Milli Yükümlülük Bildirileri
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, ordunun ihtiyaçlarının sağlanmasını anlatırken şunları söylemektedir; 'Ankara'daki çalışmam, sadece ordunun insan ve taşıt miktarıyla, iaşe ve giyim durumunun düzenlenmesine ve artırılmasına bakmakla geçti. Bunun için iki gün içinde Tekalif-i Milliye (Milli Ödev- Milli Yükümlülük) emri adıyla yaptığım bildirilerden her birinin içindekilerden, kısaca söz edeyim. Bir savaşın kazanılması için, ne derece hurda şeylerin bile göz önünde tutulması gerektiğine dair bir fikir vermek amacıyla bunları sunmayı uygun görürüm: 1 Numaralı emrimle her ilçede birer Tekalif-i Milliye Komisyonu kurdum. Bunların çalışmalarının ürünlerinin, ordunun muhtelif kısımlarına nasıl dağıtılacağını düzenledim'
Mustafa Kemal, yayınlanan 10 bildiriyle başarı için neler gerektiğini açıklamakta, emirlerinin yerine getirilmesi için kurduğu İstiklal Mahkemelerini Kastamonu, Samsun, Konya bölgelerine gönderdiğini de anlatmaktadır. Büyük Önder, Başkomutanlık yetkilerine dayanarak, Tekalif-i Milliye emirlerini 7 Ağustos'tan itibaren yayınlamaya başlamıştır. Mustafa Kemal'in yasal ve resmi Başkomutanlığı Sakarya Meydan Muharebesi'nin başlangıcı olan 23 Ağustos 1921 tarihinden önce, yani 5 Ağustos 1921 tarihinde kanunlaşır.

Muharebedeki Genel Durum
Mustafa Kemal, önceden saptanmış olan, Sakarya Doğusundaki savunma kararını ve gerekli emirleri vermiştir. Batı Cephesi kuvvetleri, 25 Temmuz 1921 gününe kadar Sakarya Doğusunda yerleşerek, düşman saldırılarını beklemeye başlarlar. Kazanılmış olan zaman ve mesafe sayesinde, Türk kuvvetlerinin hazırlıkları, olanaklar ölçüsünde yapılmıştır. Türk kuvvetlerinin tümünü yok etmek veya Kızılırmak ötesine atarak Ankara'yı ele geçirmek isteyen Yunan ordusu, Kütahya- Eskişehir Muharebeleri sırasındaki başarısından cesaret alarak ve Türk ordusunun büyük kayıplarla zayıf düştüğü inancına kapılarak, Sakarya bölgesinde bir Savunma Muharebesi verebileceğini düşünmemektedir. Öte yandan, ileri harekat için yeni hazırlıklara ve özellikle ikmal hizmetlerinin düzenlenmesine büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece, bir aya yakın zaman kaybeden Yunanlılar, ancak Ağustos ortalarındaki keşifleriyle Türk kuvvetlerinin Sakarya Doğusunda muharebe hazırlıklarını öğrenmişlerdir. Yunan ordusu, yaptıkları taarruz planına göre, Türk Batı Cephesi'nin Uzunbey- Haymana doğrultusunda (Yarma- Baraközü Deresi- Timurözü Deresi bölgesinde yapılacak olan) yarmak ve Güney kanadından kuşatmak üzere, 22 Ağustos 1921 tarihinde, Yukarı Sakarya ile (İncirli Doğusunda) Ilıca Deresi eğrisi içinde üç kolordu ile toplanır.
Batı Cephesinde, Sakarya Doğusunda, Kuzeyden Güneye doğru 'Mürettep Kolordu 12. Grup, 3. Grup, 2. ve 3. Süvari Tümenleri' yerleşmiş ve 5. Grubu Güney kanat açığında, 1. Grubu Haymana bölgesinde ihtiyat olarak görevlendirilmiştir. Ayrıca, muhtelif bölgelerde Milli Müfrezeler de Yunan kuvvetlerine karşı kullanılmaktadır. Afyon bölgesinde, 4. Yunan Tümeni karşısında oluşturulan Türk Tümeni, Dumlupınar bölgesindeki bir Yunan Alayı karşısında ve Sandıklı bölgesinde de 6. Türk Tümeni bulunmaktadır. Tarihin en büyük Meydan Muharebelerinden birini verecek olan orduların mevcutları genel olarak şöyledir ;

Batı Cephesi ve Türk Kuvvetleri
6855 subay, 122186 er, 63416 tüfek, 344 hafif makineli tüfek, 524 ağır makineli tüfek, 181 çeşit top, 1309 kılıç, 41405 çeşitli hizmet hayvanı, 6147 araba, bir miktar binek ve yük otomobili, 2 uçak.
Meydan muharebesi için mevcutlar yeterli değildir. Ayrıca, cephane ve mühimmat azlığı, büyük bir sorun olup, her türlü ikmal zorluğu savaşçılara ölçüsüz fedakarlıklara katlanma zorunluluğu getirmektedir. Bundan başka insan, silah ve araçların önemli bir kısmı çeşitli nedenler yüzünden muharebelere katılmamaktadır.

Yunan Kuvvetleri
Mevcutları 9 Tümen tutan 1,2 ve 3. Kolordu, ordu komutanlığı emrinde 4. ve 11. Piyade Tümenleri, bağımsız piyade tümeni, süvari tugayı, 9, 18, 47 ve 49. Bağımsız Piyade Alayları, ordu bağlı birlikleri halinde olup genel olarak mevcutları şöyledir; Anadolu'daki Yunan kuvvetlerinden Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılanlar 3780 subay, 120.000 er, 75900 tüfek, 2768 makineli tüfek, 286 top, 3800 hayvan, 840 kamyon ve 18 uçak.
22 Ağustos'ta, Türk kuvvetleri, Çayırhan'dan Başköprü'ye kadar Sakarya Nehri Doğusunda ve bu hattın uzantısı olarak Ilıcaderesi- Timurözü Deresi Kuzeyinde, Yıldıztepe'den Mangaldağı'na kadar uzanan cepheyi tutmuş ve ihtiyatlarını sol kanat gerisine kaydırmaya başlamıştır.

Düşman Taarruzu
23 Ağustos 1921 günü Yunan saldırısı başladığı zaman, Başkomutanlık ve Batı Cephesi Komutanlığı Karargahları Alagöz'de bulunmaktadır. Komutanlar büyük bir dikkat ve soğukkanlılıkla harekatı yönetmektedirler. Gelişen Yunan taarruzu karşısında, Timurözü Deresi Güneydoğusunda asıl muharebe hattına göre ileriye çıkıntı yapmış olan Mangaldağı'nın ön yamaçları çetin bir boğuşma sonunda düşmanın eline geçer. Bu dağ bölgesinde bulunan 5. Tümen Komutanı bağlı bulunduğu 2. Grup karargahına gelerek durumu anlatırken ; 'Tümenin bütün kuvvetleriyle muharebeye girdiğini, fırtına ve yağmurla karışık hava altında ve gece karanlığında düşmanla boğaz boğaza yapılan muharebe yüzünden kıtaların birbirine karıştığını, bütün ihtiyatları kullanarak Mangaldağı'nı tutmaya çalıştığını, emrine gönderilen 25. Alay ile bu gece yapılacak taarruzda bir sonuç alınamayacağını, yarın bir alay daha takviye gönderilmezse, tümenin Mangaldağı'nda asla tutunamayacağını, birliklerin önemli zayiata uğradığını, bir çok subay yaralandığından emir ve komuta düzeninin bozulduğunu' bildirir. Mangaldağı'nın elden çıkması, savunma için tehlikeli olduğundan, Batı Cephesi Komutanı gerekli tedbirleri alır. Ayrıca, Mustafa Kemal, 24 Ağustos 1920 günü şu emri yayınlar; '5. Tümenin Mangaldağı'nda bulunan mevzii koruyamadığı öğrenildi. Bu olayı acemilik saymakla birlikte, sebep olanlar hakkında hemen soruşturma yapılmasını emrettim. 5. Tümenin bütün komutan, subay ve erlerinden, verilecek ilk emirle, yıldırım gibi düşman üzerine atılmak ve onu yok etmek suretiyle şan ve şeref kazanmalarını isterim. Ordumuz her yerde savunmada ve taarruzda olarak düşmana üstün olduğunu göstermektedir. Hazırlığımız mükemmel ve tamamdır. Düşmanın Anadolu içerisinde kesinlikle yok olacağı belli olan bu günlerde, kıtalarımızın büyük fedakarlık ve çaba göstermeleri ihmal götürmez bir zorunluluk hem de bir din ve yurtseverlik görevidir. Hata eden her kim olursa olsun, derhal kanuna çarpılmak için asla duraksanmayacaktır. Bu emir, 5. Tümenin bütün subay ve erlerine duyurulacak ve bunun yapıldığı, Batı Cephesi Komutanlığınca bana bildirilecektir'
Düşmanın bu başarısı, Sakarya Meydan Muharebesi'nin ilk günlerinin en önemli olayıdır. Başta Mustafa Kemal, komutanlar, daha çok psikolojik yönden müdahale ve yol göstermeye çalışmaktadırlar. Bu arada Başkomutan, Genelkurmay Başkanına şu emri verir; 'Mangaldağı'nın Batısında, 3. Grup 3 Tümenli olacak, Mangaldağı'nda 2. Grup 4 Tümenli (9,5,4. Tümenler ve 3. Kafkas Tümeni). 2. Grubun solunda 1. Grup ((24. Tümen ve 47. Bağımsız Alay) bulunacaktır. Haymana'da ordu ihtiyatı olarak Yamak'a hareket edecek olan 23. Tümenin ve Soğulca'ya hareket edecek olan 57. Tümenin, düşmanın gelişecek hareketlerine karşı bir elden Sevk ve idarelerinin önemi çok büyüktür. Sizin bu çok önemli anda, düşman durumu tamamıyla anlaşılıp, kıtalarımızın tertibatı güvenilir bir durum alıncaya kadar, adı geçen bu gruplarla ihtiyat tümenlerinin sevk ve idaresini üzerinize almanızı rica ederim'.

Türk Karşı Taarruzları
Muharebe gece ve gündüz sürmektedir. Eylülün ilk haftası içinde, Yunan ordusunun cephede zayıf kuvvetler bırakarak büyük kısımlarını geri hatlarda topladığı tahmin edilmiş, Batı Cephesinde kuvvetli ihtiyatlar ayrılması kararlaştırılmıştır. Ayrıca, Yunanlıların Sakarya Batısına geçmeye hazırlandıkları tahmin edilmektedir. Hatta bu sebeple Başkomutanlık, Genelkurmay ve Batı Cephesi Komutanlığı, 9 Eylül'den sonrası için bir karşı taarruz taslağını birlikte hazırlarlar. Cephane Komutanlığı, 9 Eylül'de verilen emirle, ilgili birliklerin bir kesiminde düşmanın sol kanadı doğrultusunda, diğer bir kesiminde de Katrancı Vadisinden bir taarruz planlar. 9 Eylül günü, Başkomutan ve Genelkurmay Başkanı Karapınar'da mürettep kolordu karargahına gelirler. Öte yandan, 2. Yunan Kolordusu tuttuğu mevzileri bırakarak çekilmek isterken, ordu komutanından şu emri alır; 'Mevzilerinizi bırakma planınızı hayretle karşıladım. Kolordu her şeye rağmen mevzilerinde kalacak, Türkler taarruz ederlerse, Bolayır- Çayırlı doğrultusunda bir taarruzla mukabele edilecektir. Çekilme emri, Başkomutana vekaletle yalnız benim tarafımdan verilebilir. Bunun için, çekilme emrinizi kaldırınız'.
Bir tarihi rastlantıdır ki, 9 Eylül 1921 tarihinde bir Yunan kolordusunun çekilmesi emirle önlenecek, 9 Eylül 1922 tarihinde de Yunan ordusu, İzmir'e giren Türk askerinin süngüleriyle denize dökülecektir. 10 Eylül günü Batı Cephesi Komutanlığının verdiği harekat emri, Türk taarruzları hakkında fikir vermektedir ; '10 Eylül sabahından beri yaptığımız taarruz, bütün cephede elverişli şekilde ilerlemektedir. Düşmanın bütün cephede sarsıldığı anlaşılıyor. Saat 11.00 de yapılan uçak keşfine göre, düşmanın genel bir çekilme zorunda kaldığı kesindir. Ordu, bütün cephede, 10 Eylül için verilen taarruz hedeflerini mutlaka ele geçirecektir. Karşımızdaki düşman kuvvetlerini kesin olarak ezmek, bütün seferi, kesin bir sonuca ulaştıracağını tüm komutanlar ve erler bilmelidir'.
Bu görünüm, Başkomutanı ateş altında bulunan bir ordunun zafere olan inancını ve kesin kararını göstermektedir. Öte yandan, Yunan ordusu, taarruz hedefine erişmenin olanaksızlığını anlamıştır. Ordu komutanı 4-8 Eylül 1921 günleri arasında iki taraf kuvvetlerinin eşitlendiği, muharebenin mevzi muharebesi niteliği aldığı, Ankara'ya karşı yapılacak harekatın sürdürülmesinin tehlikeli görüldüğü ve siyasi amacın sağlanması için, bulunulan hatta kalınması gerektiği ve böylece hükümetin çabalarına bir destek teşkil edilmiş olunacağı kanısındadır. Bu düşüncelerini hükümetine bildirerek direktif istediği zaman, Milli Savunma Bakanı Teotokis aracılığıyla Başbakan Gunaris'ten 'Ordunun 8 Eylül tarihli telgrafına karşılık olarak şu hususlar tavsiye edilir ; 'Son işgal hattımız, barış ve kesin ilhak görüşmeleri sırasında isteyeceğimiz hattın mümkün olduğu kadar ilerisinde bulunmalıdır. 3. Kolorduya karşı Türk kuvvetlerinin toplanmasına ve aldığınız tedbirlere ait bilgiler incelenmiştir. Her türlü eylemlerinizde siyasi fikirlerden sıyrılarak, yalnız askeri gerekleri sağlamaya çalışmanız lazımdır'.
11 Eylül gününe kadar çetin muharebeler veren Batı Cephesi Kuvvetleri, taarruzlarını geliştirmeyi başarırlar. Cephe komutanı, 11 Eylül gece yarısında şu emri yayınlar; 'Düşmanın, sağ kanadındaki kıtalarından başlayarak çekilmekte olduğu anlaşılıyor. 11 Eylül günü, düşmanın, mürettep kolordu cephesine ve 4. Grup sol kanadına yaptığı saldırılar püskürtüldü. Düşmanın çekilmesi sırasında, bir kısmını olsun yok etmek, asıl amaçtır. Bunun için, uygun bir zamanda gerekli emir verilecektir. Düşmanın her hangi bir saldırısı karşısında inatla direnilecektir'.
Yunan ordusu ise, bazı taarruzlar yaparak gizlemek istediği çekilmeyi, 11/12 Eylül günü için planlar ve 12/13 Eylül gecesi büyük bir kargaşalık içinde Sakarya Batısına çekilirler. Batı Cephesi Komutanlığı, 12 Eylül günü saat 24.00 de verdiği raporla, düşmanın yenilerek çekildiğini Genelkurmay Başkanlığına bildirdikten sonra, aslında harekatı yakından izlemekte ve sorumlu komutanlarla birlikte yönetmekte olan Başkomutan'a, Genelkurmayca şu rapor verilir ; 'Birkaç günden beri süregelen karşı taarruzlarla Sakarya boyundaki düşman ordusu, binlerce ölü bırakarak tamamen yenilmiş, Türk uçaklarının da katılmasıyla her yönde yapılan sıkı takip sonunda muharebe alanında ve çekilme yollarında birçok silah, eşya, araç ve gereç bırakarak hatta yaralılarını toplamaya fırsat bulamadan perişan durumda çekilmiştir. Anadolu'nun, Yunanlılara mezar olacağı saat gelmiştir. Yunan ordusu artıklarının da bu vatan topraklarında yok edilmesini ve bir düşman eri bırakmamak için eli silah tutan bütün Türk çocuklarının disiplin altında düşman gerilerinde ve özellikle Uşak- İzmir hattı üzerinde faaliyete geçirilmesi, Konya Havali Komutanlığı ile (Bölge Komutanlığı) Aydın Komutanlığına ve 6. Tümen Komutanlığına yazılmıştır. Çekilmeyi korumak üzere, Yunanlıların bıraktıkları artçılar da akşama doğru mevzilerinden atılmış ve 23 Ağustos'dan beri 22 gün süren Meydan Muharebesi, Türk ordusunun tam zaferiyle son bulmuştur'.
Müttefiklerin desteğine güvenen, özellikle İngilizlerin yardım ve kışkırtmalarından kuvvet alan Yunan ordusu, 'Küçük Asya Ordusu' gibi, iddialı ve büyük bir ad ile işe başlayarak, Anadolu'da istila hareketine giriştiği zaman, Türk milletini ve onun silahlı güçlerini kısa zamanda yok ederek Ankara'yı ele geçireceğine inanmaktadır. Her gün gücünü arttıran Türk ordusunun, Sakarya Doğusunda çelikten kale gibi yükselen inanç dolu göğüsleri, süngüleri ve siperleri önünde parçalanarak püskürtülen mağrur Küçük Asya ordusu, Sakarya Batısına çekilirken, umutsuzluk içinde tutunabildiği mevzilerde Türk süngüsünü beklemek zorunda kalacaktır. Ne var ki, kesin yenilgi yolunda olduklarını anlayamayan Yunan devlet adamları ve özellikle Başkomutan Kral Konstantin, kendilerini hala Megalo- İdea rüyasından kurtaramamışlardır. Yunan Kralı, bu tatlı hayali Milletler Cemiyeti Delegesi General Gork'a daha önceleri şöyle anlatmaktan kendini alamamıştır;
'Askeri durum lehimize gelişiyor. Mustafa Kemal, savaşı kabul edecek olursa, ancak 50.000 kişilik ordusunu yok edeceğiz. Harekat üslerimizden pek uzak olmakla birlikte, Ankara'ya herhalde gideceğiz. Buradaki bütün askeri kurumları yok etmek için birkaç gün kaldıktan sonra, Ankara'nın Batısındaki tahkimli mevzilerimize çekileceğiz'