Türkiye deprem kuşağında yer alan ülke. Çok sayıda fay hattı var. 1999 da meydana gelen iki büyük depreme kadar depremin ne kadar can yakıcı daha doğrusu sağlam olmayan binaların altında insanların yaşam savaşı vereceğini düşünmüyorduk.

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri hepimize 'depremin değil depreme dayanıksız binaların' can aldığını çok net bir şekilde öğrendik!

Marmara ve Düzce depremlerinin üzerinden 22 yıl geçmiş olmasına rağmen hala birçoğumuz depreme dayanıklı olmayan binalarda ikamet etmekteyiz.

Daha doğrusu ikamet etmek zorundayız.

Çünkü çoğu insanlar dar gelirli.

Evini yıkıp yenisini yaptıracak maddi gücü yok.

Depremde evinin başına yıkılacağını bile bile o bina da yaşamak zorunda.

Eskişehirdeki 220 bin binanın yüzde 3-4 riskli.

Bu büyük bir tehlike.

Olası 6 ve üzerindeki bir depremde bu binalar yıkılsa altında binlerce insan kalır.

Kaç can kaybı yaşanır? Kaç insan evsiz kalır? Bilmek mümkün değil.

Oluşacak olan maddi hasarı geçelim.

İyimser olalım bir can kaybı yaşandı diyelim.

Bunun sorumlusu veya sorumluları kimler olacak?

Bu dünya da hesabı sorulmasa da Allah geçinden versin, yarın öldüğünüzde Allahuteala sizden bunun hesabını sormayacak mı?

KANAL İSTANBUL'A AYRILAN KAYNAK

KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN HARCANMALI

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul'u yapacağız' diyor.

Sayın cumhurbaşkamıza sesleniyorum.

Maddemki 'Kanal İstanbul'u' yapacak kaynak var, o kaynak başta Türkiye'nin en büyük metropolü olan İstanbul olmak üzere diğer illerde depreme dayanıksız binalar tespit edilip onların yenilenmesi için harcansa ve insanlar o çürük binalarında yaşamaktan kurtarılsa, öncelik bu olsa hiç olmazsa milyonlarca insanın hayır dualarını almış olursunuz.

Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın, insan sağlığının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

'Kanal İstanbul'un' önceliği yok.

Madem ısrarla yapacaksınız 10 yıl sonra başlansa da olur.

Türkiye'de hergün irili ufaklı yüzlerce deprem oluyor.

İzmir aylardır beşik gibi sallanıyor.

Önceki gün Muğla'nın Datça ilçesi açıklarında 5.1 büyüklüğünde deprem oldu. Deprem Bodrum ve Marmaris ilçelerinde de hissedildi.

Biz depremi unutsak da o bizi unutmuyor.

6,5 MİLYON KONUT KENTSEL DÖNÜŞÜM BEKLİYOR

Şu an Türkiye'de 30 büyükşehirde yaklaşık 6 buçuk milyon konut kentsel dönüşüm bekliyor.

'Kentsel Dönüşüm' kanunu çıktığı zaman bu dönüşüm 2013'e kadar 20 yılda olacak diye planlanmıştı.

Bu konun üzerinde Saadet Partisi İl Başkanı ve İnşaat Mühendisi, Yapı Denetim Şirketi sahibi Fesih Bingöl Buna ciddi şekilde uyarıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a; 'Kentsel Dönüşümler bir an evvel hızlandırılmalı' diye bir yazıyı kaleme alıp gönderdiğini biliyorum.

Bingöl,'Bu kentsel dönüşümle ilgili anlayış farklılığına ihtiyaç var. Ne olmalı? Vatandaşın cebinden hiçbir kuruş çıkmadan ada bazında emsal ve kat artışıyla yapacağımız imar değişimiyle bu dönüşüm olabilir. Öbür türlü devlet kaynaklarından böyle bir kaynak bulup kentsel dönüşümü yapamazsınız. 20 yılda da 50 yılda da yapılamaz. Bu süreç böyle devam ederse olası depremlerde can kayıplarımız olabilir. Yönetenlerin bu konuda ciddi manevi sorumlulukları var' diyor.

Son olarak da şunu da belirtiyor:

'Meslek odalarımızın ve üniversitelerimizi de mutlaka kabuğunu yırtıp görüş beyan etmesi lazım. STK'lar, partiler bu konuda bir araya gelerek Eskişehir'in ihtiyacı olan projelerin hayata geçirilmesiyle ilgili mutlaka kolektif anlayışı ortaya koyması lazım. Biz buna öncülük edebileceğimizi söylüyoruz'.
* * *

Haklı değil mi?

STK'larda cumhurbaşkanına 'kentsel dönüşümlerin bir an evvel yapılmalı' diye gereken çağrıyı yapmalılar.

Onların da sorumlukları var.

Sessiz kalmamaları gerekir.

Bu nedenle tekrar ediyorum.

'Kanal İstanbul' projesi için harcanacak tüm Türkiye'deki ekenomik ömürlerini doldurmuş binaların yenilenmesi için kullanılacak olursa daha hayırlı olur.

Fesih Bingöl 'Kentsel Dönüşüm' için bir öneride bulunuyor.

O da şu:

'Yerinde dönüşüm yapılmalı. Tek katlı binaların yerine kat artımı yapılarak zemine göre 5-6 katlı binalar yaplırsa kimsenin cebinden 5 kuruş çıkmadan hak sahiplerinin konutları yenilenmiş olur. Hem de yeşil alanlar da bırakılarak. Bu konuda hem hükümet hem de belediyeler gerekli adımları atmalılar.'

Haklı değil mi?

Madem devlet 'Kentsel Dönüşüm' için vatandaşa parasal destek veremiyorsak bu formül uygulanırsa kimse mağdur olmamış olur.

* * *

DSP CUMHUR İTTİFAKINA MI KATILACAK?

Oda TV yazarlarından Murat Yetkin'in geçtiğimiz hafta içerisinde yazmış olduğu yazısını tesadüfen okudum.

Google haberlerine göz atarken gözüme çarptı.

Başlığı görünce Oda TV'nin internet sitesine girerek Murat Yetkin'in yazısının tamamını okudum.

Gazeteci Murat Yetkin, yazısında AK Parti kulislerinde DSP'nin yakında Cumhur İttifakı'na katılacağı söylemlerinin dolaştığını aktarmış.

'AK Parti çevrelerinde DSP'nin yakında kendilerine, Cumhur ittifakına katılacağı yolunda bir umut başlamış durumda' diyen Yetkin, 'DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'ın 30 Aralık 2020'de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmesini, eski Genel Başkan Masum Türker'in son zamanlarda hükümet yanlısı kanallarda görünmeye başlamasını da buna kanıt olarak gösteriyorlar. Herhalde bu çaba içindekiler DSP'nin Cumhur İttifakına yanaşması halinde CHP'nin bölüneceğini düşünüyorlar. CHP ve İYİ Partiden kopmaları kontrol altındaki medya kanalıyla teşvik ederek muhalefetin altını oyma çabalarında sırada bu olsa gerek' ifadelerini kullanmış.

'İDDİA DOĞRU DEĞİL'

Murat Yetkin'in yazısını DSP Genel Başkan Yardımcısı Eskişehir'de ikamet eden hemşehrimiz Dilara Tambova'ya göndererek iddiların doğru olup olmadığını sordum.

Yazıyı okuduktan sonra Dilara Hanım geri dönüş yaparak, 'DSP'nin Cumhur ittifakına katılacağı iddiaları doğru değil. İttifak konusu gündeme dahi gelmemiştir' diyerek kısa bir bilgi notu gönderdi.

O da şöyle: 'Bu bilgi kesinlikle doğru değil. İttifak konusu gündeme dahi gelmemiştir. Zaten Murat Yetkin'de, Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'nın böyle bir çabası ve umudu olabileceği mealinde yazmış. Ayrıca, genel başkanımız bütün partileri ziyaret ederek, bazı çalışma raporlarını sunmuş ve genel istişarelerde bulunmuştur. Hukuk ve ekonomi reformu ile ilgili bir taslak çalışması hazırladık ve eş zamanlı olarak tüm partilere sunuldu. Genel Başkanımız da konuyla ilgili Oda TV'ye detaylı açıklama da yaptı. Ama önümüzdeki süreçte, bu tür teklifler geleceği muhakkak. İttifaklar süreci, bu dönem daha çetin geçeceğe benziyor. Ayrıca CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu'da bu ittifak sürecini yönetebilecek gibi görünmüyor.'

* * *

Oda TV yazarlarından Murat Yetkin herhalde bir duyum almış olmalı ki bunu da köşesine taşımış.

DSP'nin en tepesindeki isimlerden birisi olan Dilara Tambova'nın, partisinin; 'cumhur ittifakına katılacağı' şeklinde genel merkezde bir hazırlık veya çalışma olsa duymaması mümkün değil.

* * *

Ancak Dilara Hanım'a rahmetli Süleyman Demirel'in şu sözünü de hatırlatamadan geçemeyeceğim.

Çok ince hesapları sinesinde bulunduran siyasete yönelik olarak dile getirilen söylemlerden biri 9. Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel'in; 'Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir..' sözleriyle ifade ettiği söylemdir. 24 saat içinde siyasette her zaman için önemli değişiklikler meydana geleceğini ima eden bu söylem.

Bunu bir kenara yazmalı.

İkinci olarak da yine merhum Süleyman Demirel'in sözü:

'Her gece iki gündüz arasındadır'.

* * *

Bu iki sözde çok şey ifade ediyor.

Tabi ki anlayana.

* * *

MARKETLERDE 55 TL TMO'DA 60 TL

Toprak Mahsülleri Ofisi'nin satış ofislerinde Ayçiçek yağı da satılmaya başlandı. Güzel bir uygulama. Tıpkı Tarım Kredi Kooperatiflerinin satış mağazalarında olduğu gibi çeşit artırılmalı.

Kamuya ait satış ofisleri veya mağazalarında çeşit sayısı ne kadar artarsa büyük marketlerde satılan ürünler arasındaki fiyat dengesi değişebilir.

Ancak kamunun hedefi bir satıştan elde edilecek kar olmamalı.

* * *

12 Nisan'dan itibaren Devlet Malzeme Ofisleri'nin büfelerinde Ayçiçek yağı satışlarına başlandı.

'Fiyatı nedir?' diye TMO'nun sitesine girerek inceledim.

5 litresi 60 TL.

Hani TMO'nun büfelerinde ucuz, 'yerli ve ithal pirinç, fındık içi' geçmişte ise 'fındık yağı' satılırdı.

Vatandaşlar özellikle pirinç ihtiyaçlarını buradan karşılardı.

Fiyatı ithalden biraz yüksek olmasına rağmen yerli prinç daha çok tercih edilirdi.

Hatta kuyruklar oluşur, insanlar dakikalarca sırada beklerdi.

Zaman zaman bende pirinç, fındık içi ve fındık yağı almıştım.

* * *

Birkaç ay önce TMO'nun önünden geçerken gözüme çarpınca satış büfesine giderek; 'yerli pirinç var mı?' diye sordum.

'İthal var' dediler.

Şaşırdım.

Türkiye'de ciddi miktarda pirinç üretiliyor.

TMO ise 'yerli' yerine 'ithal' pirinç satıyor.

Bunu araştırdığımda, ithal pirinçin fiyatı ucuz olduğu için daha çok tercih ediliyormuş.

Gerçekten gerekçe buysa şaşırmamak mümkün değil.

TMO kamu kurumu.

İthal pirinci ucuza alıp vatandaşa üzerine yüksek oranda kar marjı koyupda mı satıyor?

İthal pirinç satılarak daha çok mu para kazanılıyor?

Yerli pirinç satışından neden vaz geçildi?

Aklıma gelen deli sorular.

* * *

Gelelim yağ meselesine.

Yukarıda da yazdım.

TMO satış büfesinde 5 litrelik Ayçiçek yağının satış fiyatı 60 TL.

Dün ihtiyaçlarımı gidermek için merkezleri Eskişehir dışında bulunan iki markete gittim.

5 litrelik ayçiçeği fiyatlarına göz attım.

55 TL'den başlıyor 70 TL'ye kadar satılanı var.

Marketten çıkıp toptan ve perakende bakkaliyecilik yapan bir işletmenin önünden geçerken teneke Ayçiçek yağlarını gördüm.

İçeriye girip fiyatını sordum.

'58 TL. Seni tanıyorum. 55 TL ver' dedi.

Bu toptan ve perakende satış yapan işyeri Ayçiçek yağınının 5 Kg'nı 58 TL'ye sattığında para kazanıyor.

Toprak Mahsülleri Ofisi kamu kurumu.

Kar marjı pisayasa göre düşük olması gerekir.

Vatandaşlar büyük marketlerden Ayçiçek yağının 5 Kg'nı 58 TL'ye alırken neden TMO'ya gidip 60 TL'ye alsın.

Hemde şehir merkezinden epeyce uzak.

Ekstradan ulaşım ücreti de ödeyecek.

Yağın maliyeti kendisine 70 TL'ye olacak.

* * *

TMO'nun amacı vatandaşa marketlerden daha düşük fiyatla ürün satışı yapmak olmalı.

Olmalı ki vatandaş cebine kalacak 5 TL için TMO'nun Ayçiçek yağını tercih etsin.

Piyasa fiyatıyla aynı ise hatta 4-5 TL daha yüksek ise tercih eder mi?

TMO sattığı Ayçiçek yağının rakamını güncelleyerek piyasadan daha ucuza satmalı.

Böyle olursa vatandaşın cebine katkı olur.

* * *

Hedefinizi Belirleyin

Başarının temelleri, amacınızı tespit etmekle atilir.

Başarı için, öğrencinin hayattan ne beklediğini amacının ne olduğunu bilmesi gerekir.
Başarılı olmanın tek ve mutlak ölçüsü iyi bir üniversiteye girmek, herkesin gıpta ettiği bir mesleğe sahip olmak değildir.
Elbette önemlidir ama İnsan, yetenekli olduğu çok değişik alanlarda, severek yapabileceği çeşitli işlerde kendini ortaya koyabilmişse, yaşamdan zevk alan biri ise, başarılı olmuş demektir.
Hayatta en büyük amaç mutlu olmaktır.
Her şey bunun uğruna yapılmaktadır. Ancak herkesin mutlu olmak için kullandığı araçlar farklıdır.
Çalışmanızın yönünün belirlemek ve çalışma isteğinizi sürekli tutmak için yapmanız gereken en önemli şey, sizi ilerde umutlu edecek yolu belirlemektir.
Neye ulaşmak için çalıştığınızı bilmeniz gerekir.
Başari tek başina olmaz. Mutluluk, cevre, motivasyon, paylaşim, bilgi. Ama ilk yapılmasi gereken belirlediginiz hedeftir.
Hedef ve mücadele başarıyı getirir. Birileri tarafindan takdir görmekse özgüveni yükseltir. Bu sayede basarinin zirvesine tırmanma şansınız artar.

(alıntı)* * *