'Körlük, zamanı ve mekanı alt etmeye yarayan bir silahtır; varlığımız tek dayanağını duyularımızla, gerek yapıları gerek kapsamları bakımından yetersiz olan duyularımızla kavradığımız birkaç kırıntının dışında, sonsuzluğa dek uzanıp giden bir körlükte bulur. Evrende egemen olan kuram, körlüktür. Körlük birbirlerini görmeleri halinde beraberlikleri düşünülemeyecek nesnelerin ve yaratıkların yan yana bulunmalarına olanak tanır. Zamanın çekilmez olduğu, taşınması olanaksız bir yüke dönüştüğü noktada koparılabilmesi ancak körlüğün yardımıyla düşünülebilir.' (s. 94-95)

***

Elias Canetti, henüz 26 yaşındayken yazmış 'Körleşme' adlı romanını. Bu eseri 1981 yılında Nobel ödülü almasında da etkili olmuş.
Oğuz Atay'ın tavsiyesiyle Ahmet Cemal tarafından Türkçeye kazandırılmış. 'Tutunamayanlar'a ilham kaynağı olduğu söylencesi nedeniyle, Oğuz Atay okurları tarafından rağbet gören, son zamanların popüler kitaplarından biri.

***

Kitap, güzel tasarlanmış üç bölümden oluşuyor.
'Dünyasız Bir Kafa' bölümünde kitaptan başka bir şeye önem vermeyen, hayatı 25 bin kitap arasında geçen, insan sevgisinden uzak, iletişimsiz, bencil, ünlü Sinolog Prof. Kien'i tanıyoruz.
Kien, kendilerini hapsettikleri 'fildişi kulesi'nde toplumdan ve gerçek hayattan uzak yaşayan kibirli aydınların bir temsilcisi.
Özünde açgözlü, cahil ve bencil; tek amacı kendi geleceğini güvence altına almak olan hizmetçisi ile sadece kitaplarını koruyacağına inandığı için evleniyor.
Kadın zamanla, cehalete has ayak oyunlarıyla evde egemenlik kuruyor. Kien odalarını, parasını kaybediyor; hatta dayak yiyor. Sonunda hesap cüzdanı cebinde kadından, evinden ve kitaplarından kaçıyor.

***

'Kafasız Bir Dünya' bölümünde Kien'in dışarıdaki hayatını izliyoruz. Tek amacı dünya satranç şampiyonu olmak olan, zeki ama ahlaksız, üçkağıtçı, kambur cüce Fisherle'nin, Kien'i çeşitli yöntemlerle dolandırmasına tanık oluyoruz.
Fisherle'yle birlikte birbirine kötülük yapmak, küçük düşürmek için fırsat kollayan, küfrü, şiddeti, dolandırıcılığı simge edinmiş, cahil ve çıkarcı insanlardan oluşan sokaktaki yaşamı tanıyoruz.
Bazı imkansız olguların yer aldığı bu bölümde, Fisherle'nin bilinç akışlarının uzunluğu, gereksiz uzatmalar zaman zaman usanç verse de, aslında Kien'in aptallık ve körlük derecesindeki tavrı rahatsız ediyor okuru.

***

'Kafadaki Dünya' bölümünde tek iyi karakter denebilecek psikiyatr kardeş devreye giriyor. Kardeşinin yanına geliyor, her şeyi hallediyor ve eski haline döndürüyor.
Bu bölümde iki kardeşin mizojini ağırlıklı felsefi hesaplaşması oldukça etkileyici doğrusu.
Yazara ve yayıncılara ayıp olmasın; izin verirseniz olayların sonunu yazmayayım.

***

Kitap insanlara öyle bir tokat savuruyor ki; aydın, dahi profesör, cahil ev kadını, sokaktaki dilenci, mağazadaki satıcı, apartmandaki kapıcı, karakoldaki polis vb. toplumun büyük kesimi bu sert tokattan nasibini alıyor.
Ortaya insanın sonsuz hırsının, aç gözlülüğünün, cehaletinin alacakaranlık fotoğrafı konuyor.
'Körleşme'ye deliliğin sınırlarında dolananların kitabı da diyebiliriz.
Metafor ve ironilerle çeşnilenen uzun anlatımlarla, kör edercesine küçük basılmış harfleriyle, 565 sayfalık kalınlığıyla sıkıcı gelebilir. Okuru sıkan yazarın yarattığı karakterler aslında…
Yoksa oldukça rahat okunacak bir anlatıma sahip.

***

Bitirince bir tatmin olma, tamamlanma duygusu veriyor okura; edebiyatın tadını hissettiriyor.
Zor okunan ama kesinlikle okunması gereken bir kitap 'Körleşme.'
Bana inanmayabilirsiniz.
Oğuz Atay'a da mı inanamayacaksınız?

***

'İnsanı kendi düşüncelerinin doğruluğuna en iyi inandıran araç, yine kendi alkışlarıdır.'