acaba bu programı hazırlayanlar Eskişehir'de; 'Cumhuriyet Tarihi Müzesi, Kent Belleği Müzesi, Kurtuluş Müzesi, Çağdaş Sanatlar Müzesi, TÜLOMSAŞ Müzesi, Yeşil Efendi Konağı Atatürk İle Bir gün Galerisi...' gibi 'günün anlamına daha uygun' çok sayıda müze olduğunu bilmiyorlar mı?
Yoksa bir kısmını Belediyelerin yaptığı bu müzelere gidilmesinin, İl Milli Eğitim Müdürü'nün bildiği, bizim 'bilemediğimiz' bazı sakıncaları mı var?