Türkiye'nin 2021 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın 27 Ekim Salı günü TBMM'ye sunulmasıyla başlayan iki aylık bütçe maratonu sürüyor.

Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçenin geneli üzerindeki görüşmeler, 24 Kasım Salı günü tamamlanacak. Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerin tamamlanmasının ardından bütçe, Aralık ayında da TBMM Genel Kuruluna gelecek.

Ve işin acısı, bütçe Saray'dan geldiği gibi TBMM'den jet hızıyla geçip gidecek…

Bilindiği gibi, bütçe hazırlık süreçlerinin tamamı son üç yıldır Saray'da yapılıyor. Bütçe gelir ve harcamalarının asıl muhatabı olan halkımız; özellikle işçi ve emekçiler, sendikalar, emek ve meslek örgütleri bütçe hazırlık sürecinin dışında bırakılıyor.

Halkın doğrudan ya da dolaylı olarak bütçenin yapılmasına, uygulanmasına, denetlenmesine katılımını ifade eden 'yurttaşların bütçe hakkı' bu yıl da yok sayıldı…

Oysa bir ülkede yaşayan herkesi yakından ilgilendiren Bütçe, sadece Saray'a ve siyasetçilere bırakılamayacak kadar önemlidir. O nedenle tüm duyarlı yurttaşlar bütçe sürecine etkin olarak katılmalıdır.

MEB 2021 BÜTÇESİNDEN KESİTLER

  • Merkezi Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) ayrılan pay yıldan yıla düşüyor.

Bütçe görüşmeleri '146 milyar 920 milyon TL ile en büyük pay eğitime ayrıldı' yaygarasıyla başladı. Oysa rakamların gerçek değerleri öyle demiyor.

Çünkü MEB bütçesinin merkezi bütçeye oranı 2020'de 11.45 iken, 2021'de bu oran 10.92'ye düşürülmüştür.

Üstelik MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 18 yıl önce (2002) 17.18 iken, 2021'de bu oran da 7.69'a düşmüş durumda.

MEB bütçesinin rakamsal büyüklüğünün temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil, eğitim alanının büyüklüğü nedeniyle zorunlu harcamaların fazla olmasından kaynaklanıyor. Bir milyonun üzerinde eğitim çalışanı, 18 milyona yakın öğrenciye hizmet veren MEB'e 146 milyar 920 milyon TL ayrılıyor ama MEB bütçesinin yüzde 81'ini personele yapılan harcamalar oluşturuyor.

Ayrıca eğitime ayrılan bütçe kadar, bu bütçenin ne kadar adil, ne kadar sosyal ve ne kadar bilimsel kullanılacağı da önemlidir.

İşte işin bu noktasının temelinde çok ciddi bir sorun yatıyor: 'MEB'in yurtdışı ve birçok yurtiçi yatırımları başta 'Milli Eğitim Vakfı' olmak üzere çeşitli dinci vakıflara devredilmiş durumda…'

  • MEB Bütçesinde 'Küresel Salgın Önlemleri' Yok

Türkiye'nin 2021 Bütçesi tümüyle 'Küresel salgından toplum sağlığını değil, ekonomiyi korumak' derdinde…

O nedenle bütçenin '2020 yılı ile başlayan ve etkileri birkaç yıl daha sürebileceği öngörülen küresel salgın ortamında bütün öğrencilerin eşit derecede eğitime ulaşabilmesi…' gibi bir derdi yok.

Oysa Küresel Salgın ile ortaya çıkan gerçekler, ülkemizde eğitim hakkının tıpkı yüz yüze eğitimde olduğu gibi, uzaktan eğitimde de eşitlikten ve adaletten çok uzak olduğunu ortaya koymaktadır.

Ülkemizde son yıllarda gelir eşitsizliğinin hızla arttığı ve toplumun önemli bir kısmının hızla yoksulluğa itildiği bu karanlık ortamda, tüm hanelerdeki çocukların eğitime ulaşmasını sağlayacak bilgisayar ve internet altyapısı yok. Bu sorunun çaresi bütçede de yok…

Küresel Salgın koşullarında yüz yüze eğitimin riskleri en az düzeye indirilebilecek, sosyal mesafeyi dikkatte alarak derslik sayısı yeterli sayıya ulaştırılabilecek önlemler de bütçelenmemiş.

Sözün özü, Bütçe görüşmelerinde 'Maske, Mesafe, Temizlik' söylemleri bolca kullanılıyor. Ama 'Sosyal Devlet' yok…

  • MEB Bütçesinde 'Öğretmenin adı yok, liyakatin ise yeri yok…'

MEB' e bakan Ziya Selçuk'un 'Öğretmen maaşlarını yük gören bakış açısı…' bütçede de sürüyor… Yani 'öğretmenlerin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük hakları' gelecek bütçelerin baharına kalmış…

'Öğretmen ve yönetici atamalarında sadakat yerine liyakate geçilmesi…' meselesi de bütçede yer bulamamış…

2021 YILI BÜTÇE İSTEMLERİMİZ NELER OLMALI?

Dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan kara tablo içinde moral çöküntüsü girdabına düşerek çaresizliğe bürünmek; bilime, demokrasiye ve duyarlı yurttaşlığa yakışmaz.

Bu nedenle öncelikle somut bütçe istemlerimizi ortaya koyarak paylaşmak; sonra bu istemleri örgütlü güç düzeyine ulaştırarak azim ve kararlılıkla mücadele etmek gerekiyor.

Bu bağlamda akla gelen MEB Bütçesi istemleri şöyle özetlenebilir:

* Herkes için bir sosyal hak olan 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitime ulaşma hakkı', özel sektör rantı olmaktan çıkarılarak bir kamu hizmetine dönüştürülmedir. 2021 yılı bütçesiyle bu haklar korunmalı ve geliştirilmelidir.

* Eğitimi dinci cemaatlere teslim etmeye, bu cemaatlere kaynak aktarmaya ve öğrencileri karanlık bir geleceğe yönlendirmeye son verilmelidir.

* MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalıdır.

* Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

* Öğretmenlere ve tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.

* Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamaları ile esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.

* Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.

Sözün özü, eğitim alanında uygulanabilir/ sürdürülebilir istemler belirlemek ve bu istemleri örgütlü mücadele düzeyine ulaştırmak çok önemli.

Ancak eğitim alanımızdaki örgütler o denli parçalı ve birbirleriyle çatışmalı ki… Bu alanda çalışmalarını 'dernek, vakıf, kooperatif' biçimlerinde sürdüren eğitim örgütlerinin nitelik ve kitlesellik sorunları var.

Eğitim çalışanlarının oluşturdukları 'mevcut eğitim sendikalarının' ise 'sendikal bağımsızlık ve sendikal birlik sorunları' artık yakıcı bir boyuta ulaşmış durumda...

Bu sorunları da başka bir yazıda irdelemek üzere…

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…