Gülmek de güzel gülümsemek de. O zaman somurtmak ve sırıtmak niye.
Gülmeyi unuttuk. Gülümsemek hepten yok oldu. Somurtmak ve sırıtmak ise her yerde.
Sırıtmak daha çok kurnazlık ve alay belirtisidir. Onun için zaman zaman sırıtanlara pişmiş kelle gibi sırıtma derler. Somurtmak ise zırhları giymek ve maskeleri takmaktır.
Gülmek ve gülümsemek insanın kendisi olabilmesidir.
Kendimiz olabildiğimiz anlar, üzerimizdeki çelik zırhları ve yüzümüzdeki maskeleri çıkardığımız anlardır. Kendimiz olursak, özümüzü, özgürlüğümüzü ve benliğimizi yaşayabiliriz.
Eğer çelik zırhlarla ve maskelerle dolaşıyorsak sadece somurturuz ve sırıtırız. Somurtmak ve sırıtmak bizim işimiz değil.
Bize gülmek ve gülümsemek yakışır.
Gülmek ve gülümsemek duygularımızı yansıtmak amacıyla kullandığımız yüz ifadelerinin en güzeli ve en önemlisidir.
Gülmek sesli, gülümsemek ise biraz daha sessiz yapılandır.
Sesli gülmek, daha çok sevincimizi, coşkumuzu, mutluluğumuzu özgürce dışa vurmak ve paylaşmaktır. Gülümsemek ise kendi iç dünyamıza doğru bir yolculuk başlatmaktır. Bazen gülümsememizin nedenini bizden başka hiç kimse bilmez. Hatta merak eder ve sorarlar, ne oldu, niye gülümsedin diye.
Çok değerli Hocam Turan Akman Erkılıç sosyal medyadaki bir paylaşımında 'dik dur gülümse, bırak neden gülümsediğini merak etsinler.' demiş. Gülümsemek demek ki karşımızdaki insanların merak etmesini de sağlıyor.
Gülümsemenin içinde derinlik vardır, gizem vardır, hatta bazen hayranlık vardır.
Haydi zırhlarımızdan ve maskelerimizden kurtularak hemen şimdi gülümseyelim. Çünkü sadece bir gülümseme karanlık bir günü aydınlatabilir ve mucizelerin başlangıcı olabilir.
Gülmek ve gülümsemek, bize hayatın zorluklarını aşarak daha sağlıklı bir yaşam sunar.
İnsan düşündüğünü, zihninde tasarladığını, yüreği ile destekleyebiliyorsa yanında hiç kimse olmasa da kendi kendine gülümseyebilir.
Tam da umutsuz ve çaresiz gibi göründüğümüz bir anda bir dostumuzun merhabası, günaydını bizi gülümsetebilir.
Yeni katıldığımız ortamlarda tanıdığımız, güvendiğimiz ve sevdiğimiz birini görmek de bizi gülümsetir.
Bazen de tebessüm etiklerimiz ile güldüklerimiz değişkenlik gösterir. Örneğin bir bakanın şu sözlerine bir bakalım. Bakan şöyle diyor:
'Türkiye satın alma paritesinde dünyanın en büyük 12. ekonomisi. Hane başına düşen gelir 3 kat arttı. Enflasyon tek haneye indi. Türkiye şu an küresel tedarik gücüne çok iyi entegre olmuş durumda'.
Bakanın kim olduğunu kolayca tahmin ettiniz tabi ki. Bakanın bu sözlerine bazılarımız güler, bazılarımız tebessüm eder, bazıları da sırıtarak dinler.
Doğruluğu tartışmalı bir araştırmaya göre erkekler günde 7000 sözcük kullanıyorlarmış. Kadınlar ise 21000 yani erkeklerin tam 3 katı. Kadınlara sormuşlar, neden 21000 sözcük kullanıyorsunuz? Kadınlar, çünkü erkekler bir defa söylediğimizde anlamıyorlar. Bu yüzden 3 kere tekrarlamak zorunda kalıyoruz.
Yeni bir araştırmaya daha ihtiyaç var. Kadınlar mı daha çok gülüyor, gülümsüyor erkekler mi? Somurtma ve sırıtma konusunda erkeklerin önde olduğu kesin ama gülme ve gülümseme konusunu araştırmak gerekiyor.
Yeni bir güne başladık. Her şeye rağmen gülme, gülümseme ve gülümsetme zamanı.
Hemen şimdi gülümseyin, gülümsetin.
Nasıl mı?
Haydi, bugün tanımadığınız insanlara da gülümseyerek selam vererek onları da gülümsetelim,
Olumlu ve moral verecek bir şey düşünerek. kendimize, özümüze dönerek; Zırhlarımızı ve maskelerimizi bir kenara atarak gülümseyelim.
Ben öyle yaptım siz de deneyin. Zorlayın kendinizi biraz. Göreceksiniz sizi güldürecek ve gülümsetecek çok şey bulacaksınız, selfi çekmeden de gülümseyebilmeyi keşfedeceksiniz.