Tarihi süreç içerisinde sıcak denizlere inme siyasetine sahip olan Rusya, bir taraftan Boğazlar ve İstanbul'un denetimini ele geçirmeye çalışırken, diğer taraftan da Karadeniz, Basra ve İskenderun üçgeninin içerisinde yer alan Doğu Anadolu toprakları ile de ilgilenmektedir. Bu ilgi çerçevesinde, başta Ermeniler olmak üzere Nasturiler'in de dahil olduğu bölgede yaşayan Hıristiyanlar ile temas kurmayı ihmal etmez. Bu ilişkiler ağı içinde bir çok Nasturi zamanla bölgedeki Ermeni faaliyetlerine yardım etmenin ötesinde 1914 yılından itibaren bizzat Rus ordusunda da görev almaya başlar. Rus askeri hizmetine girenler İran topraklarına yerleştirilip, eğitime tabi tutulurlar. Bunun ardından 10 Mayıs 1914 tarihinde Hakkari'deki Patriklerinin resmi açıklamasıyla Osmanlı idaresi karşısında Rusya'nın yanında yer aldıklarını ilan ederek ayaklanma başlatacaklardır. Bu şekilde Rusya'nın teşvikiyle ayaklanma başlatan Nasturiler, gerçekte Rusya'dan bekledikleri desteği alamazlar ve Osmanlı birlikleri karşısında Hakkari'yi terk ederek İran'a kaçarlar. Bundan sonra ise yine Osmanlı aleyhtarı faaliyetlere devam ederek 1916 yılında Erzurum ve Van bölgesini işgal eden Rus kuvvetlerine rehberlik ve keşif kolu görevinde bulunacaklardır. 1917 yılında Rusya'da gerçekleşen devrim sonrasında Nasturiler bir süre daha Ermenilerle birlikte Beyaz Rus askerlerinin hizmetinde Osmanlı'ya karşı savaşmaya devam ederler. Bir süre sonra ise Fransız ve İngiliz askeri yetkilileri Ermeni ve Nasturilerle temasa geçerek her türlü maddi destek karşılığında savaşa devam etmeleri teklifinde bulunurlar. İşte bu tarihten sonra Nasturi Hıristiyanlarının faaliyetleri İngiliz yetkililer tarafından şekillendirilecektir.

Hindistan'a ulaşmak için Mısır, Kıbrıs, Anadolu, Arabistan ile birlikte Mezopotamya stratejik öneme sahip olmakla birlikte, bu bölgeyi cazip kılan tek özellik bu değildir. Mezopotamya'nın ticari açıdan ve bundan çok daha önemli bir biçimde 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kömürün yerini almaya başlayan petrol açısından zengin rezervlere sahip olması İngiltere'nin ilgi merkezi olmasına sebep olmuştur. Bu siyaset çerçevesinde Mezopotamya'nın işgaline yönelen İngiltere, Basra ve Bağdat'ı işgal edip Fransa ile gizlice imzaladığı Sykes- Picot Antlaşması gereği Fransızlara bıraktığı Musul'u da daha sonraları kendi etki sahasına dahil edecektir. Bölgedeki İngiliz faaliyetleri açısından Arapların Osmanlı idaresi karşısında İngilizlerle hareket etmeleri yanında, özellikle 1917 sonrasında Kuzey Irak'a yerleşen Nasturiler de önemli görevler üstlenirler. Kuzey Irak'ta Baquba adında bir kampa yerleştirilen Ermeni ve Nasturilerin sayısı 40.000 civarında olup bunun 25.000'i Nasturi'dir. Bu süreçle birlikte Nasturilerin sürekli bir yere iskan edilmeleri sorunu gündeme gelecek, topluluğun Türkiye ile İngiliz etki sahası arasında bir yere yerleştirilerek tartışılmaya başlanacaktır. Bu arada bölgede güvenliği sağlamak, Kürt ve Arap ayaklanmalarını bastırmak üzere bir Nasturi askeri birliği kurulacaktır. İngiliz yetkililerin emrinde hareket eden bu birliklerde görev alan Nasturilerin bundan sonraki hedefi ise eski yerleşim yerleri olan Hakkari'yi ele geçirmek ve bu bölgede İngiliz denetiminde özerk bir devlet kurmak olacaktır. Bu fikirden hareketle 1919 yılı başlarında Paris'te düzenlenen barış konferansında taleplerini dile getirme imkanı bulan Nasturi temsilcileri tüm Nasturi, Süryani ve Keldani topluluklar adına Musul, Urmiye, Diyarbakır, Urfa'yı içine alan, Batı'da Fırat, Kuzeyde Van Gölü'nün Güneyindeki dağlar, Doğuda Türkiye-İran arasındaki dağlar, Güneyde Fırat ve Dicle nehirlerini kesen bir hattan oluşan bir yurt talep ederler. Bu talepleri dile getiren heyet, Amerikalı misyonerler tarafından eğitim amacıyla Amerika'ya gönderilen ve kendilerini Asur yurdu kurmaya adamış Nasturilerden oluşmaktadır. Bu konferansın ardından düzenlenen San Remo konferansında da gündeme gelen Nasturiler adına Lord Curzon bir açıklama yaparak bu Hıristiyan topluluğuna da imzalanacak barış antlaşmasında yer verilmesi gerektiğinin altını çizer. Bundan sonra ise, İngilizler'in denetiminde Hakkari'ye bir Nasturi harekatı düzenlendiyse de daha Hakkari'ye varmadan Akra'da Kürt gruplarla çıkan çatışma yanında, kendi aralarında çıkan ayrılık sonucunda harekat başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak, bu başarısızlık Nasturilerin Hakkari'ye dönüş planının sonu olmamış, kısa bir süre sonra bir çok Nasturi sınırdan gizli bir biçimde sızarak Hakkari'ye dönmeyi başarmıştır.

Milli Mücadele'nin son aşamasında Mudanya Ateşkes Antlaşması'nı imzaladıktan sonra 28 Ekim 1922 tarihinde barış görüşmeleri için Lozan'a davet edilirler. Konferansın önemli gündem maddelerinden birini ; Azınlıklar ve Musul meselesinin görüşüldüğü dönemlerde Türk heyetinin karşısına Nasturi Hıristiyanları ile ilgili bir takım talepler çıkarılacaktır. Bu taleplerin özünü Asuri- Keldanilerin Türk ülkesinde belirli bir yerde, Hakkari'de toplanarak, Türk yönetimi altında belirli bir özerkliğe sahip olarak, gelenek ve göreneklerini yaşatmaları, dini ibadetlerini özgürce yapabilmeleri oluşturacaktır. Türk Heyeti ise bütün Gayr-ı Müslimlere tanınan haklar dışında, hiçbir özerkliğin verilemeyeceğini vurgulayarak, özerklik teklifine kesin bir biçimde red cevabı verir. Bu şekilde, azınlıklar meselesi çerçevesinde, Nasturi Hıristiyanlarının durumu karşısında İngiltere, bir sonuç elde edememişse de Nasturi sorunu bir başka konu ile bağlantılı olarak tekrar gündeme gelecektir. Lozan Konferansı'nda Musul meselesinin çözüme kavuşturulamamasının ardından antlaşmada belirtildiği üzere Türkiye- Irak sınırı, Türkiye- İngiltere arasında 9 ay süresince gerçekleştirilecek olan karşılıklı görüşmelerle belirlenecektir. Bu çerçevede, iki ülke arasında yapılmasına karar verilen görüşmeler 19 Mayıs 1924 tarihinde İstanbul'da başlar. 5 Haziran'a kadar devam eden görüşmelerde İngiliz temsilcisi, sorunun Musul'un Türkiye'ye verilip verilmemesi olmayıp, yalnızca Türkiye- Irak arasında Musul'un Kuzeyinden geçen bir sınır belirlenmesinden ibaret olduğunu iddia etmektedir. Çünkü, İngiliz temsilcisine göre Musul zaten Irak yönetimine dahildir ve güvenliği için mümkün olduğunca Kuzeyden geçecek bir hat çizilmesi gerekmektedir. Bunun içinde Nasturi Hıristiyanlarının savaş öncesi yaşadıkları Hakkari'nin Çölemerik, Şemdinan ve Betüşşebap kazalarının da dahil olduğu bir harita çizilmelidir. İngilizlerin bu isteklerinde ısrarlı olmaları görüşmelerin çözümsüz kalmasına sebep olur. İngilizlerin Hakkari ve Nasturi Hıristiyanları ile ilgili bu ısrarları Musul'u bırakmama ve tartışma konusu bile yapmama yolunda bir koz olarak değerlendirilse bile, uzun süreden beri Nasturi Hıristiyanlarının İngilizler açısından maddi bir yük olduğu yönünde eleştirilerin artması yanında, Musul'un güvenliği için Türkiye'ye karşı tampon bir gücün oluşturulabileceği fikrinin uzun süreden beri İngiliz yetkililer arasında tartışılan bir konu olması meselenin bir koz olmaktan öte anlam taşıdığını göstermektedir. Konferansın ardından Hakkari bölgesindeki Nasturiler, bölgede huzuru bozmaya yönelik bir takım faaliyetlere girişirler. Bu faaliyetlere karşı Türk hükümeti bazı tedbirler almak amacıyla bölgede bir inceleme başlatır. Bu arada, Hakkari Valisi denetiminde yürütülen bu incelemeler sırasında vali ve yanındaki heyet pusuya düşürülür. Bu hareketlerle birlikte Türk hükümetine karşı resmen bir ayaklanma başlatan Nasturiler, ele geçirdikleri Vali ve heyetini İngiliz denetimindeki İmadiye'ye götürürler. Ancak, bölgede Türk hükümeti yanlısı tavır sergileyen aşiret liderlerinin aracılığı ile Vali serbest bırakılacaktır. Bu arada ayaklanmanın çıkış tarihine dikkat edilecek olursa, 7 Ağustos'un İngiltere'nin Musul meselesinin çözümü için Birleşmiş Milletler'e müracaatından bir gün sonra olduğu görülür. Birleşmiş Milletler'e Nasturiler için en iyi olanın eski topraklarına yerleştirilmek olduğunu belirten İngiltere karşısında Türkiye, bu tür bir iskanın, bu topluluğun isteklerinden çok daha fazla bir anlam taşıdığının altını çizerek, Nasturilere karşı zalimce davrandığı yönündeki suçlamaları reddedip, topluluğun yıllardır takınmış olduğu saldırgan tavırlara atıf yaparak cevap verecektir. Ayrıca, İngiliz uçaklarının sınırı geçerek Nasturileri isyana teşvik ettiklerini ve isyan boyunca da havadan desteklediklerini vurgulamayı ihmal etmeyecektir (Devam Edecek).