Ege Denizi'nde İzmir'in Seferhisar İlçesinin 17.26 kilometre açığında meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem Bayraklı ve Bornova ilçelerinde büyük hasara neden oldu. Deprem İzmir'in yanı sıra Aydın, Muğla, Manisa, Denizli, Çanakkale, Bursa, Eskişehir, İstanbul, Uşak, Kütahya, Yalova, Tekirdağ ve Edirne'de de hissedildi.

Deprem anında binalar yıkıldı, enkaz altına kalanların bazıları yaralı olarak kurtarıldı bazıları da hayatını kaybetti.

Bu vesile ile depremde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Allah bir daha yaşatmasın!

* * *

Allah yaşatmasın demek ne kadar doğru?

Türkiye deprem kuşağında olan ülkelerden birisi…

Ülkemizi derinden sarsan bu depremler geçmişte yaşandı. 4 gün önce de İzmir'de

Bundan sonra da yaşanmaya devam edecek.

Bunun önüne geçmek mümkün olmayacağına göre depremle yaşamaya devam edeceğiz.

* * *

Türkiye'de 1950'lerden sonra sanayileşmeye bağlı olarak kırsaldan kente doğru bir iç göç başlamış, aşırı göç alan kentlerde yaşanan kontrolsüz ve hızlı büyümeye bağlı olarak depreme karşı dayanıksız yapıların ve kentlerin oluşmasına neden oldu.

Halkın depreme karşı hazırlık ve duyarlılık konusunda yeteri kadar bilinçlenmemiş olması kayıpları arttırmaktadır.

İzmir'in Bayraklı ve Bornova ilçelerinde gördük?

Depreme dayanıklı olmayan ve alüvyonlu arazilerin üzerine yapılan binalar yıkıldı.

Demek ki uzmanların yıllardır söyledikleri gibi insanları öldüren deprem değil, depreme dayanıklı olmadığı için yıkılan binalar.

Peki, Eskişehir depreme ne kadar hazırlıklı?

Depremle ilk kez ciddi olarak tanıştığımız 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra Eskişehir'de neler yapıldı, ne gibi önlemler alındı?

* * *

Binlerce canı yitirdiğimiz 17 Ağustos 1999 gecesi, hayatımızda acısı unutulmayacak büyük izler bıraktı.

Marmara ve ardından 2011 yılında yaşanan Van depremleri de gösteriyor ki ülkemizde depreme karşı ciddi önlemler alınması şart.

Peki, kanayan yaramız haline gelen deprem gerçeği ile 21 yılda ne kadar yüzleşebildik?

Aynı trajediyi tekrar yaşamamak adına şimdiye kadar neler yaptık, neler yapamadık?

Bu hayati konularla ilgili olarak gerek hükümetler gerekse yerel yönetimler ciddi anlamda çalışmalar yaptılar.

Ama uzmanlar hala eksiklerimizin olduğunu ve yaşanan bu depremlerden yeterince dersler çıkarmadığımızı söylüyorlar.

* * *

İmar ve nazım planlarında toplanma alanının olmadığı dile getiriliyor.

Toplanma alanı deyince Japonya'ya bakmalıyız.

Japonya'da parklar depremde yaşamak için hazırlanmış, 3 gün yetecek su tankları var, seyyar tuvaletler kurmak için sistemler var.

Yemek stokları ve kurtarma ekipmanları için depolar var.

Bizde 21 yıl geçti, benzer tek bir örnek olmadığını biliyorum.

* * *

Bu son İzmir depremi bize her an depreme hazırlıklı olmamız gerekliliğini bir kez daha hatırlattı.

Kentsel dönüşümde ve altyapıda ne durumdayız?

Aslında 2000'lerin başında başta Türkiye'nin dört bir yanında kentsel dönüşüm başladı.

Fakat deprem profesörlerine göre bu dönüşüm gerçek anlamda yani olması gereken bir kentsel dönüşümü ifade etmiyor.

Dün İstanbul merkezli yayın yapan TV'leri izlerken uzmanlarda bu konuya dikkat çektiler.

Bir uzman,' Hali hazırda yapılan dönüşüm, var olan boş alanların yapılaşmaya açılmasını ve yıkılarak yeniden yapılacak binaların yıkılandan daha yüksek ölçekte yapılmasını kapsıyor. Kentsel dönüşüm bu şekilde uygulandığından aslında hatalı. Yık-yap çözüm değil. Gerçek dönüşüm, boş alanların ve yeşil alanların da hesap edilerek, çevre düzenlemesinin yapılarak, sokak ve cadde genişliklerinin de düşünülerek hayata geçirilmeli' şeklinde uyarılarda bulundu.

Çok haklı.

Gerçek kentsel dönüşüm öyle olmalı.

* * *

Peki, Eskişehir olası bir depreme hazırlıklı mı?

Örneğin toplanma alanları konusunda insanlar bilgilendirildi mi?

Hangi mahallede yaşayanlar depremden sonra nerelerde toplanacaklarını biliyor mu?

'Olası bir deprem sonunda nerelerde toplanacağınız konusunda bilginiz var mı?' diye Hamamyolu'ndan veya Köprübaşı'ndan gelip geçenlere sorun.

Kaç kişi biliyorum diyecek?

TOPLANMA ALANI NASIL OLMALI?

Bir kere geniş, boş bir alan olmalı. Altyapısı, çevre güvenliğinin olması lazım. Çeşitli gıdaların yanı sıra ilaç ve su da olması lazım. Bir depolama alanı olmalı ki insanlar temel ihtiyaçlarını hayat normale dönene dek karşılayabilsin. Elektrik, jeneratör, tuvalet ise unutulmaması gereken önemli gereksinimler.

Eskişehir de belirlenen yerler toplanma alanı kabul edilemez.

Orada yeme-içme tuvalet sorunu yaşanacak. Karşılanamazsa hastalıklar ortaya çıkacak.

Bu Afet üstüne afet demek…

* * *

17 Ağustos depreminde Eskişehir de 86 kişi hayatını kaybetti.

Yalnızca yıkılan Tarhan Apartmanında 33 kişi öldü.

Hatırlanacağı gibi Apartmanın altında oto galerisi vardı.

Zemin katın oto galerisi olarak kullanılması için binayı taşıyan kolonların kesildiği iddia edildi.

Bu depremden sonra Eskişehir'deki bu tür binaların zemin katları tek tek kontrol edildi mi?

Aynı sorunla karşılaşılması halinde o binanın akıbeti ne oldu?

* * *

Büyükşehir Belediyesi'nin Anadolu Üniversitesine yaptırmış olduğu Eskişehir'le ilgili ciddi çalışma var.

Bu çalışmanın üzerinden yıllar geçti.

Sanırım AÜ'nün yaptığı bu çalışma güncellenmiştir.

Büyükşehir ile Odunpazarı Belediyelerinin 'Afet riskli alanların Kentsel Dönüşüm' kapsamına aldığı mahallelerde yaşayan bazı vatandaşlardan tepkiler gelince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu mahallelerde yapılması gereken dönüşüm yetkisini 'bakanlık tarafından yapılacak' gerekçesiyle durdurdu.

Ancak aradan iki yıl geçmesine rağmen bir gelişme olmadı.

* * *

Bakanlık olacak bir deprem de Eskişehir'de yaşanacak olan olumsuzluğu önlemek adına belediyelerin aldığı 'Afet riskli alanların Kentsel Dönüşüm' yetkisini ya tekrar belediyelere vermeli, ya da bakanlık olarak kendi yapmalı.

* * *

Ranta kurban edilmemeli!

Son günlerde Eskişehir de çok tartışılan bir konu.

'Şeker Fabrikası ve TÜLOMSAŞ şehir dışına taşınmalı'.

Evet, haklılar her iki kurumda şehir dışına taşınmalı.

Şehir içerisinde kaldılar.

Bende taşınmasından yanayım.

Ancak arazileri ne olacağı konusunda kimse düşüncesini söylemiyor.

Buralar şehre çeşitli amaçlarla kazandırılacak sosyal alanlar olmalı.

Yani ranta kurban edilmemeli.

* * *

Eskişehir Şeker Fabrikası çok büyük bir alan üzerinde kurulmuş.

Keza TÜLOMSAŞ'ın arazisi ondan daha büyük.

Her iki kuruluşun arazileri şehir içerinde kaldığı için çok çok kıymetli.

Bu nedenle yıllardan beri de birilerinin gözü bu arazilerde.

Özellikle yıllardır Şeker Fabrikasının özelleşmesi gündemde.

Özelleştirilen oldu.

Her ne kadar arazileri korunacak dense de öyle olmadı.

* * *

Şeker fabrikalarımız cumhuriyet döneminin en önemli projelerinden biridir.

5 Nisan 1925'te kabul edilen kanunla birlikte önce Uşak ve Alpullu, sonra da Eskişehir ve Turhal Şeker fabrikaları kuruldu.

Kamu tarafından kurulan şeker fabrikalarının bazıları karlılık amacı gözetilmeden, yörenin sosyal ve ekonomik gelişmişliğine katkı sağlamak için kurulmuştur.

Bu fabrikaların bugün arazileri kıymetli arsalar haline geldi.

Önce özelleştirme kapsamına alınan Eskişehir Şeker Fabrikası şimdilik özelleştirme kapmasından çıkarıldı.

14 şeker fabrikası özelleştirme kapsamına alındı ve 9'u devredildi, 'En az 5 sene üretim yapacak' sözü havada ve yüzlerce işçi işsiz kaldı, şeker pancarı üreticilerinin büyük bir kısmı da üretimden koparıldı.

Teker teker satılan şeker fabrikalarının arazileri de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satılmaya devam ediyor. Kırklareli, Edirne, Erzurum, Aksaray, Manisa'daki şeker fabrikalarının 174 bin metrekarelik arazileri 5,5 milyon liraya satıldı.

(Kaynak Yeniçağ: Şeker fabrikalarının arazileri parsel parsel satılıyor!)

Hükümet şeker fabrikalarını özelleştirirken kamuoyundan gelen tepkiler üzerine fabrikaların değerli arazilerinin satışının olmayacağını açıklamıştı.

* * *

Şeker Fabrikası ile TÜLOMSAŞ'ı mevcut yerlerinden şehir dışına taşımak kolay değil.

Taşımaların çok yüksek maliyetleri var.

Bu maliyetleri karşılamak da kolay değil.

İkincisi diyelim taşınmalarına karar verildi.

Yer belirlenecek.

Sonra inşasına başlanacak.

Sonra da mevcut fabrikalardaki makineneler sökülüp yeni fabrikaya montajları yapılacak.

En az 6 ay ile 1 yıl sürer.

Oluşacak üretim kayıpları nasıl karşılanacak?

Taşınan fabrikaların arazileri nasıl değerlendirilecek?

* * *

'Şeker Fabrikası ve TÜLOMSAŞ'ı şehir dışına taşınmalı' söylemleri birilerinin iştahını kabartır.

Bu tür konuşmalar yıllardır gözleri o arazilerde olanların ekmeğine yağ sürmek demektir.

Bu tür söylemler yıllardır özelleştirmesi gündemde olan Şeker Fabrikasının satışını kolaylaştırır.

Ankara'da önemli makamlarda oturanlar da;

'Şeker Fabrikası şehrin havasını kirletiyor madem satalım. Alıcı da fabrikayı şehir dışına kursun' derse bu kararı destekleyecek misiniz?

Eskişehir için çok büyük önem arz eden iki kurum taşındığında arazilerinin de satılıp yerlerine yüksek katlı binaların yapılmasından hiç rahatsız olmayacak mısınız?

* * *

İçinde TÜLOMSAŞ lojman spor ve sosyal tesislerinin de yer aldığı TCDD'ye ait 123 hektarlık arazinin Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri'nin bilgisi olmadan imara açılması tepkilere neden oldu.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in de ifade ettiği gibi bu bölge yeniden yapılanacaksa, mutlaka Büyükşehir Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyelerimiz ile işbirliği içinde şehrin ve hemşerilerimizin ihtiyaçları öncelik kabul edilerek planlama yapılmalıdır.

TÜLOMSAŞ'ın 500 dönümlük arazisinin de bulunduğu bu alanlar iskana açılarak satılacak mı?

Bakanlıktan bu konuda bir açıklama yok.

Eğer bu bölge imara açılacaksa, o zaman tıpkı yıkılan stadyumun alanın bir bölümünün imara açılma düşüncesine tepki göstererek millet bahçesi yapılmasına dönüştüren Eskişehirliler aynı tepkiyi burada da göstererek imara açılmasına engel olacaklardır bilginiz olsun.

* * *

Her iki kuruluşun arazileri şehrin bir anlamda akciğerleri.

Arazilerin satışı demek nefes borumuzu tıkamak demek…

Bilmeyerek boğulmamıza destek mi veriyorsunuz?

* * *

Bu türküyü söylemekten vaz geçin.

Uyuyan devleri de uyandırmayın.

Kokudan kurtulacağız derken şehrin iki ana damarının kesilmesine göz mü yumacağız?

* * ** * *

HAREKETE GEÇMEK İÇİN İHTİYACINIZ OLAN NE?


Kurbağalardan biri bir traktörün açtığı teker izinin dibinde zıplayıp durmaktadır. Öbürü onu görür ve aşağıya seslenir:
Kurbağalardan biri bir traktörün açtığı teker izinin dibinde zıplayıp durmaktadır.
Öbürü onu görür ve aşağıya seslenir:
'Hey aşağıda ne yapıyorsun sen? Yukarısı çok daha iyi daha çok yiyecek var burada.'
Kurbağa yukarı bakar:
'Buradan çıkamıyorum ki!'
'Sana yardım edeyim' der ikinci kurbağa.
'Hayır, git başımdan. Ben iyiyim. Burada bana yetecek kadar yiyecek var.'
'Peki, öyleyse' der ikinci kurbağa.

'Ama burada araştıracak gezinecek çok daha fazla yer var.'
'İhtiyacım kadar olan yere sahibim ben.'
'Peki, öbür kurbağalarla tanışmaya ne dersin?'
'Bazen buraya iniyorlar olmazsa oradaki arkadaşlarıma seslenebilirim.'
İkinci kurbağa, kurbağa usulü iç geçirir ve zıplaya zıplaya gider.
Ertesi gün aşağıdaki kurbağanın yanında zıpladığını görünce şaşırır.
'Hey! Aşağıda şu tekerlek izinde yaşıyorsun sanıyordum. Ne oldu?'
'Bir kamyon geliyordu da...'
***
Sizin harekete geçmek için ihtiyacınız olan ne?

*-****