Müfrezelerin 12 Ekim akşamına kadar her yanı arayarak ve yoklayarak ilerlemesiyle harekatın birinci aşaması sona erer. 13- 22 Ekim arasındaki ikinci aşamada aynı yöntemlerle Seyfan, Zikdi, Arşik Dağı, Ardoşin Güney bölgesi ayaklanmacılardan temizlenir. Onlara yataklık ettikleri anlaşılan 60 kadar köy yakılır, 450 kadar ayaklanmacı öldürülür, bunların sınır dışına kaçırılmak istenen bütün sürüleri de ele geçirilir. Üçüncü aşama 24 Ekim 1927 sabahı başlar. Bu sırada Türkiye'de ilk nüfus sayımı yapıldığından, ayaklanmacılara zaman kazandırmamak için, yola getirme harekatıyla sayım işi birleştirilir. Bölgenin uzak köylerine gidecek memurların yanına müfrezeler verilir. Birlik bulunan yerlerde sayımı bunların koruması altında yapılır. Bu arada ayaklanmacılardan zulüm gördüklerini söyleyerek müfrezeleri atlatmak isteyen köylere rastlandıysa da, daha önceki deneyimlerinden yararlanan müfrezeler, böyle durumlarda bir yandan köyü kuşatma altına alıp, bir yandan da kaçanları izlerler. Timuri Ormanları'nda bu şekilde müfrezeleri kandırıp sonradan kaçanlardan 38'i yakalanarak öldürülür. Şüpheli bir durumda ele geçirilen ve yargılanmak üzere Lice'ye gönderilirken yolda muhafızların silahlarını almaya kalkışan 31 kişi daha öldürülür. Hüveyran bölgesindeki köylerin hepsi yakılır. Havali komutanlığı, karargahıyla birlikte 17 Kasımda Lice'den ayrılacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün İsyanlarla İlgili Görüşleri (15-20 Ekim 1927)
Mustafa Kemal Atatürk, hıyanet, cehalet, kin, nefret ve dini taassubun sonuçlarını, Milli Mücadeledeki başarının, hem içeride hem de dışarıdaki düşmanla boğuşarak elde edildiğini, çok çarpıcı örneklerle 'Nutuk'ta şöyle anlatır;
'Efendiler, 1919 senesi içinde, milli teşebbüsümüz aleyhine başlayan iç isyanlar, hızla memleketin her tarafına yayılmıştır. Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmasti, Karacabey, Biga ve havalisinde, İzmit, Adapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallıhan, Beypazarı havalisinde, Bozkırda, Konya, Ilgın, Kadınhan, Karaman, Çivril, Seydişehir, Beyşehir, Koçhisar havalisinde, Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan, Zile, Erbaa, Çorum havalisinde, Ümraniye, Refahiye, Zara, Hafik havalisinde, Viranşehir havalisinde alevlenen isyan ateşleri, bütün memleketi yakıyor, hıyanet, cehalet, kin ve taassup dumanları, bütün vatan semasını yoğun karanlıklar içinde bırakıyordu. İsyan dalgaları, Ankara'da karargahımızın duvarlarına kadar çarptı. Karargahımızla şehir arasında telefon ve telgraf hatlarını kesmeye kadar varan kudurmuş kasıtlar karşısında kaldık. Batı Anadolu'nun İzmir'den sonra, yeniden mühim mıntıkaları da Yunan ordusunun taarruzlarıyla çiğnenmeye başlandı. Şayanı dikkattir ki, sekiz ay evvel, millet Heyeti Temsiliye etrafında toplanarak, Damat Ferit hükümetiyle münasebet ve haberleşmesini kesmiş iken, Ali Galip teşebbüsü gibi münferit olaylardan başka böyle umumi isyan olmamış idi. Bu sefer ki birbirine benzeyen genel isyanlar, sekiz ay zarfında, memleket içinde çok hazırlık yapıldığını gösteriyordu. Damat Ferit'i takip eden hükümetlerle milli şuuru muhafaza etmek için yaptığımız mücadelemizin, ne kadar haklı sebeplere dayandığı acı bir surette bir daha anlaşılıyordu. Milli mücadeleye kuvvet vermek için, cephelerle ve ordu ile meşgul olunmakta, İstanbul'da hükümetlerin gösterdiği diğer türlü ihmallerin, acı sonuçları da ayrıca görülecektir'.
Nutuk'ta Mustafa Kemal bu olayları şöyle özetlemektedir;
'Efendiler, memleketin Kuzey-Batı mıntıkası asilerle uğraşırken, memleketin ortasında Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan havalisinde de isyanlar başlıyor. Bu isyan hareketleri de dikkat çekicidir. 14 Mayıs 1920 tarihinde Postacı Nazım ve Çerkes Kara Mustafa isminde bir takım adamlar otuz, kırk kişi ile Yenihan'a bağlı Kaman karyesinde isyan ettiler. Bu hareket, artan bir şekilde devam etti. Asiler, 27- 28 Mayıs 1920 gecesi Çamlıbel'de bulunan bir müfrezemizi basarak esir ettiler. 28 Mayıs 1920 de diğer bir kısım asiler de Tokat civarında yürüyüş halinde bulunan bir taburumuza hücum ederek dağıttılar ve kısmen esir ettiler. Cüretlerini arttıran asiler, 6- 7 Haziran 1920 gecesi Zile'yi işgal ettiler. Oralardaki askerlerimiz Zile Kalesi'ne çekilerek müdafaa ettiler. Askerin erzak ve cephanesi tükendikten üç gün sonra asilere teslim oldular. İsyancılar 23- 24 Haziran 1920'de de Boğazlıyan'a baskın yaptı. Orada bulunan bir müfrezemizi dağıttılar. Amasya'da bulunan 5. Kafkas Fırkası, başında Cemil Cahit Bey olduğu halde, asiler aleyhinde tahrik edildi. Antep mıntıkasında bulunan Kılıç Ali Bey de, bir milli müfreze ile bu havaliye gönderildi. Erzurum'dan Ankara'ya gelmekte olan bir Erzurum Milli Müfrezesi de o havalide terk olundu. 1920 senesi Temmuzunun ortasına kadar, bu asilerin takip ve ortadan kaldırılması ile uğraşıldı. Yenihan isyanı, Orta Anadolu'nun diğer yerlerindeki kötü niyetli kişileri de harekete geçirdi. Çapanoğullarından Celal, Edip, Salih, Halit Beyler, Aynacıoğulları ve Deli Ömer çeteleri gibi birtakım eşkıyayı başlarına toplayarak 13 Haziran'da Yozgat civarında Köhne nahiye merkezini işgal etmek suretiyle ve 14 Haziran'da da Yozgat şehrini işgal ederek büyük bir mıntıkaya hakim oldular. Merkezi Sivas'ta olan 3. Kolordu kuvvetleri ve o mıntıkada bıraktığımız milli kuvvetler yeterli gelmedi. Eskişehir'den Ethem Bey müfrezesi ve Bolu havalisinden İbrahim Bey müfrezesi de Yozgat mıntıkasına sevk olundular'
'Yozgat ve havalisinde asiler dağıtıldıktan sonra, oraya gönderilen müfrezelere, diğer mıntıkalarda vazife verildi. Fakat bu havalide umumiyetle asayiş kurulamadı. 7 Eylül 1920 tarihinde, Küçük Ağa, Deli Hacı, Aynacıoğulları denilen birtakım serseriler, Zile civarlarında, Kara Nazım, Çopur Yusuf namında birtakım adamlarda Erbaa dolaylarında tekrar faaliyete geçtiler. Bunlardan Aynacıoğulları 300 atlı kadar kuvvet toplayabilmişlerdi. Bu vaziyet üzerine İkinci Kuvay-ı Seyyare namını alan İbrahim Bey müfrezesi tekrar, bulunduğu Eskişehir mıntıkasından, Yozgat'a vararak, burada bulunan milli müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle birlikte Maden, Alaca, Karamalara, Mecitözü mıntıkalarında, çeşitli gruplar halinde bulunan asileri dağıttı. İbrahim Bey, asilerin tamamen ortadan kaldırılmasını ancak 3 aydan fazla bir zamanda başarabildi'.
1928 Yılı ve Sonrası
Önemli ayaklanmalara rastlanmayan 1928 yılında İngilizler, hükümetin yumuşama politikasının yararlı olduğu görüşündeydiler. Büyükelçi Clerk, 11 Ocakta İstanbul'dan gönderdiği raporda şu bilgileri vermektedir;
'Yeni Doğu politikası uyarınca, Türk hükümetinin aileleriyle birlikte bölgeye dönebilecek 781 kişinin adlarını açıkladığını bildirmekten şeref duyarım. Bu listedekilerin çok azı eski subay, eski mebus ve eski belediye başkanı ve bir kısmı aşiret reislerinin oğullarından oluşuyor. Halk partisi içindeki eleştiri hareketi sonucu İsmet Paşa'nın bu yeni politikayı benimsemek zorunda kaldığını öğrendim. Şükrü Kaya'nın Irak Adalet Bakanına söylediklerine göre ise, Bakan, yeni politikanın uygulanması konusunda kendisinden emin değil. Hükümet çevreleri dışında, uygulanan baskı politikasının insanları fazla öfkelendirdiği, şimdi artık bir uzlaşma politikasına gerek duyulduğu düşüncesi serbestçe savunuluyor. Bazıları ise, baskı politikasının hükümetin bölge üzerindeki otoritesini artırmadığını ileri sürüyorlar. Belirtildiğine göre, Dersimliler her zamankinden daha fazla huzursuz'.
Büyükelçi Clive'in Dışişleri Bakan Vekili Cushendun'a 8 kasım 1928'de yolladığı raporda, Batı Anadolu'ya göç ettirilenlerin Doğuya doğru gönderilmesine yaz boyunca devam edildiği belirtildikten sonra, hükümetin bölgeye gidecek doktor, öğretmen, memur bulmakta güçlük çektiği de bildirilmektedir. Akıllıca düşünülmüş bir reform olarak bölgeye karayolu yapımına başlandığını yazan büyükelçi, yolların üç dört yıl içinde tamamlanacağının, böylece Ankara- Van arasındaki uzaklığın beş güne ineceğinin açıklandığını yazmaktadır. Ayrıca rapor şu bilgilerle devam etmektedir ;
'Karayolları daha doğuya doğru uzandıkça bölgenin devlet otoritesi altına girmesi de kolaylaşacak, Türk memurlar da bölgenin sorunlarını daha yakından tanımış olacaklar. Bu sorunların başında yer alan toprak mülkiyeti konusunda, Türk hükümeti aşiret beylerine ait büyük toprakların parçalanarak köylülere dağıtılmasını öneriyor'.
1929 tarihli raporlarda, 1925'teki ayaklanmadan beri yabancıların Fırat'ın doğusuna geçmelerinin yasaklandığı (o yıl ilk kez İngiltere askeri ataşesine izin verildiği) belirtilmektedir. Bölgedeki çalkantılar durmuş değildir. İngiltere'nin Ankara'daki elçilik müsteşarı Edmonds, İngiltere Dışişleri Bakanı'na yolladığı raporda ; Haziran ayında, Karaköse- Bayezit bölgesinde askeri birliklerle bir çatışma olduğunu, aynı ay içinde İbrahim Tali Bey'in (Öngören, Birinci Genel Müfettiş) Siirt yakınlarındaki Garzan'da, Kayseri'de kaçan Hasan Paşa'nın oğullarını teslim aldığını, Eylül başında da gazetelerin Diyarbakır- Elazığ bölgesinde Zodo adlı birinin reisliğindeki bir çetenin dağıtıldığını bildirdiklerini yazmaktadır. Basında İbrahim Tali Bey'in, Elazığ'ın bir köyünde toprak dağıttığı, ya da Palu'da bir Türk Ocağı açtığı yolunda haberler de çıkmaktadır. (Devam Edecek).