Kirli paranın elden ele dolaştığı batak sistem içinde, kirli işlerin piri olmuş muhasebecisi sayesinde işleri tıkırındadır iş adamının.
İşlerini organize eden muhasebecisi, her türlü kirli çamaşırını da bilir.
Kara kutu gibi.
Adam bir gün eve erken gelir.
Bir de ne görsün!
Karısı ve yakını birkaç hatun, muhasebeci ile 'divan' üzerinde 'al takke ver külah' durumunda.
Adam çok sinirlenir. Ne yapsın şimdi? Muhasebeci kara kutu mübarek; her şeyi biliyor! Hızla kapıyı çarpıp çıkar.
Daha sonra samimi bir arkadaşıyla bu olayı paylaşır. Arkadaşı:
'Bu durumda ne yapacaksın?' diye sorar.
'Vallahi ben de onu düşünüyorum. Zira o günden sonra, o divanı gördükçe kan beynime sıçrıyor.' der

***

Bir süre sonra iki arkadaş yine karşılaşır, konuşurlar:
'Ne yaptın o meseleyi?'
'Hallettim!'
'Yengeyi mi boşadın?'
'Yok ya, hem ondan daha güzelini nerden bulurum?'
'Muhasebeciyi mi kovdun?'
'Her şeyimi biliyor, nasıl kovayım?'
'Peki, ne yaptın?'
'Divanı sattım!'

***

Reza Zarrab…
İranlı genç iş adamı; ülkemizde yolsuzluk, hayali ihracat, rüşvet verme gibi birçok yasadışı olayın faili.
Rüşvet dağıtarak kullandığı siyasilere ve yakınlarına, yüce divan/yargı önüne çıkmalarını gerektiren yasadışı işlerini yaptırdı.
Sonunda hepsi yakalandı, her şey açıktı. Kamuoyu Zarrab'ın hapsi, siyasilerin yüce divanı boylayacağından emindi.
Öyle olmadı.
Halvet halinde yakalanan bu zevat, yargının takipsizlik kararıyla aklandı.
Zarrab, hayırsever iş adamı olarak taltif edildi. Yakalanan para sayma makineleri ve paralar kendilerine faiziyle iade edildi. Ekranlarda, Türk bayrağı önünde 80 milyonun aklıyla dalga geçmesine izin verildi.
Rüşvet veren kahramandı.(!)
Rüşvet alanlar mağdur ve mazlum…(!)
Mecliste yapılan oylamayla da divan (!) satıldı.
'Yüce divan!...'

***

Sonra, Reza Zarrap aniden Amerika'ya uçtu ve tutuklandı.
'Hayırsever iş adamı yurttaş' (!) için önce nota verdik Amerika'ya.
Muhasebeden iyi anlayan sonradan olma yurttaş, 'itirafçı' olup bülbül gibi ötmeye başlayınca unvanını değiştiriverdik hemen.
Önce 'FETÖ'cü' ve 'şarlatan', sonra 'hain' ve 'casus' ilan ettik.
Bunun ülkemizi sıkıştırmaya, imajını zedelemeye yönelik, bir Amerikan oyunu olduğunu hepimiz anladık. Bu konuda tüm siyasiler mutabıktı.
İyi de kardeşim, madem böyleydi, bu adamın yaptıklarını aklayarak,
'Divan'ı niye sattınız? (!)

***

Zarrab'ın boyası döküldü, gerçek yüzü göründü. Tüm işlerini rüşvet dağıtarak yaptığı tescillendi. Yaptıklarının ceremesini ülkemizde çekmedi, ama ABD'de çekecek gibi. Belki de itiraf veya iftiralarla kendini temize çıkartır, bilemeyiz.
Ya diğerleri…
Sabahtan öğleye değişen gündem içinde pek fark edilmiyor, ama herkesin vicdanında divanın yeniden gündem olması dileği yaşıyor:
'Darısı diğerlerine!...'