Koçuşağı Ayaklanması

Eylül 1926'da, vergi ve asker vermek istemeyen, zaman zaman silahlı direnişlerde bulunan Koçuşağı aşiretinin hizaya getirilmesi kararı alınır. Aşiret Çemişgezektedir. Harekatı yürütmekle Elazığ ve havalisi komutanı Albay Mustafa görevlendirilir. Harekata birliklerin yanısıra hükümete bağlı Kürt aşiretlerinden oluşturulan milis kuvvetleri de katılır. Koçuşağı bölgesindeki köylerle daha Güneyde bulunan Şavak aşiretinden derlenen gönüllülerden oluşan Kürt milis kuvvetleri, kollarına beyaz bez bağlayarak ayaklanmacılardan ayırdedilmektedirler. 'Şimdiye kadar mel'unca hareketlere devam eden, canavarlığın ve haydutluğun timsali olan Koçuşağı aşiretinin tedip ve tenkiline kesin surette karar verilmiştir', cümlesiyle başlayan 1 Ekim 1926 günlü harekat emri uyarınca, önce keşif yapılır. Birlikler 6-7 Ekime kadar ciddi bir direnişle karşılaşmadan ilerlerler, işgalle ele geçirilen bazı köyler yakılır. Kimi tepelere dağ bataryasının topları yerleştirilir. 7 Ekim'de Elazığ'dan gelen bir uçak birkaç yeri bombalar. Teslim olmaları bildirilen ayaklanmacılar, dağınık bulunduklarını, silahların kısa sürede toplanamayacağını söyleyerek süre isterler. 15 Ekim'de de çoğu kırık ve kullanılamaz durumda 29 tüfek gönderirler. Vakit kazanmak istedikleri anlaşıldığından, 16 Ekim sabahı topçu ateşi başlatılır. Elazığ'dan gelen bir uçak da Ali Boğazı'nı bombalar. Harekat 27 Ekim'e kadar keşif kolları çıkarılarak, ayaklanmacıların direnişleri yer yer kırılarak, onlara yardım eden köylüler ve kömlerle hayvan sürüleri topçu ateşi altına alınarak sürdürülür. Önemli arazi parçaları ele geçirilir. 28 Ekim'de topçu desteğiyle taarruz başlatılır. 18 Kasım'da Ali Boğazı'na ve boğazın Batısındaki sırtlara doğru ilerlemeye başlayan birlikler, bu geçilmesi güç ve yolsuz noktaları da ele geçirirler. Ayaklanmacılar Ali Boğazı'ndaki mağaralarda 400 kadar koyun ve keçi, 150 kadar sığır, binlerce kilo erzak bırakarak kaçarlar. Sonraki günlerde topçu ve makineli tüfek ateşi desteğinde mağaraların aranması sürdürülür. Kuzeyden ilerleyen birlikler, 26 Kasım günü yakın mesafeden açılan sürekli ateş desteğinde birçok mağarayı ele geçirip bunları bomba ve tüfek ateşiyle tarayarak ayaklanmacıları yok ederler. 28 ve 29 Kasım'da Kılabuz Deresi'nin çeşitli kesimleri aranır, ertesi gün de harekata son verilir.

Mutki, II.Ağrı, Bicar, Asi Resul, Tendürük Harekatları

Doğu bölgesindeki bunalım ve isyanlar 1927 yılı boyunca da aynı hız ve yoğunlukta devam eder. Mutki Ayaklanması'nın bastırılmasına çalışılırken Göç Yasası (İngiliz kaynaklarına göre Sürgün Yasası) olarak bilinen 19 Haziran 1927 günlü ve 1097 sayılı yasa yürürlüğe girer. Bu yasayla ; 'İdari, askeri ve toplumsal sebeplere dayanarak Doğu sıkıyönetim bölgesiyle Bayezit vilayetinden 1400'e kadar kişinin ve bu kişilerin aileleriyle 80 asi ailesinin ve anılan yerlerdeki ağır ceza mahkumlarının Batı vilayetlerine nakli için hükümete yetki' verilmekte, göçün iki ay içinde tamamlanması öngörülmektedir. 5 Aralık 1927'de yürürlüğe giren bir başka yasa, Şeyh Sait Ayaklanması'yla ve sonraki ayaklanmalarla eylemli olarak ilişkili bulunmayan ve göçtükleri bölgelerle kötü davranışları görülmeyenlerin Bakanlar Kurulu kararıyla yerlerine dönmekte özgür bırakılmaları, üç ay içinde teslim olacak ayaklanmacı ailelerin de bundan yararlanabilmesi olanağı getirilir. 12 Mayıs 1928 tarihli yasayla süre 9 aya çıkarılır. 26 Haziran 1927'de Umumi Müfettişlik Teşkiline Dair kanun kabul edilir. Bölgelerinde asayiş ve inzibat sağlamakla görevlendirilen genel müfettişlerin, 23 Ekim 1927'de sıkıyönetimin kaldırılması ile doğacak boşluğu doldurmaları düşünülür. Elazığ, Urfa, Bitlis, Hakkari, Diyarbakır'a, Tali Bey (Öngören) genel müfettiş olarak atanır. Sonradan buradaki müfettişliğe 'Birinci Umumi Müfettişlik' adı verilecektir. Başka bölgelerde de genel müfettişlik kurulur.

1929 Haziranında Batıya göç ettirilip, af kapsamına girmeyenlerden hazineye geçen toprakların Doğudaki muhtaç çiftçilere dağıtılmasına ilişkin bir toprak reformu yasası çıkar. 1934 Haziranında yeni bir göç yasası, 1935 Aralığında da Tunceli'nin yönetimine ilişkin özel bir yasa kabul edilir. Bu dönemdeki siyasal gelişmeleri İngiliz hükümetine sunulan gizli raporlardan izleyebiliyoruz. İngiliz Büyükelçi Clerk, 9 Ağustos 1927'de İstanbul'dan Dışişleri Bakanı Chamberlain'a yolladığı gizli raporda şunları bildirmektedir ; 'Kısa bir süre önce Orta Anadolu'da bir gezi yapan askeri ataşenin raporundan bazı alıntıların, uygulanmakta olan sürgün işleminin niteliği konusunda aydınlatıcı olacağı kanısındayım. Yolda üç ayrı konvoyla karşılaştım. Birincisi, Niğde ile Develi Karahisar arasındaydı. 3 erkek ve 150 kadar kadın ve çocuktan oluşan bir gruptu. Eşyaları ve yükleri kağnı arabalarına yüklenmişti. Kafileye 10 kişilik bir jandarma müfrezesi refakat ediyordu. İkinci konvoy ise Karaman ve Konya arasında yol alıyordu. Trendeki yol arkadaşımın işaret ettiği üzere grupta 300 kişi vardı. Son olarak Konya yakınlarında Çumra'da 600 kişilik bir kamp gördüm. Kampta ayrıca bir bölük piyade ile bir istihkam müfrezesi bulunuyordu. İstasyon memuruna göre bunlar 15 gün kadar önce gelmişler ve konvoyu korumakla görevlendirilmişlerdi. Yolda rastladığım konvoylardaki insanlar oldukça neşeli görünüyorlardı. Bu insanların bereketli Konya ovasına yerleştirileceği ortaya çıkıyor. Zamanla barışçı bir tarım hayatına kendilerini vererek, iktidarlar için bir sorun olmaktan çıkabilirler. Ancak, nüfusu zaten az olan Doğu bölgeleri böylece bütünüyle boşalmış oluyor'.

Ankara'daki İngiltere Maslahatgüzarı Hoare, 7 Aralık ta Dışişleri Bakanı Chamberlain'a şunları yazmaktadır ;

'Doğu vilayetlerine atanan yeni genel müfettişin, jandarma ve polisin yanı sıra bölgedeki askeri kuvvetleri de emrinde tutan bir çeşit süper vali olacağını bildirmekten şeref duyarım. Emrindeki askeri kuvvet normal büyüklükte olacak, ancak jandarmanın sayısı iki katına çıkarılıyor. Huzursuzluk bölgesinin Kuzey bölümü ise askeri yönetim altında kalacak. Ayın 5'inde, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'nın elçiliğimizden Mr. Helm'e yeni politika konusundaki açıklamaları oldukça ilginç. Doğu vilayetlerinde seyahat kısıtlamasının kaldırılması hemen mümkün olmayabilir, ancak zamanla bu da gerçekleşecektir. Çünkü bugünkü durumdan en fazla zarar gören Türkiye'nin kendisidir ve ekonomik bakımdan çok gerekli olan Trabzon- Bayezit yolunun ulaşıma açılması konusunda, hükümet kararlıdır. Bir askeri rejim iyiydi, ancak bir yönde getirdiği yararlar öte yandaki zararları ile dengeleniyordu'.

Mutki Ayaklanması

Sason Ayaklanması'ndan sonra, Bitlis valiliği 2. Tümenden Mutki'deki 35 köyün göç ettirilmesini ister. Kısa bir süre sonra, daha tümenden yanıt gelmeden nakil emri verilir. Bunun üzerine Mayıs 1927'de, 6200 dolayında nüfusu olan sekiz aşiret ayaklanır. Mutki'nin Kuzeybatısındaki Hüvit bölgesinde yaşayan 8800 nüfuslu dört aşiretin de ayaklanmasından korkulmaktadır. Bu 12 aşirette 1900 dolayında silah bulunduğu tahmin edilmektedir. O sıralarda, Sason ayaklanmasını düzenleyen ve ele geçirilemeyenlerden Mehmet Ali Yunus'un Hazo Kuzeyindeki Asi ve Küsküt bölgesinde adamlarıyla birlikte yeni girişimlerde bulunduğu haber alınmış, bunları izlemek üzere kuvvetler gönderilmiştir. Çarpışmalar başlar. Tepeleme harekatı planı yapıldıktan sonra 18. Alay ile 2. Seyyar Jandarma Alayı ayaklanma bölgesine gönderilir. Taarruz 1 Haziran'da başlar. 18. Alay, Karmelik Dağı'nın Doğusundaki bütün hakim tepeleri ele geçirir. Bu taarruzda bir şehit, üç yaralı verilir. Ayaklananlar kayıplara uğramanın yanında aileleriyle hayvan sürülerini mağaralara ve Küsküt vadisine kaçırırlar. Daha sonra Zorik ve Asi köyleriyle Arziyo ve Karmelik dağlarının en yüksek tepeleri ele geçer. 2. Seyyar Jandarma Alayı da Müşkeder köyünün Güneyindeki taşlıkta direnen ayaklanmacıları tepeler ve tümüyle yaktığı Müşkeder'i ve Küsküt köyünü alır. Temizleme harekatı günlerce sürdürülür. (Devam Edecek).