Ahmet Kayran'ın verdiği bilgiye göre; İngilizler dört beş yıl önce Seyit Taha'yı Revandız'a kaymakam yapmışlardır. Seyit Taha'ya iki bin rubye maaş vermektedirler. Ona göre İngilizler sık sık gelmektedirler Revandız'a. Hatta Seyit Taha'nın yanına generaller, hakimler bile gelmektedir. Seyit Taha'nın evi her gün doludur. Gerdi aşiret reislerinden Ahmet Kayran şöyle devam etmektedir; ' İsyan bir hafta sonra idi. Seyit Taha ile iki İngiliz siyasi hakimi Kanyeraş'a kadar geldiler. Üç gün Kanyeraş'ta kaldılar. Haber gönderdiler. Seyit Abdullah'ı, Şeyh Abdullah'ı, Seyit Müslih'i yanlarına çağırdılar. Kanyeraş'tan döndükten sonra Seyit Abdullah ileri gelenleri topladı. İngilizler bize yardım edecek dedi. Para ve erzak verecek, cephane verecek. Diyorlar ki, siz Türklerle savaşın. Buralar kendi topraklarınız, burada kalmanız için biz size yardım ederiz. Tutunamazsanız, korkmayın alın adamlarınızı, çocuklarınızı getirin, biz Irak'a yerleştiririz. Gerdi Şapatan'a geldikten bir iki gün sonra erzak gelmeye başladı. Atlarla geliyordu. Un, şeker, pirinç gelirdi. Giyecek gelmiyordu. Yalnız bir kere ayakkabı geldi. Para da veriyordu. Altın, rubye, gümüş, kağıt para, onluk, beşlik, yüzlük vardı. Cephane veriyordu. İngiliz mermisi, eski Türk piyade tüfeği mermisi veriyordu. Üç dört gün sonra Yüksekova'ya 24 uçak geldi. 27. ve 28. Alaylardan hazırlanmış bir tümen, 6. Seyyar Tabur, beş aşiret hafif süvari alayı, bir topçu taburu. Süleyman Sabri Paşa komutasında Yüksekova'da toplanmıştı. Yüksekova'nın çevresi çadırla dolmuştu. Bütün ova askerle kaynıyordu. 1 Ağustos 1925 günü sabahı, asker üç koldan Şemdinli'ye yürüdü. Şemdinli'de isyana katılan bölgeler ise daha önceden boşaltılmıştı. Nehri'den başlayarak Gerdi mıntıkasındaki bütün köyler, çoluk çocuk, kadın ihtiyar toplanmış, Irak'ın Siro köyüne (İngiliz işgal bölgesine) götürülmüştür. Nevşar'dan başlayarak bütün Zerza mıntıkası ise Serkem'e (İngiliz işgal bölgesine) taşındı. Asker Evliyan'dan görününce Seyit Abdullah'a haber verdiler, O da Evliyan ile Rüyan arasındaki gedikte, askeri karşıladı. Ama tutunamadı. Hemen adamlarını topladı, Irak'a kaçtı. Hepimiz Siro'ya geldik. Ailelerimiz Siro'da idi. Serkem'e 700-800 hane gitmişti. Siro'da ise bin haneden fazla vardık. Erzakı İngilizler gönderiyordu. Seyit Taha'ya teslim ediyordu. O da bize gönderiyordu. Şemdinli'den Siro'ya muhacir gelen bize. Buğday, un, şeker, çay, pirinç gelirdi. Kış geldi bizi birer ikişer köylere dağıttılar. Seyit Taha'ya bir kere on sekiz bin rubye verdiler. Bize dağıtması için. Bazı evler on rubye aldı. Bazı evler yüz rubye. Hatta iki yüz rubye alan evler de vardı. Ondan sonra yardım görmedik'.

Raçkotan ve Raman Harekatları

Şeyh Sait Ayaklanması'nın bastırılmasından sonra Raman'da 'temizleme ve ıslahat' amacıyla tepeleme, yola getirme harekatlarına girişilir. Dahiliye Vekaleti, ayaklanmayla ilgili davaları gören Şark İstiklal Mahkemesi'nin savcılığına, üçüncü ordu müfettişliğine ve bölgedeki illerin valiliklerine 26 Mayıs 1925 tarihinde bir genelge gönderir. Burada, ayaklanma ile sözle veya eylemli olarak ilgilenmiş, fakat ilgisini ve izini gizlemiş veya Kürtlük ve irtica ile öteden beri sanık olan kişilerin ve zümrelerin, ellerindeki silahların toplanması, kaçakların yakalanması, bölgede cezaevlerinden kaçan bütün hükümlü ve tutukluların diri ya da ölü tepelenmeleri gibi uygulamalara yönelinmesi istenmektedir. Üçüncü ordu müfettişliği de valiliklerin ayaklanmacıları ve hükümlüleri yakalama harekatını sürdürmelerini uygun görmekte, ayrıca; Beşiri, Garzan, Silvan, Kulp, Sason ilçelerinde askeri güçlerle şiddetli bir yola getirme harekatı yapılacağından bu bölgedeki aşiretleri tümüyle silahtan arındırmak, ayaklanmacı ve hükümlüleri yakalamak için birlikte çalışılması gerektiği ve bu anlamda yardım edilmesini istemektedir. Harekatın göstereceği gelişmeye göre, Dersim'de hiç yola getirilmemiş ve eşkıyalıklarını hep sürdürmüş olan Koçuşağı aşireti yola getirilip silahları toplanacak. Bundan sonra Hozat, ardından Ovacık ilçeleriyle uğraşılacak, en sonunda Doğu Dersim silahtan arındırılacaktır. Dahiliye Vekaleti de Genelkurmay'a Siirt'teki Sinkan, Raçkotan, Bükran ve başka aşiretlerin Cemil Çeto ile birleşerek yeni bir silahlı harekete hazırlandıklarının anlaşıldığını, bölgede yola gelmeyen bazı isyancı topluluklar bulunduğunu bildirmekte, gereken askeri önlemlerin alınmasını istemektedir.

Genelkurmay biraz daha ılımlı davranılmasının, İngilizlerin işe karışmalarını gerektirecek bir durum yaratmaktan kaçınmak için sınır dolaylarındaki aşiretlerin gözetlenmekle yetinilmesinin ve önce Koçuşağı aşireti üzerine yürünmesinin uygun olacağını bildirir. 9 Ağustos 1925 tarihinde Beşiri ya da Şemdinan (Şemdinli) harekatına başlayan 41. Tümen birlikleri çeşitli yönlerden ilerleyerek on altı köyü arar ve silah toplama işinde direnişle karşılanmaz. Bir taburla bir süvari bölüğü Raman aşireti reisi Emin'le adamlarının arkasına düşer. Başka yönlerden de bunların Güneye kaçmalarını önleyecek müfrezeler gönderilir. İki aşiretten 200 ayaklanmacı, 12 Ağustos'ta Kuzeybatıya çekilir. Bu arada 4. Bölük, sınırın 108. kilometresinde, Hançere ve Emir Feddale kabilelerinin saldırısına uğrar. Üç buçuk saat süren çarpışmada üç er şehit olur, bir er yaralanır. Saldırılar geri püskürtülür. Aynı gün Raman, Alikan, Receban aşiretlerinin silahları toplanır. Başka kalkışmalar olduysa da hepsi zamanında bastırılır. Raçkotan aşireti ile yakınındaki öteki aşiretlerin silahlarının alınmasından sonra harekata son verilir. Ertesi yıl, Eruh'lu Yakup Ağa ile oğullarının şapkaya karşı çıkmaları, Siirt'teki Zilan ve Adıyan aşiretlerinin Pervari'de ayaklanmalarıyla başgösteren olay, 6. ve 18. Piyade alaylarının üzerlerine gönderilmeleri, ayaklanmacıların Suriye'ye kaçmaları üzerine kısa süre de son bulur. Yine 1926 tarihinde ağaların bir duruşmada hazır bulunması için 'ihzar müzekkeresi' getiren jandarma başçavuşuna Pervari'nin Rüba köyünde ateş açılması ile başlayan olay, ertesi gün bir piyade alayının köyün çevresini kuşatmasından sonra, 17 gün sürecek bir çatışmaya dönüşür. Bu arada Medrese köyünden Şeyh Abdurrahman ile Şeyh Hani, Rüba ağalarının yardımına gelirler. Çıkan çatışmada ayaklanmanın ileri gelenleriyle, Şeyh Abdurrahman ve adamları vurularak öldürülür.

Hazo, Haço, Sason, I.Ağrı ve Koçuşağı Ayaklanmaları

1925 tarihinin sonları ile 1926 tarihinin başlarında yer alan ayaklanmaların başlıcası, Hazo ayaklanmasıdır. 21 Ocak 1926 tarihinde Masur Yaylası'nın doğusunda başlayan silahlı çarpışmalar, arazinin elverişsizliğine ve ayaklanmacıların direnişine karşın, askeri birliklerin 25 Ocaktaki başarılı taarruzla sona erer. Kaçan ayaklanmacıların ele geçirilmesi için harekat sürdürülür. Bu arada çatışma alanındaki kimi köyler de zarar görmüştür. İngiliz Elçilik Maslahatgüzarı Hoare, İstanbul'dan Dışişleri Bakanı Chamberlain'a 23 Mart'ta gönderdiği gizli raporda şunları bildirmektedir;

' Edinebildiğim bilgilerden, Türk birliklerinin ayaklanmalar karşısında ciddi kayıplar verdikleri anlaşılıyor. Asıl çatışmanın Ocak ayının son günlerinde meydana geldiği belirlendi. Çünkü 5 Şubat'ta hükümet bir açıklama yaparak, bölgede 200 askerin kaybolduğu yolundaki haberleri resmen yalanladı. Bununla birlikte, Diyarbakır ve Bitlis arasındaki Batman'da bir alaya hücum edildiği, alayın silahlarını kaybettiği ve çok sayıda ölen ve yaralanan olduğu, ayrıca yüzden fazla erin boğulduğu resmi ağızlarca kabul ediliyor. Böylece hala oralarda örgütlü bir direnişin bulunduğu ortaya çıkıyor. Kuşkusuz şimdi hükümet bölgeye hakim durumda'.

Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivi'nde, büyük ölçekli sayılamayacak başka ayaklanmalarla ilgili bilgiler de yer alır. Haço ile kendisine bağlı kuvvetler 10- 11 Mart 1926 gecesi Nusaybin dolaylarındaki birliklere saldırır. Ayaklanmaya bunlara bağlı köylerle Midyat ve Nusaybin yöresindeki Dodkan, Süleyman, Demirkan aşiretleri ve buradaki Süryaniler de katılır. Sınırın Irak tarafında bulunan Miran aşireti reisi Naif'in Cizre yönünde saldırıya geçeceği, Viranşehir'deki Paşazadeler'in de Irak'a kaçmış bulunan Ramanlı Emin'le haberleştiği, ayaklanmaya bunların da katılabilecekleri düşünülerek önlemler alınmaya başlanır. Bu gibi olaylar yöredeki halk arasında bazı söylentilerin yayılmasına yol açar ve ortam gerginleşmektedir. Şapkaya ve hükümete karşı propaganda yapan, halktan silahlar toplandıktan sonra yeni tutuklamalara girişileceği söylentilerini yayan ayaklanmacıları İngilizlerin kışkırttığı, Irak'taki Kürtlerin de katılımıyla sınır karakollarına baskınlar düzenleneceği yolundaki haberler yayılır. Askeri birlikler birçok ayaklanmacıyı etkisiz hale getirir. Bazıları Irak'a doğru kaçar. Altmış kadar ayaklanmacı da dağlara çekilerek ayaklanmayı sürdürür. O dönemde 'Mütegallibe' (Zorba takımı) denilen kimi Şeyh ve ağaların toplanması sırasında da ayaklanmalar çıkar. Siirt'in Arvo ve Pervari yörelerindeki şeyhler, 1 Nisan 1926'da aşiretleri ayaklandırırlar. İlçe ve bucaklar basılır, telgraf telleri kesilip, Batman suyu üzerindeki köprüler yıkılır. Çok geçmeden yine aynı sebeplerle, Van ve Hakkari'de de ayaklanmalar başlayacaktır. Askeri birlikler bunları da bastırırlar. Birkaç gün sonra ayaklanma Beytüşşebap ve Çölemerik yörelerine sıçrar. Buradaki ayaklanmacılar 18 Nisan 1926'da püskürtülür ve ayaklanma bölgelerine yeni kuvvetler gönderilir. İstiklal Mahkemesi'nin yargılayıp beraat ettirdiği Sito ile oğlu da Mayıs 1926'da Hakkari'de yeniden ayaklanma girişiminde bulunurlar. Sağ olarak ele geçirilen ayaklanmacılar, gruplar halinde Şark İstiklal Mahkemesi'nde yargılanırlar ve çeşitli cezalara çarptırılırlar. (Devam Edecek)