Yıllar var ki ayakkabı tamircisine gitmedim.
Neden bilmem. Ama artık her şeyin ucuzu da pahalısı da var. Zaman kullan at zamanı. Eskidi mi? At yenisini al!
Öyle marka falan, tabanı şöyle derisi böyle demezsen, ucuz olanları da hiç fena değil. Tabanı Hindistan'dan, çakma derisi Çin'den!... Beş paraya taş gibi ayakkabı. Traktör lastiği gibi tabanları, giy ayağına dağa tırman. İlla üzerinde bilindik bir marka işareti olsun istiyorsan öyleleri de var. Çakma makma ama iyi çakma! Adamlar iyi çakıyor! Gerçeğinden ayırt edilemiyor.
Eğer hayata bakış açın da bizimki gibiyse... 'İyi olan ucuz olandır!' kafasındaysan bizim gibi... Boş ver kardeşim, bunlara mı kafa yoracaksın. Marka, şu bu! Al giy işte!
Tabii biliyorum, 'el içine çıkmak' diye de bir şey var.
Ah şu el olmasa! Başgardiyandan daha gaddar bu el!
***
Böyle olunca bizdeki zihniyet...
Ayakkabının altı mı delinmiş Hrant Dink'in ayakkabısının altı gibi, kenarı mı açılmış, tamir ettirmeye değmez, koy çöpe! Yaptığımız buydu.
Geçen gün Orhan Kemal'in 'Eskici ve Oğulları' romanından uyarlanmış filmi izledim.
Fikret Hakan oynuyor eski ayakkabı tamircisi Eskici'yi. Muhteşem bir oyunculuk...
***
'Eskici ve Oğulları'nı yıllar önce; Adana'da, on sekiz yaşımda çalıştığım yıllarda okumuştum. Film uyarlamasından haberim yoktu. Filmi de etkiledi beni.
Filmi izledikten sonra, ertesi gün, bir çift yazlık ayakkabıyı alıp ayakkabı tamircisine gittim.
Kış da geliyor. Yazlık ayakkabılar kaldırılmadan bir bakım yaptırayım; açılan, sökülen bir tarafı varsa tamir ettireyim dedim.
***
L biçimi bir sokak. Sokaktaki tamirci dükkanları, Orhan Kemal'in romanlarındaki gibi, iki üç metrekarelik, sırt sırta, teneke, çok eski barakalardan oluşuyor.
***
Ayakkabıyı eline aldı eskici. Yani tamirci. Evirip çevirdi.
'Bir şeyi yok abi bunun,' dedi.
'Öyle mi? Sen bak yine de bir. Kenarlarına bir dikiş yap. Açıldı açılacak.'
'Olur yapalım. Sen çarşıyı bir dolaş, yarım saat sonra gel al.'
'Yok, ben şurada oturayım.'
'Sıkılırsın abi ayakaltında.'
'Sıkılmam! Ne kelime eskicide sıkılmak!'
'Eskici ne abi? Biz tamirciyiz. Sizin memlekette eskici mi diyorlar tamirciye?'
'Sen bana bakma.'
İşinin ustası, tamirci… Önce kuvvetli bir yapıştırıcı sürdü ayakkabının tabanına…
Sağa sola bakıyorum. Üzerimize yıkılacak gibi duruyor tenekeden baraka. O kadar da küçük ki… Nasıl çalışıyor bu insanlar buralarda? Pekii ya para kazanabiliyorlar mı? Bu zamanda, kim ayakkabı tamir ettirecek ki?
Ben böyle düşünürken... Beş dakika sonra bir genç kız geldi. Yirmili yaşlarında. Üniversitede okuyormuş.
Ayakkabısını gösterdi. Ucuz, Çin malı bir ayakkabı. Tabanı lastik yahut kauçuk; derisi imitasyon, petrol ürünü sahte deri... Ayakkabı daha önce tamir görmüş. Yapıştırıcı izleri var. Ama yine ayrılmış tabanı. Bu kez sağlam olsun diye dikiş yapılsın istiyor. Bir taraftan da,
'Dikiş belli olur mu?' diye soruyor.
Sık sık da fazla parasının olmadığını söyleyip kaç liraya tamir edileceğini soruyor.
Genç, güzel, pırıl pırıl... Alçakgönüllü, mütevazı; su gibi temiz, berrak bir genç kız... Ne güzel, yenisini almak yerine ayakkabısını tamir ettirip bir süre daha giymek istemesi. Oysa onun yaşıtları…
***
Birkaç dakika sonra orta yaşlarda bir adam geldi. Poşetten çıkarıp gösterdiği ayakkabıların giyilecek yeri kalmamış. Ama yine de tamir edilmesini istiyor.
O arada sarhoş bir adam gözüktü sokakta. Barakalara dönüp,
'Karın genç olmayacak arkadaş! Bırakıp gider seni, kalırsın sonra benim gibi meydanda cascavlak!' dedi dili dolaşarak. Sonra sallana sallana yürüyüp gitti herkese, her şeye sövüp sayarak.
Bu kadar tesadüf olur. Sanki Orhan Kemal'in romanlarının içine daldık farkında olmadan!
Sonra bir kadın geldi. Bir çocuk ayakkabısı çıkardı poşetten. Kalıba konup yarım numara büyütülmesini istiyor ayakkabıların.
Ayakkabılar giyileceği kadar giyilmiş, çocuk büyümüş, çocuğun ayakları büyümüş.
Kadın sık sık,
'Yepyeni daha!' diyor. 'Atılacak ayakkabı mı bu? Yenisi kim bilir kaç lira. Her şey ateş pahası!'
***
Biz, bu zamanda kim ayakkabı tamir ettirecek derken... Arkası kesilmiyor müşterinin.
Ama bir gerçek var ki gördüğüm, tamire gelen ayakkabıların giyilecek yeri kalmamış. Yine de tamir ettirip bir süre daha giymeye çalışıyor insanlar.
Ama sadece bir kesim insanlar.