15 Temmuz olayını fırsata dönüştüren RTE/AKP/MHP ittifakını oluşturanlar kendileri de iyi biliyorlar ki:'Gitmekte olmayı uzatabilmek için(!);toplumsal iletişim yollarını tıkamaktan, toplumsal farklılıkları ise açmaktan(kışkırtmaktan) başka yolları kalmamıştır…'
Bugünkü yazımızda konumuzun odağını oluşturan 'iletişim' kavramıyla ilgili çokça özel sözcük/ terim/ kavram kullanılıyor. Bir köşe yazısının sınırlı olanakları içinde bu terimlerin ayrıntılı açıklamalarına girmiyorum. Eğer gereksinim duyulursa bu terimlerin ayrıntılarına ilgili kaynaklardan ulaşmanızı öneriyorum.
İLETİŞİM OLMAZSA OLMAZ…
Öncelikle bilgilerimizi birlikte tazelemeye çalışalım.
Son yıllarda bilişim ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmenin insanlık tarihinde toplumsal, ekonomik ve bilimsel değişimin yönünü yeniden belirlemesi üzerine, 1990'lardan beri çağımıza 'bilgi çağı, bilişim çağı, iletişim çağı'gibi isimler verilmektedir. Bu kavramların odak noktasını da 'iletişim' sözcüğü oluşturmaktadır.
Bu anlamda 'iletişim',toplumsal yaşamda olmazsa olmaz bir nitelik taşımaktadır.Çünkü bireyler için yaşamın çok önemli bir unsuru olan iletişim, toplumsal yaşamın da vazgeçilmez bir gereğidir.
Bu bağlamdailetişim ile demokrasi arasında doğrudan ilişkiler olduğu da bilinen bir gerçekliktir. Bu çok yoğun ve karmaşık ilişkiler bence iki grupta özetlenebilir. Otoriter rejimler,iktidarlarını sürdürebilmek için öncelikle iletişim kanallarında egemenlik oluşturmakta ve halk kitlelerinin iletişim olanaklarını kısıtlamaktadırlar. Demokratik rejimler ise toplumsal iletişim kanallarının eşitlik ve özgürlük ilkeleri doğrultusunda kullanılmasını hedeflemektedirler.
Zıtların birliği çelişkisine bakın ki 'Faşist rejimler de demokratik rejimler de varlıklarını sürdürebilmek için 'iletişim' olanaklarını çok iyi kullanmak zorundalar…'
Böylesi bir ilişkiler ağı içinde 'iletişim'; demokratik örgütler (siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri, dernekler, vakıflar, kooperatifler vb.) için de 'olmazsa olmaz' bir unsurdur. Dahası 'iletişim', demokratik örgütlerin 'kalite, katlım, kitlesellik' sorunlarının aşılabilmesinin de temel koşuludur.
SOSYAL MEDYANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ…
İnsanlığın bilgi toplumuna geçiş süreci ile birlikte, günümüzde teknolojik gelişmenin en fazla etkisini bilişim alanında görmekteyiz.1990'larda uluslararası bir ağın yaygınlaşması ile oluşan İnternet, modern insan hayatının temelinde yer almıştır.Yani bireylerin toplumsal ilişkilerini kolaylaştıran ve hızlı duruma getiren iletişim kaynakları bir bilişim eseridir.
Ve günümüzde dünyanın en değerli 10 şirketinden 7'si bilişim teknolojisi şirketidir…
Günümüzde ulusal devletlerin de üstünde 'küresel boyut' kazanan önemli Sosyal Medya Siteleri şunlardır: Facebook, Twitter, Google, Windows Live, YouTube…
Bu arada Facebook, dünyanın en fazla ziyaret edilen sitelerinden biridirve WhatsApp,Messenger, Instgram bu dev şirketin yan kuruluşlarıdır.
İletişim sektöründeki bu dev şirketlerin temel gelir kaynakları 'reklam gelirleridir…' Onlar kullanıcılardan herhangi bir ücret almazlar, ama kullanıcılarının sayısı reklam gelirleriyle doğru orantılıdır…
İşte 'sosyal medyanın dayanılmaz hafifliği' de bu noktada ortaya çıkıyor. Sosyal medya sitelerinin kişilere ve gruplara ücretsiz/ bedava(!) olarak sunduğu iletişim hizmetinden yararlanmak için insanlarımız adeta yarış içindeler…O milyarlarca insanın 'kişisel bilgileri(!)' iseo dev şirketler için altın değerindedir…
Yanisosyal medya; 'olağanüstü yollarla dünyayı dönüştürecek sihirli bir güç değil; ucuz kahramanlık yeri veya ağlama duvarı da değil…'
SOSYAL MEDYAYI BİLİNÇLİ KULLANABİLMEK…
Hemen belirtelim kiilgili sayısal veriler Türkiye'yi internet ve sosyal medya kullanımında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında gösteriyor.Ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmişliği ile ters orantılı olan sayısal veriler bu konuda bize adeta 'Ayranı yok içmeye…' savsözünü anımsatıyor.
Üstelik bu verilerin gösterdiğine göre, 'Türkiye'de internet daha çok 'oyunlar ve erotikgörüntüler' için kullanılıyor…'
Sosyal medyada sıkça tartışılan 'görünme sayısı';'kullanıcıların arkadaş sayısı ile ürettiği bildirimlerin beğenilme/ paylaşılma/ şikayet sayılarına (oranına) bağlıdır.' Bu logaritma sonucunu bireylerin yapacağı hiçbir 'ince işlem(!)' değiştiremez.
Sosyal medyada açılan 'imza kampanyalarının', yayımlandığı ülkedeki resmi ya da hukuksal işlemlerde hiçbir karşılığı yoktur. Ancak sosyal etkisi olabilir.
Abone olduğunuz sosyal medya sitesinin Hizmet Koşullarına gelince; işin başında belki de hiç okumadan kabul ettiğiniz koşullara aynen uymak zorundasınız.
Örneğin Facebook ileanlaşmazlık durumunda,iddiaların özel olarak Kaliforniya Kuzey Bölgesi'nden sorumlu ABD Bölge Mahkemesi veya San Mateo County'de bulunan bir eyalet mahkemesinde çözümleneceğini kabul edersiniz.
Gerçekler böylesine çıplak olarak ortadayken, özgür bireylerin kendi adlarına ya da yakınlarıyla grup oluşturarak bilinçli olarak sosyal medya kullanımına diyecek sözümüz yok.
Ancak bazı demokratik örgüt yöneticilerinin 'örgüt ismi altında Facebook veya WhatsApp Grubu oluşturmaları…' çok yanlıştır.
İĞNEYİ KENDİMİZE BATIRMAK…
Son iki yıldan beri özellikle WhatsApp'ın'bedava iletişim bilgileri sunması'; yeni kurulan ya da yeterli kitleselliğe ve ekonomik güce ulaşamayan demokratik örgütlerin 'WhatsApp Grubu Oluşturma' sayısında adeta patlama yarattı.
Ben bu konuda iğneyi kendimize batırarak, 'Elli yılı aşkın bir süredir aktif üyesi olmaktan onur duyduğum demokratik öğretmen örgütlenmesinin bugünkü halkaları' ESEĞİT- DER, EĞİT-DER ve TÖB- DER adına oluşturulan WhatsApp Gruplarının işleyişiyle ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum:
* İlerleyen yaşları nedeniyle örgüt üyelerinin büyük çoğunluğu akıllı telefon ya da sosyal medya kullanmadıkları için, grup iletişiminden yararlanamamaktadırlar.
* Grupta yapılan paylaşımlarda (özellikle bazı yöneticiler) çok fazla 'yazım kuralları yanlışı'yapmaktadır. Anlamsız emojiler çok sık kullanılmaktadır.
* Örgütlerin kuruluş amaçlarına ve ilkelerine aykırı paylaşımlar sıkça yapılmaktadır.
* Tartışmalarda bazı üyelerin ve yöneticilerin etik ve demokratik değerlere aykırı söylemler kullanılması örgütlerin saygınlığına yakışmamaktadır.
* Grupta 'günaydın, iyi günler, iyi geceler' gibi paylaşımlar yapılması gereksizdir.
Öneriler:
  1. Örgüt yönetim organlarıyla üyeler arasındaki iletişim 'Geleneksel cep telefonu iletisiyle (SMS)' ve olabildiğince 'yüz yüze toplantılarla' yapılmalıdır.
  2. Örgütler adına 'WEB Sitesi'oluşturmanın maddi olanaklarının sağlanması için çalışmalar yapılmalıdır.
Daha kaliteli, daha katılımlı, daha kitlesel örgütsel yaşam için…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…