Ligin ilk haftasını şehir dışında olduğum için değerlendiremedim. Maçı izledim ama yazıyı yazma fırsatım olmamıştı. Sezon başı düşüncelerimiz hala devam ediyor. Transfer tahtası açılmadığı sürece bizim bu ligde tutunmamız mümkün değil. Her ne kadar yönetim ve teknik heyet böyle söylemese de gerçekler maalesef gün gibi ortada. Bu ligin en genç ve en tecrübesiz takımı Ankaraspor'a da yeniliyorsan boşuna tartışma içine girmeyelim.

Bu maçtan sonra herkes Mustafa Özer hocaya yüklenmeye başladı. Skor olarak haklı oldukları taraf çok var. Ben olaya başka açıdan bakıyorum. Göreve yeni başlayan teknik adam takıma katkısını ancak 4 ila 5 Haftadan sonra hissettirmeye başlar. Oyun sistemi, kondisyon yüklemesi ve futbol mantalitesi oturmaya başlaması için en az 4 hafta geçmesi gerekir.

Şimdi geçen yıl ilk maçına çıktığı Boluspor maçında aldığımız beraberlikte ben eleştirmeye başlamıştım. 30.dk sonra 10 kişi kalan ve sahada tel tel dökülen, üç pas yapamayan bir rakibi yenmek için çok üst düzey bir teknik adam olmaya gerek yoktu. Hatta prolisans sahibi olmaya da gerek yoktu. Fizik gücü olarak daha iyi olan takım Eskişehirspor o maçta 2 puan bıraktı. Sonrasında Keçiörengücü galibiyeti , Afyon'da Adanaspor beraberliği, deplasmanda Bursaspor galibiyeti derken evimizde Altınordu'yu 3-0 yendikten sonra ile 5 maçta 11 puan yaptı. Ondan sonra da galibiyet yüzü göremedik. Kısacası bilimsel olarak 5 maçı tamamlamıştı,bundan sonrası kendisine aitti. Geldiği günden beri 5 hafta da Çoşkun Demirbakan'ın mirasını yiyen Mustafa Özer o günden beri galibiyet yüzü göremiyor. Sonra diyor ki camia sabırlı olsun. Hangi sonuçlara sabır gösterelim ve hangi futbola sabır gösterelim. Geldiği günden beri takıma verdiği tek şey frikik kullanılırken topun üstünden 5 kişiyi atlatmak oldu. 3 yıl önce takımları peşinden koşturan Mehmet Özcan'a bir gram ilerleme kaydettiremedi. Furgan Polat, Talha Erdoğan, Furkan Balaban, Bedirhan Altınbaş ilk çıktıkları senenin çok çok altında performans gösteriyorlar. Aynı tecrübe ile futbolcular şampiyonlar ligine çıkıyorlar veya bu takımlara transfer oluyorlar. Bizim elimizdeki futbolcular klasman düşüyorlar.

Sevgili futbolseverler transfer markete bir zahmet bakın. Borussia Dortmund'un ilk 11'ini lütfen bir inceleyin. Giovanni Reyna 17 yaşında, 15 Milyon Euro, Jadon Sacho 20 yaşında, 117 Milyon Euro, Erling Haland 19 yaşında, 80 Milyon Euro piyasa değerlerine daha bu yaşlarda ulaştılar. Biz hala 24 yaşında 3 yıldır gol atmasını öğretemediğiniz forvetlere, koskoca sezon da 2 asisti yapamamış orta saha oyuncularına genç diyoruz. Onlardan geleceği inşa etmesini istiyoruz. Günlerdir sosyal medyada beğenmediğimiz için gönderilen Vedat Muriqi'yi konuşuyoruz. Hiç boşuna arkasından ah vah etmeyin. Biz beğenseydik ne olurdu biliyor musunuz? Muhtemelen alacağını alamaz, bonservisiz açığa çıkar, alacağı içinde FİFA dosyası ile uğraşıyor olurduk. Başka ne bekliyordunuz 20 milyon Euro'ya satıp borçlardan kurtulacağımızı zannediyorsunuz?

Elimizde Muhammet Akbulut, Bilal Ceylan, Emir Yıldız, Arda Okumuş gibi, U17'ye çağrılmış Doğukan Ünal ve Buğra Çağlayan gibi oyuncular varken hala futbolun son demlerine gelmiş futbolcularla küme düşmeye çalışıyoruz. Evet onlarda lazım saha da ama düşeceksek bu gençlerle düşelim. Ama bu teknik direktörle biz asla futbolcu kazanamayız. Bize eğitici ve babacan yönü kuvvetli, genç futbolcuların psikolojik dilini analiz edebilecek, gerekirse kas yapılarından ve vücut anatomisinden dahi anlayacak alt yapı hocası çok daha faydalı olur. Bizim torpille eş dost ilişkileriyle vakit kaybedecek zamanımız maalesef yok. Ne elimize sunulan fırsatlardan yararlanabiliyoruz, ne de krizlerden faydalanabiliyoruz. Sadece sabır diyorsunuz. Bende soruyorum neyinize sabır gösterelim?