Sevgili okurlar;
Geçtiğimiz günlerde Eskişehirspor ile ilgili yazdığımız yazıda Ayhan Aydıner bey ile şu andaki durumun sekerat (son nefesini vermek üzere) halinde olduğunu ve bunun ölümcül koma olup olmadığını bayağı bir tartışmış idik.
Bugün ise benim de yakın dostum olan eski başkanlardan birisi İstanbul yolculuğunda beraberliğimiz oldu. Tabi ki konu ES ES idi. Eski başkan bana sohbet arasında 'Hocam siz halktan yardım toplamaktan iyi anlarsınız acaba cemaate söyleseniz de ES ES'e katkıda bulunsalar olmaz mı?' diye sordu.
Benim verdiğim cevap ise sayın başkan biz camilerden zaman zaman yapılan veya yarım kalan camiler için yardım yopluyoruz. Aradaki fark şu: Cami yapımı için yardım yapan cemaat caminin yapımında bir tuğla da benden olsun diye yardım ediyor ve sonunda o cami bitiyor. İbadete açılıyor. Vatandaş yaptığı yardımın nereye gittiğini gözleriyle görüyor. Memnun oluyor. Ama üzülerek ifade edeyim ki, yapılan yardımlar (ES ES'e) bir futbolcuya veriliyor. Bu futbolcu fırsatını bulur bulmaz başka bir kulübe gidiyor. O zaman vatandaş verdiği bu yardımdan pişmanlık duyuyor.
Bizler bile o zaman Sergen Yalçın alındı diye kendi gücümüze göre yarımda bulunmuştuk. Sergen Yalçın bir ara sakatım diye oynamadı daha sonra da Eskişehir'den tornistan.
İşte dedim aradaki fark bu. Ama şehrini seven herkes elini mutlaka taşın altına koymalı. Çünkü ES ES tüm Eskişehirlilerin malıdır. Yönetimler gelir gider ama ES ES bu şehrin sembolüdür. Yani kim ne derse desin bu takım mutlaka kurtarılmalıdır. Bu yönde verilen ve yerini bulan her kuruşta helaldir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın.
Ama Yüce Yaradan'ın şu ayetini de unutmayalım: 'Allah sizi emaneti ehline vermeyi emreder.' O halde ehlini bulup bu takımı her beraber kurtaralım.