Geçtiğimiz Salı günü, yerel gazetelerimizin neredeyse tamamının manşetinde bir haber vardı...
'Tarihi Halkevi binası geri geliyor...'
Bugün İşbankası Merkez Şubesinin bulunduğu bina ile Sivrihisar Caddesi tarafından bir dizi işyerinin bulunduğu bina, tarihi niteliğini çoktan yitirmiş olsa da hala, 'eski Halkevi' olarak da anılır...
Prof. Dr. Mesut Erşan, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi (CTAD, Yıl 6, Sayı 12,Güz 2010'da yayınlanan makalesinde,
Eskişehir Halkevi'nin Türkiye'de ilk kurulan 14 Halkevi'nden biri olduğunu ve 14 Şubat 1932 tarihinde açıldığını belirtiyor.
'Halkevi ilk önce bugün Süleyman Çakır Lisesi'nin bulunduğu yerdeki bir binada faaliyete başlamış.
1 Ocak 1936 tarihinde, o dönemde Eskişehir Belediyesi Fen İşleri Şefi Mimar İzzet (Baysal) tarafından planı çizilen, konferans salonu ve dükkanlarıyla bir kompleks halindeki 250 kişilik yeni binasına taşınmış ve faaliyetlerini bu binada sürdürmüştür.'
*****************************
Yazının girişindeki habere geri dönersek...
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından projenin onaylanmasıyla, işte o eski Halkevi binası orijinal haliyle yeniden yapılacak...
Bu proje,
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in en büyük hayallerinden biri...
İlk gençlik yıllarında kendisinin de çok sık kullandığı bir merkez burası...
Sohbetlerinde ve anılarında sıkça söz ettiği bir kuruluş...
Yılmaz Büyükerşen'in katılımıyla Büyükşehir Belediyesi'nde yapılan toplantıya, İş Bankası teknik ekibi, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve yüklenici firma temsilcileri de yer alıyor....
Toplantıda, projenin bundan sonraki aşamaları ve süreç değerlendirilirken, sonrasında yerinde incelemeler de yapılıyor...
Haber şöyle devam ediyor...
'Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de, Büyükşehir Belediyesi ve İş Bankası birlikteliği ile Cumhuriyet döneminin en önemli kültür ve eğitim kurumlarından olan Halkevi Binasının, 1950 yılında satılıp yok edilmeden önceki projeleri ile yeniden yapılarak, şehrin hafızasına tekrar kazandırılacağını belirtti.
Büyükerşen, bu çalışmanın kent belleğine önemli bir katkı olacağını, Cumhuriyet döneminin en kıymetli değerlerinden olan Halkevlerinden yalnızca Eskişehir'dekinin yıkılmasıyla yapılan hatanın yıllar sonra düzeltilmesinin önemine dikkat çekerek, 'Böylesi bir mirası, eski kimliğine uygun ve hatırlatır şekilde gelecek nesillere aktarmayı çok önemsiyorum. Halkevi Binasının eski kimliğine uygun şekilde yaşatılması Eskişehir için de kıymetli bir değerdir' diye konuştu.'
*****************************
Haber yerel basında ve hatta yaygın basında geniş yer bulunca, bazıları yine suratlarını ekşitip, projeyi küçükser bir tavır sergiliyorlar...
Çünkü,
Özellikle kurulduğu ilk dönemde (1932-1951) Halkevlerinin hem ülke hem de Eskişehir için ne denli önemli işlevlere sahip olduğunu bilmiyorlar...
1934 yılının ülke ve şehir imkanlarıyla devasa ve görkemli bir yapı ortaya çıkarmak pek mümkün olmadığı için, binanın orijinal hali daha mütevazı, gösterişten uzak, görünüşünden çok işlevinin önemli olduğu bir görüntüye sahip...
Bir taraftan tarihi İş ve İşçi Bulma binası, Ana ve Çocuk Sağlığı, sonrasında Aile Hekimliği merkezi olarak kullanılan yine tarihi binalar tek tek yok olup giderken, böylesine önemli bir tarihe tanıklık eden binanın yeniden inşa edilmesi Eskişehir için inanılmaz derecede önemlidir...
Eskişehir'in böyle bir yapıya fiziksel olarak ihtiyacı yok ancak, şehrin geçmişini, ruhunu ortaya koyacak, yeniden filizlendirecek, aydınlanma döneminin en önemli simgelerinden biri olarak ihtiyacı var...
Bu gerçeği de herkesin görmesini ve kabul etmesini de beklemiyoruz zaten...
*****************************
Yazıyı,
Prof. Dr. Mesut Erşan'ın yukarıda atıf yaptığımız makalesinden bir bölümü aktararak noktalayalım...
Yaşayanların İfadesiyle Eskişehir Halkevi
Eskişehir Halkevinin faaliyetlerine tanıklık eden ve o günleri yaşayanların ifadesine göre
Halkevi şehrin kültürel anlamda bir lokomotifi idi. Bu bağlamda o günleri yaşayanlardan Emekli fotoğrafçı Ramazan Özen şunları aktarmaktadır:
'Ben küçük iken, zaten Halkevi civarında oturuyordum(Sakarya Caddesi'nin girişinde). Çok yakındım Halk Evi'ne... Orada biz çok şeyler gördük: Şiir günleri, tiyatrolar, konserler, sergiler, her 10 Kasım'daGünbaşı'na bakan köşesindeki o viraj, o münhani yerde...
'Atatürk Köşesi' yapıyorlardı. Bir kız öğrenci, bir erkek öğrenci nöbete dikiyorlardı
orada; halk da Atatürk'e saygı duruşu yapıyordu. Her 10 Kasım'da öyle yapıyorlardı öyle yapıyorlardı orada. Çok güzel oluyordu. Kültür hizmeti veriyordu Halk Evleri, o zaman. Ben orada çok tiyatro seyrettim; okulların tiyatroları orada sergileniyordu. Lisenin, Atatürk Lisesi'nin oynadığı oyunlar vardı. İstanbul'dan gelen
tiyatrolar oynuyordu. Konuşmacılar gelip konuşmalar yapıyorlardı. Müzik dersleri
veriliyordu; keman dersleri ve müzik aletleri dersleri veriliyordu meraklısına.
Yani halka çok faydalı kültür hizmeti yapıyordu Halk Evleri. Demokrat Parti geldi 1950 senesinde, bir müddet sonra orayı bozdular; Halk Evi'ni
Halk Evi olmaktan çıkardılar, orayı başka maksatlarla kullandılar... Sonra da esnafa parça parça işyeri olarak sattılar.'