Atatürk'ün, 'Nutuk'da özetle değindiği bu olay, milli mücadelenin başında, Bayburt'un Hart Bucağı'nda, kendisini şeriat sahibi ve beklenen 'Mehdi' diye çevresine ve köylülere tanıtan Şeyh Eşref'in başlattığı gerici bir ayaklanmadır.
Hart, Bayburt ilçesinin 20 km. Kuzeybatısında bulunmaktadır. Burada oturan Şeyh Eşref, bazı kişileri de yanına alarak bir tarikat topluluğu oluşturur. Kaynaklardan, çalışmalarının 1908 tarihlerine dayandığı anlaşılmaktadır. Şeyhin etkisi yavaş yavaş Bayburt, Sürmene ve Erzurum dolaylarına kadar da yayılacaktır. Şeyh Eşref'in oluşturduğu bu tarikat, Said-i Nursi'nin, Nurculuğuna çok benzemektedir. Onun iddiaları da Müslümanlığın esaslarıyla çelişmektedir. O da Said-i Nursi gibi, Ahirzaman Peygamberliğinden bahsederek, Doğu Anadolu'nun bu dönemdeki en sıkıntılı ve buhranlarla dolu döneminden yararlanarak insanlara iyi yaşam, diğer dünyada cennet sözleri vermektedir.
Kurtuluş Savaşı'nın başlarında sosyal ve ekonomik ortamı daha elverişli görerek faaliyetlerini hızlandıran Şeyh Eşref, devlet yetkililerinin tüm uyarılarına rağmen faaliyetlerini sürdürmüş, milli mücadele hakkındaki hakaretlerinden ve buna gösterdiği karşı tutumdan hiç vazgeçmemiştir.
Bütün Anadolu'da olduğu gibi, Doğu illerimizde de milli mücadele ve emperyalist işgallere karşı direnç, Müdafaa-i Hukuk fikrinin ilke ve ışığı altında doğmuştur. Bunun en önemli merkezlerinden biri de Erzurum'dur. Bu geniş ve hassas bölgede, 15. Kolordu bulunmaktadır. Ayrıca milli direncin en önemli oluşumları, düşmana karşı direnç oluşturacak olan çeşitli milli kuruluşların ortaya çıkması ile şekil bulacaktır. Bu kuruluşlar 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi ile asıl anlam ve önem kazanır. Doğu bölgesindeki bu milli hareket ve faaliyetler Mondros Mütarekesi'yle ortaya çıkmış ve itilaf devletlerinin Anadolu'yu, yer yer işgalleri ve Yunanlıların İzmir'i işgalleriyle milli bir galeyan halinde gelişmiştir. Bölge Ermeni tehlikesi karşısında gereğinde silahlı bir mücadele ile varlığını korumak amacını güderken, bunun yanında bölgede çok korkunç propagandalar yapılmakta ve Ermeniler, 'Kürt' meselesini alevlendirmek, onları da kendilerine ortak bir duruma sokmak istemektedirler. Diğer yandan bir 'Bağımsız Kürt Devleti' kurma fikri, artık yavaş yavaş sıkça duyulan sözler arasındadır.
İç ve dış olayları çok iyi izleyen ve değerlendiren Erzurum'un aydın ve yurtsever insanları, daha Erzurum Kongresi'nden önce durumun nezaketini görmüşler ve kuşkularını, alınması gerekli olan tedbirleri, izlenecek yolu belirlemek üzere 17 Haziran 1919 günü Müdafaa-i Hukuk'un il kongresinde bu konu ile ilgili önemli bir rapor kaleme almışlardır. Bu rapor şu önemli konuların ve olguların altını çizer; Önce yirminci yüzyılda insanların ilerlemesi, milli duygularının gelişmesi, hürriyet aşkının gönüllerde yer alması, kuvvete dayanılarak yapılan istilaların ve üstünlük kurma fikrinin, etkisini azaltmış olduğu ve askeri yenme ve egemenlik kurma ve sömürünün imkansız bir hale gelmiş olduğu beyan edilmektedir. Sonra Doğu illerimizde yapılan propagandaların kaynakları ve kimlerden yardım gördükleri üzerinde durulmakta ve bunların da, Ermeni propagandası, Avrupalıların telkinleri ve bazı kişilerin ihtirasları, kendilerine çıkar ve yüksek mevki elde etmek amaçları için yaptıkları propagandalar olduğu, bu üç kaynaktan çıkan fikirlerin sosyal yapımızı bozmak, bölücülük yaratmak ve sonunda hürriyet ve bağımsızlığımızı yok etmeyi hedef alarak bir 'Türklük-Kürtlük' meselesi çıkarmak olduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda İstanbul siyasetinin Anadolu'yu ihmal etmesine ait konuları Türkiye'ye maletmek, böylece Kürt- Türk arasına nefret duyguları sokmak, bir Kürt Hükümeti kurmak perdesi altında Doğu illeri gençliğinin birleşmesine imkan vermemek ve çeşitli nedenlerle Kürtleri, Türkleri birbiri aleyhine düşürerek bölgede en az sayıda ve güçte olan Ermenilerin egemenliklerini sağlamalarına imkan vermek gibi konular açıklanmaktadır. Burada Ermenilerin Kürtleri etkiledikleri, kendileriyle aynı soydan olduklarını söyledikleri, oysa bunun tamamen bir uydurma olduğu, dil, din, seciye ve gelenekler yönünden incelenmiş ve tarih bakımından Ermenilerle Kürtlerin arasında bir ilişki olmadığı ortaya konmuştur. Bundan amacın, Ermeni propagandalarının bazı gençleri etkisi altına almak ihtimaline karşı bilimsel dayanaklar vermektir. 'Bilmeyerek hayali bir takım düşüncelere kapılarak hakikatten ayrılan gençlerimizi uyarmak, bugün için birinci vatani vazifelerimizdendir' denilmektedir. Rapor, yapılması gereken şeyleri şöyle sıralamaktadır;
- Biz birleşirsek idari ve ekonomik üstünlük bizde kalır
- Ermenililerin, ateş, bomba, zulüm ve yok etme ile izleyecekleri imha siyaseti, bizim birliğimiz karşısında akim kalmaya mahkumdur.
- Avrupa ne karar verirse versin, bir araya gelmiş büyük bir çoğunluğun karşısında tek başına Ermeni egemenliği kurması imkansız olacaktır.
- Bizim birliğimiz önünde Ermenistan kurmayı düşünmenin bile garip ve anormal bir hayal olduğu bütün cihana anlatılacaktır.
- Birleşmemizden Doğu illerinin bir Türk- İslam olmaktan başka bir hüviyete sokulamayacağı kanısı doğacaktır.
- Bu esaslar ve milli birliğimizi bozmada çıkar arayan kuvvetleri insaf içinde kalmaya ve hakikate dönmeye çevirecektir.
Rapor bundan sonra da şu tavsiyelerde bulunur ; kesin olarak göç etmemek, vakit geçirmeden bilimsel, ekonomik ve dini teşkilat yapmak, saldırıya uğrayacak Doğu illerinin herhangi bir bucağını savunmada tamamen birleşmek gereklidir.
Genel hatlarıyla zikrettiğimiz bu rapor, Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi'nden 36 gün önce Doğu illerimizdeki durumu ve milli kuşkuları, alınacak milli tedbirleri ayrıntılı olarak açıklamaktadır. Milli güçler bu ve benzeri çalışmalarla hem işgale hem de içerideki yıkıcı ayaklanma teşebbüslerine karşı durmaya çalışırken Ermeni ve Rumların yer yer bozguncu hareketleri de endişe verici boyutlara ulaşmış, bu da yetmezmiş gibi. Şeyh Eşref'in gittikçe artan ihanetleri ve küstahça tutumu bölgenin durumunu daha nazik bir hale getirmiştir. Bu duruma çare bulmak üzere Bayburt Kaymakamı, Eşref'i 26 Ekim 1919 günü Bayburt Müftüsü aracılığı ile ilçe merkezine çağırır. Fakat Şeyh Eşref, Hükümeti dinsiz, subayları da şeriata aykırılık ve gavurlukla itham ederek bu çağrıyı kabul etmez. Müftüye de hakaret ederek silahlı müritleri ile onu geldiği yere gönderir. Kaymakam durumu Erzurum Valisine bildirir. Şeyhe bir korku vermek ve doğru yola getirmek amacıyla da Bayburt'ta bulunan 18. Alay'ın bir taburundan oluşturulan 50 kişilik bir müfreze Binbaşı Nuri komutasında Hart'a gönderilir. 6 Aralık'ta hareket eden birlik aynı gün akşam üzeri Hart'a varınca, Şeyh Eşref subayları güler yüzle karşılayarak, 'bir hiç olan kişiliği' için zahmete katlandıklarını, kendisinin ve müritlerinin 'hükümete, milli mücadeleye ve askere karşı hiçbir kötü niyeti olmadığını' ancak, Bucak müdürü ile arasının açık olmasından ötürü ilçeye bu şikayetlerin yapıldığını ve 'ne emredilirse boyun eğeceğini', aynı zamanda bu gece köyde istirahat etmelerini, kendisinin misafiri olduklarını, birlik komutanına söyler. Kurnaz ve hileci bu yobaz, iyi niyetli ve biraz da durumu doğru değerlendiremeyen müfreze komutanını ve yanındaki subayları aldatmıştır. Bu bakımdan karşılarında asi bir şeyh yerine, saygılı bir ihtiyarın bulunduğunu görünce de hiçbir güvenlik tedbir ve tertibini gerekli görmeden asker ve subaylar üçer beşer kişilik gruplar halinde köy evlerine misafir olarak dağılırlar. Ancak, bir süre sonra saflıklarının, tedbirsizliklerinin cezasını çekeceklerdir. Gece yarısı olunca Şeyh Eşref önceden düzenlediği planını uygulamaya başlar. Müritleriyle önce evlerdeki erlerin silahları alınır. Subayların misafir edildikleri evlerin önüne kendi adamlarından silahlı nöbetçiler koyarak dışarı ile bağlantılarını keser. Esir durumuna düşen birliğin erleri ertesi sabah Şeyh tarafından serbest bırakılırlar. Subaylar da kafir kabul edilerek imanlarını tazeleme emriyle günlerce diz üstü çökertilerek ibadet ettirilirler. Binbaşı Nuri ise hatasını hayatıyla ödeyecektir. Yattığı evde şehit edilir. Bu olay kısa zamanda çevreye yayılacak ve etkileri büyük olacaktır. Üç gün sonra 9 Aralık 1919 günü Bayburt Askerlik Dairesi Başkanı Yarbay Hasan Lütfi komutasında 30'ar kişilik iki piyade bölüğü ve 4 hafif makineli tüfekten kurulu bir birlik Şeyh üzerine tekrar yollanır. Ancak bu birlik de Hart'ın güneyindeki Aşağıkırzı Köyü yakınlarında baskına uğrayarak hepsi Şeyh'e esir olurlar (Devam Edecek).