Türkiye'de giderek derinleşen ekonomik darboğaz pandeminin de etkisiyle daha da yıkıcı hal alarak çok sayıda esnafa kepenk kapattırdı. Ocak 2018 ile Ağustos 2020 dönemleri arasında açılan dükkanların yüzde nerede ise yüzde 25'i kapısına kilit vuruldu.

Covid-19 salgını ile daha da belirginleşen ekonomik krizin yurttaşa etkisi her geçen gün daha da büyük boyutlara ulaşıyor. Yalnızca Eskişehir'de sadece dört ay içinde Seyyar Tuhafiyeciler ve İşportacılar Odası'na bağlı 60'a yakın üye odadan kaydını sildirdi.

* * *

Cumartesi günü öğleden sonra evden çıkıp çarşıda biraz gezindim.

Şehrin bir zamanlar adeta arı gibi insanların dolaştığı caddelerinde hareketlilik nerede ise yüzde 50 oranında azalmış.

Artık insanlarımız çok çok mecbur olmadıkça ne kendileri ne de çoluk çocukları evden çıkmıyor. Çok büyük ihtiyaçları yoksa gıda dışında alışveriş yapmıyor.

* * *

Esnaf Sarayı'nın açıldığı günden beri hazır elbise, pantolon, ceket, gömlek gibi giyim mağazası olan arkadaşıma uğradım.

Herhangi bir ihtiyaç falan olduğundan değil.

Zemin kattaki pet shop marketten kedilerime yem aldım.

Bahaneyle de kendisine de uğradım.

* * *

Önce halini hatırını ve sağlık durumu, ardından da 'işler nasıl?' diye sordum.

Hani; 'bir dokun, bin ah işit' derler ya.

Bende sanki yarasına tuz basmışım da canı yanmış gibi başladı yakınmaya.

'İşlerimiz çok kötü. Çoğu zaman siftah yapmadan dükkanımızı kapatıyoruz. Kredi kartı çekmesek veya çok yakın tanıdıklarımıza veresiye vermesek hiç iş yapamayacağız. Benim dışarıda yaklaşık 20 bin TL'nin üzerinde alacağım var. Ancak, alacaklarımı alamıyorum. Vatandaşta da yok ki versin. Çekler, senetler birikti ne yapacağımı bilemiyorum. Veresiye verdiğimizde, alamadıklarımızın üstünü çiziyoruz. Alabildiklerimizi de artık kar sayıyoruz. Esnaf, dükkanına kilit vuracak duruma geldi. Perişanlık diz boyu. Satış olmadığından yeni mal alamıyoruz. Alsak bile sattığımız fiyattan alamıyoruz. 10 takım elbise satmışsam yerine 5 alıyorum. Bu durum yıl sonuna kadar böyle devam ederse benim gibi küçük ölçekli çok sayıdaki esnaf ya batar ya da zararın neresinden dönersem kar diyerek dükkanının kapısına kilidi vurur.'

* * *

Bir hafta öncesine kadar piyasalardaki hareketsizliği ve esnafların içerisinde bulunduğu durumu yakından izleyerek neler yaşandığı konusunda oda başkanları ve esnaflarla istişare yapan Esnaf Odaları Birliği Başkanı Ekrem Birsen bile patlayarak Eskişehir esnafı için acil destek çağrısı yaptı.

Esnaf ve sanatkarlarımız için taleplerimizin acilen uygulamaya alınmasını hükümetimizden bekliyoruz' dedi.

Birsen, milletvekillerine ve hükümete şöyle seslendi:

'Esnaf bırakın aldığı destek kredisini, borçlarını bile ödeyemez hale geldi. Virüs salgını nedeniyle işler durdu. Esnaf satış yapamadan dükkanını kapatır hale geldi. SGK, BAĞ-KUR primleri, kira, vergi stopaj, su, elektrik, internet, banka kredileri ve devlete olan tüm resmi borçlarını ödeyemez duruma geldi. Aynı zamanda ailesini geçindirmek zorunda olan esnafımızın hali içler acısı. Böyle vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Virüs salgını sebebiyle esnafa verilen kredisi ödemeleri kapıya dayandı. Bu kredi ödemelerine erteleme getirilmesini istiyoruz.'

* * *

Son günlerde Bakkallar, Seyyar Tuhafiyeciler, Servisçiler, Kahveciler Odalarının başkanları zaman zaman yaptıkları basın açıklamalarıyla sıkıntılarını gündeme getirip kamuoyu ile paylaşıyorlar.

Ancak çıkardıkları ses bir türlü Ankara'ya ulaşmıyor!

Seyyar Tuhafiyeciler Odası Başkanı Ali Safa Şen'in, 'odaya kayıtlı üyelerimizden 60'a yakını kaydını sildirdi. Geçtiğimiz yıllarda 50-60 bandına bir yılda ulaşıyorduk. Şu anda 6 ayda 60 civarında üyemiz kaydını sildirdi. Gelenlere 'Neden kapatıyorsunuz?' diye soruyorum. Yüzde 80'i aşağı yukarı pandemiden dolayı, iş yapamadıklarından dolayı kapattıklarını söylediler' diyerek şunu öneriyor:

'İşinin başında duran esnafımızın yeniden ayağa kalkabilmesi için karşılıksız nakit desteği verilmeli. Ekonominin barometresi olan esnafa verilecek her türlü destek, piyasaya olumlu yansıyarak hem esnafı hem de ekonomiyi canlandırır.'

Bakalım Şen'in bu önerisi ne kadar karşılık görecek?

* * *

Çok sayıda esnaf kepenk kapattı. Henüz kapatmayanlar ise yapacak başka işleri olmadığı için düşe kalka devam etmeye çabalıyor.

Kahvehane, çay ocaklarına satılık ya da devren kiralık ilanları asıldı. Okullarda eğitime ara verilmesi servis aracı sahiplerini ve kırtasiyeci esnafını sıkıntıya soktu.

Okulların aylardır kapalı olmasıyla kantinci esnafı da can çekişiyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında esnaf ve sanatkara sağlanan ve 6 ay geri ödemesiz nefes kredisinin geri ödemeleri başlamak üzere. Esnaf, şimdi aldığı bu krediyi nasıl ödeyeceğinin kaygısını yaşıyor.

Esnaf, son derece ağır borç altına girdi.

Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla esnaf kredisine başvuran esnaf, daha önce özel bankalardan çektikleri kredileri ödeyemedikleri için yeni kredi çekemiyor.

Esnafın ayakta kalması için kredi borçları faizsiz ertelenmeli ve esnafa nakit desteği sağlanmalı.

Pandeminin 2021 yılında da devam edeceği öngörülüyor.

2021 yılında pandeminin bitecek piyasalar normale dönecek diye 'biraz daha sıkın dişlerinizi!' denilecek olursa yeni yıla kadar zar zor işyerinin kapısını açık tutmaya çalışanlar tabiri caizse gümlerler!

İşte o zaman yaşanabilecek sosyal patlamanın önüne geçmek çok çok güç olur.

* * *

Yıllardır söylüyor ama…

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, yıllardır 'ürün planlaması şart' diye bağırıp duruyor!

Ama velakin sesini bir türlü Ankara'ya duyuramadı!

Ya da duymak istemeyenler kulaklarını tıkadılar!

Bu yıl hangi ürün iyi para etti, ciddi kazanç sağladı.

Gelecek yıl herkes aynı ürünü ekerek, bir yıl önceki gibi ürününden çok para kazanmak hayali kurarlar.

Ancak o yıl ürün bolluğundan dolayı fiyat düşer, bırakın para kazanmayı zarar bile edenler var.

Bunun nedeni ise Türkiye'de ürün planlaması olmaması.

Oysa Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, her il için ayrı ayrı ürün planlaması yapsa, hiçbir çiftçi veya üretici mağdur olmaz.

Herkes de kafasına göre ekim yapmaz.

* * *

Bunu Süleyman Buluşan yıllarca dile getirmesine, Eskişehir'e gelen tarım bakanlarına planlama konusunda yaptırdıkları çözüm önerilerini rapor halinde vermesine rağmen maalesef dikkate alınmadı.

Örneğini birkaç yıl öncesi yaşadık.

Kış ortasında patates ve soğanın kilosunu 9-10 Liraya almak zorunda kaldık.

Bir yıl önce Türkiye'nin ihtiyacından fazla patates-soğan üretimi gerçekleşti.

İhtiyaç fazlası olduğundan fiyatlar düşünce üretici tarlasından ürününü sökmedi.

Zaten zarar etmişti.

Alıcı bulamazken birde söküm için işçi parası verecekti.

* * *

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, işini ciddi yapan ve üreticilere Pazar bulmak için de çırpındığını yakından biliyorum.

Anadolu Gazetesi'nden Hilal Kover ile söyleşi yaparak yaşadıklarını sorunları anlatmış.

Sorunlardan birisi de 'ürün planlamamasının olmaması'.

Önemli sorunlarından birisi de ürünlerine tüccarın kafasına göre fiyat vermesi.

'Sebze ve meyvelerde fiyat diye bir şey yok. Tamamen kaderine terk edilmiş. Bu sene bunun örneğini yaşıyoruz. Doludan sonraki hava şartlarından dolayı ertelenen üretim ekim ayına kaldı. Biz her sene ekim başlarında diğer illere sevkiyata başlardık. Ama şu an tarlada kaldı. Çünkü çok düşük fiyat veriyorlar. Göndermiş olsak bu maliyetin altından kalkamayız.'

Bir başka sorun ise tarlalara yeni sezon için tohum ekecek ama kaldırdığı üründen para kazanamadığı için mazot, gübre, ilaç parasını ödeyemediği için yenisini alamıyor.

* * *

Süleyman Buluşan, üreticilerin hükümetten beklentilerini de şöyle dile getirmiş:

'Üreticinin geçmiş yıllardan biriken borçları var. Hükümet beş yıllık planlama yaparak, faizleri kaldırıp diğer bankalara olan borçlarımızı devlet bankalarında toplayıp üreticiyi rahatlatmalı.'

Üreticilere de şöyle seslenmiş:

'Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Planlı ekim, planlı pazar. Bunu uygularsak tarımımız ayağa kalkar. Ürünlerimiz de para eder. Bizde para kazanırız.'

* * *

İTHAL FİYATI YERLİ ÜRETİCİYE VERİN


Tepebaşı Ziraat Odası'yla başladık.

Odunpazarı Ziraat Odası'yla devam edelim.

Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Naci Erdemli Eskişehir'in ciddi üreticilerden birisi.

Yıllardır da Ziraat Odaları yönetimlerinde görev yaptı.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında gümrük vergisi 1 Ocak 2021'e kadar sıfırlandı.

Yani yıl sonuna kadar yurt dışından sıfır gümrükle buğday, arpa ve mısır getirilebilecek.

Hani biz kendi kendimize yeten 7 ülkeden biriydik.

Nereden çıktı yurt dışından kendi ürettiğimiz ürünleri ithal etmek?

Eğer Türkiye de buğday, arpa, mısır açığı varsa bunu yerli çiftçilerimize ektirerek açığı pekala kapabiliriz.

Köylerden kentlere hızlı bir göç olduğundan bazı köylerde tarlalar boş duruyor.

Hadi diyelim boş, ekilmeyi bekleyen tarla yok.

O zaman boş duran hazine arazileri var.

Bu arazileri üreticilere Bila bedel kiralayarak ekim yaptıra bilirsiniz.

İthale gerek kalmaz.

* * *

Cumhurbaşkanlığının bu kararnamesine Naci Erdemli şu sözlerle tepki gösterdi:

'Şimdiye kadar buğdayda yüzde 45, arpada yüzde 35, mısırda yüzde 25 gümrük vergisi vardı. Bu vergiler kalktı. İthal tarım ürünleri ülkemize sıfır gümrükle rahatça girecek, tam da mısır hasat edilirken. Bu yüzden fiyatların düşmesi bekleniyor. Üreticimizden ciddi tepkiler var. Neden sıfır gümrükle ithal ediliyor, neden yurtdışındaki üreticiden pahalıya bizden ucuza alınıyor. Bu yıl mısıra verilen taban fiyat bin 350 TL, şu anda piyasada bin 900 TL, dışarıdan gelen mısır 2 bin 100 TL olacak. Buğdaya verilen taban fiyat bin 650 TL, şu anda piyasa fiyatı 2 bin 200 TL. İthal edilecek fiyat da 2 bin 400 TL olacak. İthal edilen fiyatı biz üreticilere verin biz üretelim. Döviz yurtdışına gitmesin. Hatta ihraç edelim. Tarımla uğraşan çiftçimizi ithalatla küstürmeyelim. Bu yıl pandemiye rağmen tüm sektörler zarar ederken tarım büyüdü. Ama sıfır gümrükle gelen tarım ürünleri bizlerin boynunu bükmektedir. Tarımdan çıkan çiftçimizi tekrar tarlasına döndürmek mümkün değil. İhtiyaç varsa ithal edilecekse hasat dönemine denk gelmeyecek şekilde gümrük vergisi alınarak ihtiyacımız kadarı yurt dışından getirilsin. Sayın Tarım Bakanımız, görev yaptığı süreç içerisinde hasat devam ederken o ürünün ithalatına izin verilmeyecek demişti. Sözünü tutmasını bekliyoruz'.

* * *

Naci Başkan, verilen o sözler Kanlıpınar yokuşunu çıkınca unutuluyor.

18 yıldan beri Eskişehir'e birçok bakan geldi.

Hepsi de vaatlerde bulunup, ağzımıza bir parmak bal çaldılar bizi avuttular.

* * *

Köylerde çiftçi, üretici kalmadığı dediğinizde 'siz yalan söylüyorsunuz' diyerek yalancılıkla itham ediyorlar.

Eğer ürettiğimiz arpa, buğday, mısır kendimize yetmiyorsa demek ki tarlalar boş yatıyor.

Bu açığı kapatmak için yukarıda da bahsettim.

Kendi çiftçimize, üreticilerimize daha fazla ekim yaparak kapatabiliriz.

Neden yurt dışından getiriyoruz?

Kendi çiftçinden ucuza al, ithal edene ise 'taban fiyatın üzerinde sat de'.

Bu mu adalet, bu mu hak, bu mu yerli çiftçini, üreticini desteklemek?

* * *

Sıcak elbise vaadi

Kral dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu:

– Üşümüyor musun?

Muhafız:

'Alışığım sayın kralım' dediğinde

Kral:

'Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim' dedi ve gitti.

Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu...

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı:

'Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü...'

Türlü türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.

Çünkü insan, bekledikçe değişir. Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer. Önce umudu öldürürsünüz Ardından sevgi, saygı, güven ölür dostluk ölür muhabbet ölür

* * *

Korkmak

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..

W.SHAKESPEARE

* * *