Nurettin Paşa, 24 Mayıs 1921'de Genelkurmaya çektiği telgrafta Koçgiri harekatının bitmek üzere olduğunu, şimdiye kadar Fırat Nehri, Erzincan, İmranlı arasındaki bölgenin temizlenmiş olduğunu, 500 kadar asinin öldürüldüğünü bildirir. 2 Haziran'daki son çarpışmanın ardından ayaklanmacıların ele geçirilmesine çalışılır. 17 Haziranda Haydar Bey'in kardeşi Alişan ile 32 Kürt ileri geleni teslim alınır. 400- 500 dolayında ayaklanmacı yargılanmak üzere Sivas'a gönderilir. Yargılanma sonunda Haydar Bey ve Seyyid Aziz başta olmak üzere 17 kişi idama, geri kalanlar yaşam boyu ile 5 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırlar. Yüz kişi de yokluklarında idama mahkum edilmiştir. Doğulu milletvekilleri, verdikleri önergelerle olayı TBMM'ye getirirler. Meclisin 3,4 ve 5 Ekim 1921 günlü gizli oturumlarında olay uzun uzun tartışılır. Özellikle Osman Ağa müfrezesinin çok acımasız davrandığı dile getirilir. Nurettin Paşa şiddetle eleştirilerek görevini kötüye kullandığı, bölgesindeki Müslüman köylerini bile yakıp yıktığı öne sürülür. Nurettin Paşa, Genelkurmay'a 'asi köylerini dağıtmak, bunları Anadolu'nun başka bölgelerine Türklerin arasına serpiştirmek, kendilerine Türk olduklarını aşılamak' önerisinde bulunmuştur. Ama sonunda görevinden alınır. Kasım 1921'de Mecliste seçilen bir kurul, durumu yerinde soruşturup incelemek üzere Sivas ve Zara'ya gider. Kürt aşiretleri reislerinden tutukluların affı yolunda istekler gelmektedir. Bu amaçla Doluca, Yılanlı Dağları, Beypınar, Zara önleri vb. yörelerde çatışmalar çıkarılmaktadır. Meclisteki Kürt milletvekilleri de aftan yana olduklarını dile getirmektedirler. Mustafa Kemal Paşa, Mecliste olaya karışanlar için af çıkarılmasını ve Sivas Sıkıyönetim Mahkemesi'nin kaldırılmasını önerir. Bu öneri kabul edilir ancak, kimi hükümlüler zorunlu ikamete tabi tutulurlar.

İstanbul'daki ABD Yüksek Komiseri Mark L. Bristol, Washington'a, Dışişleri Bakanı'na gönderdiği 20 Şubat 1922 günlü yazıda, askeri Ateşenin hazırladığı 'Kürt Ayaklanması' başlıklı raporu çok net ve anlamlı tespitlerle doludur ;

'Şimdi, Kürdistan'ın ünlü petrol yatakları nedeniyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için, ciddi sorunlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan'ı denetim altına almak için, Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya'yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan'ı özel bir etki bölgesi sayan Fransızlar'da Türk- İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır' .

Şekkak aşireti reisi İsmail Ağa (Simko), o yıl çevredeki Nasturilere saldırılarda bulunduktan sonra İran'daki ayaklanma bölgesini Ermeniye'ye kadar ilerletir ve burayı merkez yapar. İran hükümeti, üzerine birlikler gönderir. Kanlı çarpışmalar sonucu yenilgiye uğrayan İsmail Ağa, Revandız'a geçer ve oraya yerleşir. Veteriner Nuri'nin yazdığına göre, yine 1922 yılında, Kürt haklarını korumak amacıyla Cibranlı Miralay Halit Bey'in başkanlığında ve Bitlis mebusu Yusuf Ziya ile bir çok Kürt subayının katılımıyla Erzurum'da Azadi Kürdi (Kürt İstiklal Cemiyeti) adlı bir parti kurulur. Bu parti ile işbirliği yapan Kürt subay ve aydınların amacı, bütün Kürdistan'ı kavrayan bir örgüt yaratmaktır. 1925 yılında patlak verecek Şeyh Sait Ayaklanması'nın temeli bu girişime dayandırılmaktadır. Yine aynı yıl İngilizler, Kürtlerle ilişki kurarak şimdi Irak sınırları içerisindeki Süleymaniye'nin Berzenci aşiretinden Şeyh Mahmut'u Süleymaniye Valiliğine getirirler. Şeyh Mahmut Berzenci, bağımsızlığını elde etmek amacıyla ayaklanır. Çok geçmeden de Süleymaniye'yi başkent, kendisini Kral ilan eder. İngilizler, kuvvet kullanarak ' Şeyh Mahmut Hükümeti' ne son verirler.

ABD Askeri Ataşesi'nin, 'Fransız Askeri İstihbaratı'na dayanarak hazırladığı 26 Ocak 1922 tarihli bir rapor, 20 Şubat 1922 yılında İstanbul'daki ABD Yüksek Komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol tarafından Washington'a, Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. Bu rapor da çok ilginç ve adeta itiraflarla doludur ;

'İngilizler Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar. Bay Churchill, Avam Kamarası'nda, İngiliz Yüksek Komiserliği'nin yönetiminde olursa Kürtlerin, Mezopotamya ile birlikte idare edilmeye razı olduklarının 'araştırmalar' sonunda öğrenildiğini söylemiştir. Gerçekte ise bu araştırmalar İngilizlerin, İstanbul'daki iki Kürt derneğini 'Teali' ile 'Teşkilat'ı, Musul ve Mardin bölgesindeki bazı küçük Kürt reislerini satın almaları biçiminde sınırlı olmuştur. İngiliz yetkililerin yardımıyla (Kürt) Mustafa Paşa, Mulanzade (Mevlanzade) Rifat Bey ve başkaları geçen yaz Kürdistan'a gönderilmiştir. İstanbul'dan ayrılmadan önce Mustafa Paşa, İngiliz mandası altında Kürt bağımsızlığı istediğini belirten bir broşür yayımlamıştır. Teali Derneği'nin üyesi Hamdi Paşa, aynı görüşle geçen Kasım ayında Süleymaniye'ye gitmiştir. Hamdi Paşa, Damat Ferit Paşa hükümetinde Denizcilik Bakanı idi ve İngilizler tarafından Kürdistan'a gönderilmiştir. Fransız- Türk anlaşmasına karşı yürüttükleri kampanya ve Kürt ayaklanmasına verdikleri itici güç konusunda İngilizlerin eylemlerini yakından izlemek gerekir. İngiliz iddiasına gizli bir anlaşmayla Türkler, geri aldıktan sonra Musul'daki petrol yataklarının işletilmesini Fransızlara söz vermişlerdir. Böyle bir anlaşmanın varlığı konusunda ellerinde kanıt yoktur. Şimdi, aynı zamanda bizim Türklere yaptığımızı, Kürtlere yapmaya çalışmaktadırlar. Kürtleri Mardin ve öteki bölgeleri ele geçirmeye, yani Türklerin bize verdikleri bölgeleri ele geçirmeye itiyorlar. Bu durumda İngilizler, Fransız çıkarları aleyhinde çalışmıyorlar mı?' (Son).