2020 yılının Eylül ayının 23'ünde AK Parti il başkanlığı AK Parti İl Tanıtım ve Medya Başkanlığından E-Posta gelmişti.

Açıp okudum.

'AK Parti İl Başkanı Çalışkan, Bakan Karaismailoğlu ile bir araya geldi' fotoğraflı haberdi.

Haberin içeriği ise şöyleydi: 'Geçtiğimiz hafta oda başkanları ve STK temsilcileri ile bir araya gelen Çalışkan, akabinde ilk olarak Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile görüştü. Başkan Çalışkan konu ile ilgili olarak; 'Değerli Bakanımıza misafirperverliğinden dolayı teşekkür ediyorum. Şehrimizde yapımı devam eden ilçe yolları, çevre yolları ve TÜLOMSAŞ'a ilişkin taleplerimizi ilettik. Bakanlık düzeyinde konuları takip etmeye devam edeceğiz'.

* * *

Ben de bu E-postayı okuduktan sonra ertesi günkü köşe yazımda şunu sormuştum.

'Sayın bakan Alpu, Sarıcakaya yolları ile çevre yolu için ne dedi? Eskişehir'de yıllardır dillendirilen Kuzey-Güney Çevre yolu için söz verdi mi?'.

* * *

Zihni Çalışkan cevap vermedi.

AK Parti İl Başkanı Çalışkan, Ulaştırma Bakanı'na, 'Şehrimizde yapımı devam eden ilçe yolları, çevre yolları ve TÜLOMSAŞ'a ilişkin taleplerimizi ilettik' diyor.

Bakan ne cevap verdi?

Haberde bu da yer almıyordu.

* * *

Demek ki Eskişehir çevre yolu hükümetin gündeminde yoktu.

Zaten olsa idi, bakan '2021 yılı yatırım programına aldık. Yetiştiremezsek 2022 yılına kayabilir' derdi.

* * *

Alpu, Sarıcakaya yolu genişletme çalışması da kaplumbağa hızıyla devam ediyor.

Çalışma bir duruyor, bir başlıyor.

Kaç kilometrelik yollar ki?

Koca koca dağlar delinerek uzunluğu kilometreleri bulan tüneller bile 2-3 yılda tamamlanıyor.

Sarıcakaya yolu biraz sorunlu…

Alpu ise düz.

Alpu yolunun şimdiye kadar çoktan bitmesi gerekirdi.

* * *

Bunları sorunca AK Partili dostlar bize dillerine pelesenk olan klasik söylemleriyle, 'AK Parti düşmanı' yaftasını yapıştırıyorlar…

Ne alaka?

Bunları sormak AK Parti düşmanlığı mı oluyor?

Bu soruyu şahsım için sormuyorum.

Kamuoyu adına, yani halk adına soruyorum.

İlgililerden soruların cevaplarını alıp yazarak kamuoyunu bilgilendirmek görevim.

* * *

Ben daha 2021 yılı bütçe görüşmeleri başlamadan önce yazmıştım.

'Eskişehir Kuzey ve Güney Çevre Yolu 2021 yatırım programında yok. Olsaydı AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile yaptığı görüşmede bakandan müjdeyi alır Eskişehirlilere paylaşırdı' diye.

* * *

Nitekim CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de açıkladı: 'Eskişehir'in yıllardır çözüm bekleyen sorunları Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı Yatırım Programına yine alınmadı. Eskişehir'in trafik sorununun çözümüne katkı sağlayacak Güney Çevre Yolu Projesi için bütçeye sadece 1000 lira ayrılırken, Eskişehir'in en fazla ölümlü trafik kazasının yaşandığı Seyitgazi-Kırka-Afyon karayolunun genişletilmesi de yine programa alınmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'li bakanların 31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde vaat yağdırdığı Seyitgazi'ye söz verilen hastane programa alınmazken, temeli atılan kültür merkezi için de ödenek konmadı'.

* * *

Çakırözer de belirtmiş.

Tablo çok kötü. On yılda 800 kaza, 30 ölü, 1350 yaralı. Bu yolun yatırım programlarına alınması için daha kaç kaza olması gerekiyor?

Senelerdir Eskişehirlilerin çığlığı neden duyulmuyor?

* * *

Çevre illere bakıyorum Eskişehir'in çok gerisinde iken şimdilerde ya yaklaştılar ya da geçtiler.

Peki, nasıl oldu?

Biraz araştıracak olursanız eminim sorunun cevabını bulacaksınız.

* * *

2023 genel seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimlerine eğer erken yapılmazsa yaklaşık 2,5 yıl kaldı.

Pandemi nedeniyle 2021 yılı aşıların gelmesi ve sağlıkçılar başta olmak üzere Huzurevinde kalanlar ve 90 yaş ve üzerindekilere vurulmaya başlandı.

Kademeli olarak yaşlılar ve risk grubundakiler de aşılarını olacak.

Tedbirler de yavaşlatılmadan devam edecek olursa 2021'in sonbaharında tamamen olmasa da sıkıntının yüzde 70-80'ini atlatmış oluruz.

* * *

2022 yılından itibaren de gerek salgın tehlikesinin de ortadan kalkmasıyla cumhurbaşkanı ve bakanlar 2023 seçimleri için meydana inerler.

İşte o zaman Eskişehir'e de gelecekler.

Geldiklerinde Eskişehirliler olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile özellikle Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanına 'Eskişehir üvey evlat mı?' diye sormalısınız.

* * *

'ONLAR GÖREV ŞEHİDİ SAYILMALI'

2020 yılında 302 sağlık çalışanı koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi.

Bugün onlar hatırlanmıyor.

Daha doğrusu yakın çalışma arkadaşları ile ailesi dışında.

Ölen öldüğüyle kalıyor.

Oysaki Covid-19 diye bir salgın olmasaydı belki bugün onlar çoluk çocuk ve sevdikleriyle birlikte yaşamlarını devam ettireceklerdi.

Ama virüse yakalanan insanları eski sağlıklarına kavuşturmak için gündüzlerini gecelere katarak, mesai mefhumu tanımadan ellerinden ne geldiyse yapmaya çalıştılar.

Yataklarında acı içerisinde kıvranan insanlara kendi acılarını unutarak moral aşılamayarak acılarını birazda olsa hafifletmek için uğraştılar.

Birilerine şifa dağıtmaya çalışırlar kendileri virüse yakalandılar.

Kimisi virüsle yaptığı savaşı kazandı, kimileri ise kaybetti.

* * *

Aylarca çoluk çocuklarının yüzünü görmeden, evlerinden uzak ya devletin gösterdiği misafirhanelerde ya da hayırsever otel sahiplerinin herhangi bir ücret talep etmeden açtıkları otellerinde barındılar.

Hala da her ne kadar bir ay öncesi kadar olmasa da yaklaşık 10 aydır virüse yakalanmış insanlara yılmadan, usanmadan offf demeden şifa dağıtmaya devam ediyorlar.

* * *

İşte canla başla korona virüse yakalanan insanlara şifa dağıtırken kendileri de virüs kaparak yaşam mücadelesini kaybeden ne yapsak da borcumuzu ödeyemeyeceğimiz o sağlık çalışanlarının 'görev şehidi' sayılmaları önerisi yapıldı.

Ama yukarısı bu öneri ve çağrıları adeta sağır(!) olmuş duymuyor.

Daha doğrusu duymazdan geliyor.

* * *

Cephede PKK ve Türk düşmanlarıyla canı pahasına çatışırken, 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında darbecilerin taradıkları Gölbaşı Polis Özel Harekat Merkezi'ndeki polislerden, askerlerden ve darbecileri püskürtmek için ölen sade vatandaşlardan ne farkları var?

* * *

15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından katledilenler 'şehit' sayıldı.

Hak etmediler mi?

Ettiler elbette. Hem de sapına kadar.

Darbe girişimin önlenmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar onların da çok ama çok büyük gayretleri oldu.

Peki, virüsten ölen sağlıkçılar hak etmediler mi?

Onlarda hak ettiler. Hem de sapına kadar.

* * *

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç ta, koronavirüs sürecine ilişkin yaptığı değerlendirmede, 'Sağlık çalışanlarımızın varlığı, bizlerin sağlığı demek. Her birine minnettarız' dedi.

Hayatını kaybeden sağlık çalışanların meslek hastalığı sayılarak şehit sayılmalarının altını çizdi ve şöyle devam etti: 'Sağlık çalışanlarımızın varlığı, bizlerin sağlığı demek. Her birine minnettarız. Koronavirüsün ülkemizde görülmesi ile birlikte sağlık çalışanlarımız yoğun hatta insanüstü bir azim ve fedakarlık ile görev yapıyor. Ben de bir hekim olarak, sağlığımızı borçlu olduğumuz sağlık çalışanlarımıza minnettarım ve teşekkürlerimi sunuyorum. Sadece teşekkür etmek ne yazık ki yetmiyor. Koronavirüsün bilimsel gelişmelerin de ışığı ile etkisini azaltmasını umarken, görevleri uğruna hastalığa yakalanan hatta canlarını yitiren sağlık çalışanlarımızı görmezden gelemeyiz. Bu sebeple derhal gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve koronavirüs meslek hastalığı olmalıdır. Ayrıca koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanları da kesinlikle şehit sayılmalıdır. Koronavirüs ile savaşta, en ön cephede savaşan sağlık çalışanlarımıza hakları vakit kaybetmeden teslim edilmelidir.'

* * *

Şimdiye kadar başta sağlıkçıları temsil eden sendika başkanları, Tabipler Odası ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından 'koronavirüse yakalanarak ölen sağlıkçılar şehit sayılmalı' önerisi gelmişti.

Birçok ilden büyük olan Tepebaşı İlçesinin Belediye Başkanı Ahmet Ataç'tan gelen bu öneri daha çok önem arz ediyor.

Nedeni ise yaklaşık 125 bin oy almış, Tepebaşı ilçesindeki her iki seçmenden birisinin destek verdiği isim.

* * *

Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Servis Hizmetleri'nde ambulans şoförü olan Hasan Aslan'ın, koronavirüsten ölümü meslek hastalığı sayıldı.

SGK Yüksek Sağlık Kurulu, Covid-19'un da 'meslek hastalığı' olarak ilgili yönetmeliğe eklenmesi kararını da oybirliğiyle aldı.

Geçtiğimiz günlerde yapılan bakanlar kurulu toplantısından sonra açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koranavirüsten ölen sağlık çalışanları 'vazife malulü sayılacak' demişti.

Daha sonra da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da detayları anlattı.

* * *

Atılan önemli bir adım.

Maddi yönden belki tam olmasa da yaraları saracak.

Ancak madem ölen sağlıkçılar 'görev malulü' sayıldı.

O zaman 'şehit' unvanı da verilmeli.

Görev başında salgına karşı verdikleri mücadele nedeniyle hayatlarını kaybettiler.

Onlara 'şehit' unvanı esirgenmemeli.

Çoluk çocukları hiç olmazsa kaybettikleri anne veya babalarına 'görev şehidi' sayılmalarıyla kendilerini teselli edeceklerdir.

* * *

Kaçmadığımız iş kolaylaşır

Bir genç Ankara da üniversite kazanmış, ailesinden ayrılığın acısına dayanamadığı için ders çalışamamış, terk etmiş okulunu, dönmüş babasının evine ve kaydı silinmiş. Ailesinin yanında bir süre sonra sıkılınca da İzmir'e gitmiş, bir kahvede çaycılık işi bulabilmiş. İş şartları kötüymüş, geçimi zormuş da ne yapması gerekiyormuş.
Şaşırtıcı değil mi? İnsan başarının bu kadar yükseğinden kendini aşağıya atar mı? Dayanıksız yetişmişse, sorumluluk, vefa, çile, fedakarlık çarklarından geçmemişse işte böyle atıyor.

Hayata tutunmak çocukluktan çıkmayı gerektiriyor. Dövülen demirin çelikleşmesi gibi çileyle yüzleşmeyi ve çileye direnmeyi gerektiriyor. Kimse zorluktan kaçarak kolaylığa kavuşamaz. Zorluk dağından geçmeden kolaylık vadisine ulaşamaz.
Yağmurdan kaçan doluya tutulur. Küçük sorumluluklarını ihmal eden büyük yükler altında ezilir. Genç büyük kapıdan geçmenin zorluğundan yıldı da, büyük bir derde düşürdü kendini.
İçindeki ana hasretine ölümüne savaşan cesur asker gibi direnebilseydi okulunu bitirebilirdi. Sorunumuz, cam fanusla korunmuş bir ailede sorunsuz büyümekten ve sonra da hayata atılınca sorunların bütün sertliğiyle aniden karşılaşmamızdan kaynaklanıyor.

- - - - -
Başarısız kalmış kişinin geçmişi yarım bırakılmış işlerin enkazıyla doludur. Her anı eğlenceli işi herkes yapar. Aileniz, arkadaşlarınız veya mesleğinizle ilgili canınız istemediği için ertelediğiniz, yapmadığınız, kaçındığınız işleriniz var mı?

Düşün ve Başar

(alıntı)