Sevgili okurlar,
Türkiye'nin mega kenti İstanbul'da yaşanan felaketin ben de tesadüfen içinde oldum. Bir davet nedeniyle İstanbul'a gitmiştim Boğaz Köprüsüne girmeden aracımız kaldı. Aracı orada bırakarak kalacağımız bir yer bakmaya başladık.
Önce Üsküdar tarafında birkaç otele uğradık tek kelime ile bizi soymaya kalktılar. Benim o anda camiler aklıma geldi. Bir camiye sığındık cami sıcacıktı, görevli imam geldi, 'Burası Allah'ın evi burada istirahat edebilirsiniz' dedi ve camiden ayrıldı. Önceleri cami tenha idi sonra kalabalıklaşmaya başladı. İmam arkadaşımıza baktım elinde yiyecekler ve de termosta çay ve kağıt bardakla geri döndü.
Allah'ın evinde kendi evimiz gibi kimimiz yattı, kimimiz, sohbet etti. Daha sonra haberi alan çevre halkı kendine göre yiyecek bir şeyler getirdiler ve sabahı istirahat ederek geçirdik. Şuna inandık ki Yüce Allah'ın evi ve merhameti hiçbir kulun merhametiyle ölçülemez. Allah'tan korkmadan dışarıda kalmış felaketzedeleri soymaya kalkan otel sahiplerini düşünün, bir de her türlü ikramın yapıldığı Allah'ın evleri camileri düşünün.
Bazen belki cuma günleri namaz çıkışı toplanan yardıma kızıyoruz ama yeri geldiğinde bunun karşılığını biz görmesek de mutlaka bir Müslüman veya herhangi bir insan istifade ediyor. O gün o camiye gelenlerin içinde belki gayri Müslimler de vardır ama hiç kimseye dini, dili ve memleketi sorulmadan hizmet verildi.
İşte İslam'ın evrenselliği de burada bir kez daha kendini gösterdi. Başı darda kalan her insanın Allah'ın evine sığınma hakkı vardır. Bunu da istediği zaman kullanabilir çünkü bizi yaratan O'dur ve dönüşümüzde O'na olacaktır.