Tümen Komutanı Nazım Bey, ayaklanmanın Bolu'yu etkilemesini önlemek için elinde kalan piyade taburunu, Bolu Dağı'na gönderir. Fakat tabur, baskına uğrayarak esir edilir. Binbaşı Nazım Bey de, elinde kalan 36 atlı ile Gerede'ye çekilir. Gerede'de eski asilerden Dayıoğlu İbrahim Ağa, 8 Ağustos'ta Milli Hükümete katılma arzusu gösterir. Oğlu Mithat Bey (Bolu Mebusu Mithat Dayıoğlu)' de, Yozgat isyanını bastırmaya giden Refet Paşa kuvvetlerine katılmıştır. İbrahim Ağa halkı uyarmaya başlar. Ayaklanmayı bastırmak için çeşitli yerlerden gelen küçük kuvvetler yola çıkarılır. Bu kuvvetler, yarısı milli olmak üzere, 700 kişi ile 6 makinalı tüfekten ibarettir. Ayrıca Akdağmadeni'nde Binbaşı Arif Bey, seyyar kuvveti Bolu istikametinde harekete geçirir. Yozgat'ta bulunan Refet Bey'e de bir tabur göndermesi için emir verilir. 11 Ağustos'ta 32. Alay müfrezesi (300 kişi) asilerin durumlarından şüphelenerek Gerede'yi terkederken, kasabanın Doğusundaki asilerin ateşine maruz kaldığını, 21 silahlı erle Kızılcahamam'a geldiğini bildirir. Aynı gün tümen Komutan Vekili Mudurnu'ya gelir. Yeni kuvvetlerin geldiğini anlayan Abhazlar, uzlaşma çareleri aramaktadırlar. Bolu Jandarma Komutanı, Abhaz kökenli Binbaşı Rüştü aracılığı ile 40 imzalı bir telgrafla ; kovuşturma yapılmadığı takdirde, milli hükümete itaat edeceklerini bildirmektedir. Bundan sonra anlaşma yapılarak, İkinci Düzce Ayaklanması da sona erer.

Yozgat Ayaklanmaları

Birinci Yozgat Ayaklanması

Milli Mücadele döneminde ortaya çıkan başkaldırı hareketleri içerisinde Yozgat olaylarının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Herşeyden önce bu hareket başta Padişah Vahideddin olmak üzere, İstanbul Hükümeti ve Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin en çok umut bağladığı bir harekettir. Bu hareket ;

Dış destekli ve kaynaklıdır.

Bünyesinde etnik amaç da vardır.

Dini motifler taşımaktadır.

Milli ordunun gücünü zayıflatma amacı gütmektedir.

İsyanın hedefi ; alanı genişletmek, yani Kayseri ve Niğde'yi de ele geçirdikten sonra, Konya'ya ulaşmak ve orada Bozkırlı ayan üyesi Zeynel Abidin ile işbirliği yaparak, isyan ateşini tüm Anadolu'ya yaymaktır. Zeynel Abidin, Konya yöresinde etkili bir isim ve aynı zamanda Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın önde gelen kişilerinden olup, İstanbul Hükümeti de ona çok güvenmektedir. Yozgat'ta başlatılacak ayaklanma, Adana'yı bile içine almayı hedeflemektedir. Ancak Kayseri ve Çorum halkı bu tehlikeli maceranın çabuk farkına varmış ve isyan tahrikçilerine kapılarını kapatmış ve yollarını kesmiştir. Çorum'da Cemal Bey'in etki ve gayretleri ile sapkınlık eğilimi gösteren kişiler ikna edilmiş ve isyancıların Çorum üzerindeki girişimleri sonuçsuz kalır. Çapanoğullarından bir kişinin Boğazlıyan ilçesine geldiği ve oradaki Kaymakam Bekir Sami Baran'ın müdahalesi ile ilçeyi terk ettiği bilinmektedir. Kayseri'de İbrahim Sefa Efendi'nin öncülüğünde tüccarlar ve ileri gelenler toplanarak üç tabur çapında bir alay oluştururlar. Bir silahlı milis birliği Kızılırmak boyunca tüm köprüleri korumaya alır, isyancıların Kayseri'ye girmesini önler. Böylece, Yozgat ayaklanmalarını düzenleyenlerin, isyanı Konya ve Adana'ya kadar yayma ve genişletme planları suya düşer. Ancak, Yozgat merkezli ayaklanma Kuzeye doğru yani Tokat, Zile ve Amasya yöresine kadar sıçrar.

Bölgede yaşayan Çerkesler, siyasal hedef yönünde, ayrılıkçı ve etnik bir düşünce ile bu ayaklanmaya katılmışlar ancak kendi soydaşları olan Çerkes Ethem ve Cemil Cahit tarafından yola getirilmişlerdir. Yozgat ayaklanmaları en çok milli ordunun kurulmasına ve güçlenmesine zarar verir. Batı Cephesinde Yunan ordusuna karşı sürdürülen savaşlarda, milli ordunun bir bölümünün ayrılarak, bu ayaklanmaların bastırılması için görevlendirilmesi hem savaş gücü bakımından hem de parasal açıdan Ankara'yı zora sokar. Hiç kuşku yok ki, bu isyan hareketini de İngilizler içeriden Saray, Damat Ferit Hükümeti ve Hürriyet ve İtilaf Partisi teşkilatlamış ve Yozgat merkezinde bu partinin şube başkanı Çapanoğlu Edip ve kardeşi Celal, olayların baş aktörleri olmuşlardır. Halit, Hakkı, Salih, Sekip, Mahmut isimli kişiler de isyanın tahrikçileri arasındadır. Yozgat ve çevresinde sözü geçen ve ekonomik gücü olan Çapanoğulları, Milli Mücadelenin başladığı ilk günlerde muhalif bir tavır alırlar ve halkı Mustafa Kemal'e karşı kışkırtmaya başlarlar. Çapanoğlu ailesinin büyükleri ve onların yandaşları, İngilizlerin İstanbul'da işgallerinin padişahın çağrısı ve müsaadesiyle gerçekleştiğini, Yunanlıların İzmir'e çıkışlarının ise geçici olduğunu, Ankara'da toplanmak üzere bulunan meclisin padişaha ve halifeye karşı bir hareket oluşturduğunu, halka telkin edip, aksi görüşte olan ve padişahın İngilizlerin tutsağı olduğunu söyleyen Yozgat Müftüsünü de tehditle susturmuşlardır.

İlk hareket 15 Mayıs 1920 tarihinde olur ve Çapanoğulları etraflarına topladıkları 1000 kadar silahlı bir kuvvetle önce Yozgat Hükümet Konağını, sonra çevre ilçeleri ele geçirerek, bir tür Hükümet icraatına girişirler. Saltanatı ve hilafeti korumak adına, kendi hakimiyetlerini güçlendirme çabası içindedirler. Ankara'da kurulmakta olan meclis hükümetinin ve onun başındaki Mustafa Kemal'in ileride kendilerini tasfiye edeceklerini bilmektedirler. Amaç, padişahı ve şeriat düzenini korumak değil, kendi nüfuz ve çıkarlarını korumak ve güvenceye almaktır. Şeriatı, padişah ve halifeyi bir sömürü aracı olarak kullanmaktadırlar. Bu olaya paralel olarak, Yıldızeli ve Zile yörelerinde de ayaklanmalar başlar. Postacı Nazım, Kara Mustafa ve Katil Salih isimleriyle anılan sabıkalı kişiler İstanbul Hükümeti'nin yayınladığı fetvaları halka dağıtıp, Düzce taraflarından gelen Çerkesleri de yanlarına alarak sözde 'Halife Ordusu' oluştururlar.

Bu isyanları önlemek için, Ankara Hükümeti, Kılıç Ali Bey'i o bölgeye gönderir ve Çapanoğullarını yakalayıp, Ankara'ya yollamasını kendisinden ister. Ancak, durumdan haberdar olan Çapanoğlu Halit ve kardeşi Ziya, Yozgat'tan ayrılır ve fiilen asilerin içine katılır. O tarihteki Mutasarrıf vekilinin de yardımları ile Çapanoğullarının diğer üyeleri olan Celal, Edip, Salih, Mahmut, Zeki, Osman, Şekip ve Muhlis de atlarına binerek Yozgat'tan kaçıp asilere katılmışlardır. Güçlenen ayaklanmacılar 14 Haziran 1920 günü Yozgat'ı basıp kentin tümüne hakim olurlar. Öte yandan, Yozgat'ın işgali Tokat, Zile ve Amasya yörelerindeki çeteleri de yüreklendirmiş ve isyan dalgası giderek genişlemeye başlamıştır Adapazarı, Hendek, Düzce, Bolu isyanları kadar önemli ve kapsamlı olan Yozgat kaynaklı başkaldırıları dikkatle ve endişe ile izleyen TBMM, hadiseleri önlemek için Refet Bey'e yeterli kuvvet ile o bölgeye gitmesini ve 5. Fırka komutanı Cemil Cahit ile işbirliği yapması talimatını verir. Kılıç Ali Bey, Çankırı Alay Komutanı Vasfi Bey'de görev emri almışlardır. Sonuç olarak, 1920 Aralık sonlarında bölge tamamen kontrol altına alınır. Ankara Hükümeti Çapanoğulları yönetimindeki bu isyan hareketine en üst derecede önem vermekte ve askeri birlikleri Ankara'da toplayıp isyan bölgesine etkili bir biçimde sevk ederek yangını hızla söndürme kararlılığı içindedir. Gerçekte birçok kuvvet savaş alanından çekilip, bu kalkışmanın önlenmesine ayrıldığı için Yunanlılara karşı verilen savaşlar bundan olumsuz etkilenmektedir. Zaten, İngilizlerin ve İstanbul Hükümeti'nin de istediği budur. Nitekim o günlerde Milne hattındaki Yunan ordusu, 22 Haziran 1920 günü Bursa ve Uşak yönünde yaptığı taarruzlarla vatanın önemli bir bölgesini ele geçirmiştir. Atatürk'ün ve TBMM Hükümeti'nin talimatı ile Çerkes Ethem, Yozgat isyanlarının bastırılması görevini aldığından Batı Cephesi'nde önemli bir boşluk doğmuştur. Ethem'e bağlı 'Kuvay-ı Seyyare' güçlerinin Yozgat ayaklanmasının bastırılmasında önemli rolü ve hizmeti olmuştur. Ancak, Ethem'in Yozgat'ta başına buyruk davranması, halka zulmetmesi, vergi toplaması, Ankara Vali Vekili Yahya Galip'in kendisine teslimi ile onu cezalandırmak istemesi, Ankara'yı kızdırır. Düzenli orduya sürekli karşı çıkan, emir ve yasaları dinlemeyen, ayrı bir hakimlik kurmak isteyen Çerkes Ethem ve kardeşleri Reşid ve Tevfik'in tüm olumlu hizmetleri, zamanla olumsuz bir ortama ve olumsuz düşüncelere dönüşecektir (Devam Edecek).