Maslahatgüzar Edmons da, 21 Mayıs'ta Dışişleri Bakanı Henderson'a bir rapor sunar. Diyarbakır, Bitlis, Muş'a yaptığı gezinin raporunda şunları söylemektedir ;

'Kimi illerin nüfusunun çok azaldığını ve bunların acıklı bir görünüm içinde olduğunu, ancak yöneticilerin bir şeyler yapmak, buraları uygarlığa kavuşturmak için çaba harcadıklarını belirtiyor. Doğulular Batı Anadolu'ya gönderilerek iyi birer vatandaş haline gelmelerine çalışılıyor. Bunlara Türkçe okuma yazma öğretiliyor ve köylerine döndüklerinde kendilerine muhtarlıklar verilerek ödüllendiriliyor. Her çocuk okula gittiğine ve her erkek askerlik yaptığına göre, eski geleneklerini sürdürecek hocaları, liderleri ve edebiyatları olmayan bu halkın on yıllık bir süre içinde büyük çapta değişecekleri muhakkak.'

Konsolos Matthews'un Büyükelçi Clerk'e 12 Mayıs 1930 günlü raporunda; iki ay önce içlerinde Şeyh Sait'in oğlunun da bulunduğu doksan kişinin tutuklandığı belirtiliyor. Tutuklama sırasında, Doğu ve Güneydoğu vilayetlerinde birkaç yerde birden bir ayaklanma başlatılmasını öngören bir program ile komitece ölüme mahkum edilen çeşitli kişilere ait bir isim listesinin de bulunduğu bilgisi veriliyor. Listenin başında, üç yıl önce 16 kişiyi idama mahkum eden Ağır Ceza Reisi İbrahim Bey, infazların yapıldığı sırada vali olan Zülfü Bey yer almaktadır. Askeri birliklerle isyancılar arasındaki son çatışma, iki hafta kadar önce Bayezit- Karaköse yolunda meydana geldiği, çok sayıda yaralanan olduğu ve isyancıların ele geçirdiği bir subayın daha sonra parçalanmış cesedinin bulunduğu bilgisi veriliyor. Türklerin, Albay Lawrence tarafından planlanmış bir genel ayaklanma ile karşı karşıya kaldıkları düşüncesinde oldukları, Diyarbakır'daki 7. Kolordu, Tokat'taki 8. ve Erzurum'daki 9. Kolordulardan alınan birlikler Güneydeki İran bölgesindeki Rumiye'nin iki saat kadar yakınındaki Gevar'dan Iğdır'a kadar olan bölgelere yerleştirilmiş oldukları, ek olarak birkaç bin kişilik bir jandarma kuvvetinin de sınır bölgesine yerleştirilmiş olduğu bilgisi verilmektedir.

Savur Harekatı

Alınan önlemlere karşın, bölgedeki eşkiyalık olayları sürüp gitmektedir. Mayıs 1930 ortalarında Savur ve Midyat'a bağlı Hırbatan, Han Hasso, Savayıç köyleriyle Cizre'nin kimi köylerinde asker ve jandarmaya saldırılar düzenlenir. 13 Mayıs'ta Savur yakınındaki Botuş köyünde yüz kadar kişi seyyar jandarma bölüğüne bir buçuk saat süreyle ateş açıp kaçarlar. Bütün bunlardan sonra harekat kararı alınır. 25- 26 Mayıs gecesi üç koldan harekete geçen birlikler, 26 Mayıs sabahı köyleri sarar. Savayıç köylüleri direnirler. Çarpışma sırasında bunlardan üçü ölür, üçü yaralanır. Harekatın başladığı sırada bir uçak filosu bölge üzerinde uçuş yapar. Belki, bunun da etkisiyle diğer köyler de karşı koymazlar. Silah toplama ve arama sürdürülür. 28 Mayıs akşamına kadar 59 silah toplanır. Bu arada silahlı 29 Kürt, Deveran Dağları'na kaçmıştır. Derviran bölgesinin de taranmasına geçilir. Bölge sakindir, kaçanlar köylerine dönmeye başlarlar. Silah toplama işine 11 Haziran'da son verilir. Toplanan silah sayısı 503'tür. Harekattan sonra birinci genel müfettişlik, Akit ve arkadaşlarının Eruh ilçesindeki kalkışmalarını önlemek, bunları tepeleyip yok etmek üzere Lodi'de geçici bir takip komutanlığı oluşturur. 9. ve 7. Kolordular da bölgelerindeki çete faaliyetlerinin önlenmesine çalışmaktadırlar. Bu arada Kernuslu Halit, Seyit Hanve Alican'ın aşiretleri izlenip gereken harekat yapılır.

Zeylan Ayaklanması

1930 Haziranından Aralık ayına kadar, birbiri içine geçmiş ayaklanmalar ve etkisiz hale getirme harekatları düzenlenir. 1930'dan sonra iki üç yıl daha eşkıya kalıntıları izlenir. 29 Aralık 1929'da Bakanlar Kurulu Ağrı'da bir tepeleme harekatı gerçekleştirilmesi kararı alır. Genelkurmay da 7 Ocak 1930'da 9. Kolorduya bir emir göndererek plan hazırlanmasını ister. Bu sıralarda birinci genel müfettişlik, 7. Kolordu Komutanlığına son günlerde çeşitli kaynaklardan alınan haberlere göre, bazı İngiliz ajanları ile Kürt reisleri ve Kürt örgütlerinin sınırlarımız boyunca kışkırtmada bulunduklarını, hazırlıklı olunmasını bildirmektedir. Yazışmalar ve hazırlıklar sürerken Zeylan Ayaklanması patlak verir. 19-20 Haziran 1930'da sınırı geçerek Çaldıran- Bayezit telgraf hattını kesen Kör Hüseyin ve Emin Paşa oğulları komutasındaki birkaç yüz kişiden yüz kadarı Erciş'in 20 km Kuzeyindeki Zeylan bucak merkezini ve jandarma karakolunu basarlar. Ayaklanmaya bunların aşiretleri de katılır. Olay yerine gelmekte olan 5. Seyyar Jandarma Alay komutanı ile yanındakileri pusuya düşüren, kaymakamı dört yerinden yaralayan ayaklanmacılar, Erçiş üzerine yürürler. Buradaki otuz kadar er, halk ve memurlar, depoda bulunan altmış tüfeği dağıtan belediye başkanının emrinde, kasabayı savunur. Ayaklanmacılar Erciş'e giremez. Bu arada 5. Seyyar Jandarma Alayı kayıplar verir. 9. Kolordu, olayı 23 Haziran günü öğrenir ve takip bölgesi komutanlığından bir süvari bölüğünü Diyadin'den Zeylan deresi yönünde, başka bir süvari bölüğüyle Estersüvar Bölüğü'nü de Gülizar Tepesi- Erciş yönünde göndermesini ister. Genelkurmay Başkanlığı, bölgeyi 7. ve 9. Kolordular arasında böler. Harekata uçaklar da katılır. Zeylan bölgesindeki ayaklanmacılar 25 Haziran akşamı iki gruba ayrılırlar. Bir grup, ailelerini kaçırmak üzere, Seyit Resul komutasında Aksorik yönüne gider. Kör Hüseyin ve Emin Paşa oğulları komutasındaki öteki grup ise Ağrı Gediği- Sarısu bölgesine yürür. Bunlar 110 atlıdan oluşmaktadır. Zeylanlıların katılmasıyla sayıları artar ve 200 atlı, 80 yayadan oluştuğu tahmin edilen bir grup, Sürbahan ve Norşin karakollarına baskın yapar. Biri ağır üçü hafif dört yaralı verilir, 25 er kaybolmuştur. Bir miktar cephane ayaklanmacıların eline geçer. Ayaklanmacıların Van Gölü Kuzeyini tuttukları, Patnos, Zeylan ve Çaldıran bölgelerindeki köylere yayıldıkları, kimi köylerin bunlara katıldığı görülür. Karşılıklı baskınlar, çatışmalar günlerce sürer. Duruma egemen olan birlikler ayaklanmacılara büyük kayıplar verdirip köyleri ve yayladaki aşiretleri bombalarlar. Harekata Eylül başında son verilir. Yarbay Eyüp Sabri Süsoy, harekatın çok güç koşullar altında gerçekleştirildiğini şöyle anlatır ;

'8 Eylül 1930'da eşkıya kuvvetlerine karşı çeşitli kollarla ve güvenlik tertipleriyle Gevgevler ve Mıhtepe yönünde ilerlerken sarp ve kayalıklı hakim bir tepeyi işgal etmiş bulunan eşkıya kuvvetleri kendilerini hiç göstermemiş ve kendilerine daha yakın bulunan ilerdeki güvenlik postalarına önem vermemiş, komuta kurulunu hedef alarak sinmiş ve gözetlemeye devam etmiş ve henüz öndeki birlikler birbirini izleyip aşarken bu yönde maiyetleriyle birlikte ilerlemekte olan tümen komuta kuruluna 600 metreden baskın halinde ateş açmıştı ve çok şükrolunur ki yalnız bir emir atlısı ile iki hayvanın yaralanmasıyla bu baskın savuşturulmuş ve eşkıya kuvvetleri perişan bir surette atılmıştır'.

Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey (Öngören), tepeleme harekatı sona ermeden yayımladığı bildiride, 'imhanın yalnız askerin değil, bütün halkın yardımı ile gerçekleştiğini, binden fazla milis askeri (Kürtlerden oluşturulan birlikler) kaybedildiğini ve eşkıyaya yardım eden köyler halkının da imha olunduğunu' bildirir.

Lady Brumond Hay adlı bir İngiliz, 'Sphere' dergisindeki yazısında bu son olayı 'Mutaasıp Kürd'ün, Garplılaşan Türk'e kıyamı' olarak yorumlamaktadır.

Yeni Ayaklanma Hazırlıkları

Bundan önceki ayaklanma girişimlerinin tamamen başarısızlığa uğramasından sonra, bu kez Irak ve İran'da yeni ayaklanma planları hazırlanmaktadır. 10 Haziran 1930'da ve sonraki günlerde gazeteler, İran'dan gelen eşkıyaya taarruz edildiği ve bunların İran'a geri püskürtüldüğü yolunda haberler vermeye başlamışlardır. İngiltere'nin Tahran Büyükelçisi Clive, Dışişleri Bakanı Henderson'a 30 Haziran'da Gulhek'ten şu bilgileri aktarmaktadır ;

'Ruben Paşa'nın Tahran'a gelişinin başlıca amacı, Türkiye'de ayaklanmalar için silah temin etmektir. Türk kuvvetlerinin 6500 civarında olduğunu söylüyor, ancak Tebriz'deki İran generali bu sayının gerçekte 15 bin kadar olduğunu ve uçak ile toplarla takviye edildiğini bildirdi'. (Devam Edecek).