Anadolu halk dilinde 'Kiraz Ayı' olarak adlandırılıyor 'Haziran…'

Kiraz, Yunan mitolojisinde doğum ve yenilenmeye karşılık gelirken, Çin'de ise ölümsüzlük ile eş anlamlıdır. Japonlar ise kiraz çiçeklerini adeta ulusal çiçek yapmışlardır.

Zeytin, fındık, incir, kayısı, ceviz, badem, üzüm gibi kiraz ağacının da anavatanının Anadolu olduğu ve dünyaya buradan yayıldığı biliniyor.

Giresun ilinin ismini kiraz meyvesinden aldığı söylenir. (Kerasus- Gerasus- Geresun- Giresun).

Türkiye, kiraz üretiminde dünya lideri konumunda… Ancak üretimdeki bu rakipsizlik ihracata yansımıyor. Dünya kiraz ihracatında ABD'nin ardından ikinci sıradayız.

Sözün özü, simgesi kiraz olan Haziran ayının ülkemizin toplumsal yaşamında önemli bir yeri var.

Covid- 19 salgınına karşı 1 Haziran'da başlatılan 'anormal normalleşme sürecimiz', Haziranımıza önemli boyutta güncel sorunlar yükledi…

'İnsanı değil ekonomiyi yaşatma' hedefinde harikalar(!) yaratan 'Tek Adamcı Sistemimiz', her şeyi yaşlıların üzerine yıkarak işin içinden sıyrılıyor…

Bize de Haziran'da yaşamak üzerine seçtiğimiz kesitleri paylaşmak kalıyor.

'HAZİRANDA ÖLMEK ZOR…'

Ülkemizin yüz akı toplumsal gerçekçi şair ve yazarı Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1977 yılında yayınlanan şiir kitabına 'Haziranda Ölmek Zor' adını vermişti ve bu kitabı Türkiye'nin toplumsal gerçekçi yazar ve şairleri olan (ve haziran ayında ölen) Orhan Kemal ile Nazım Hikmet'e adamıştı.

Bugün o anlamlı şiirin ışığında geçmişe baktığımızda görüyoruz ki, meğer haziranda ne çok düşün ve sanat insanımızı sonsuzluğa uğurlamışız…

Haziranda yitirdiğimiz tüm güzel insanlar anısına, H. Hüseyin'in şiirinin son bölümünü birlikte anımsayalım:

'Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
Şuramda bir kuş ötüyor.
Haziranda ölmek zor...'

Ve bu şiiri bir de Grup Yorum 'un 1987' de çıkardığı 'Haziranda Ölmek Zor' albümündeki ezgilerle dinleyince anlam yoğunluğu doruğa çıkıyor…

'BAK ŞU BEBELERİN GÜZELLİĞİNE…'

Ülkemizde Haziran sıcaklığının doruk noktasıdır, 'Gezi Direnişi…' Haziran güneşinde kızarmış kirazların, tüm Taksim Meydanlarını yedi renge dönüştürdüğü günlerdir o 'Gezi Günleri…'

Anıların, bilinçlerin ve umutların 'birlikte tazelendiği' günlerdir, 'Gezi Günleri…'

'Gezi Direnişi'; dündür, bugündür, yarındır…

Çünkü bilimin doğruluğunun, demokrasinin iyiliğinin, sanatın güzelliğinin; Haziran güneşiyle kaynaştığı yaşamdır 'Gezi…'

Ama diyor ki bir halk ozanımız:

'Güneşten korkanlar gündüzün pusar,

Çakallar sürüyü dumanda basar…'

Onun içindir ki, Gezi Direnişi 'nin sürdüğü günlerde katledildi gencecik çocuklarımız…

'Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Berkin Elvan, Ahmet Atakan ve Hasan Ferit Gedik' anılarına saygıyla H. Hüseyin'in dizeleriyle selamlayalım o güzel çocukları:

'Bak su bebelerin güzelliğine
Kaşı destan gözü destan
Elleri kan içinde
Kör olasın demiyorum
Kör olma da gör beni…'

Korkmazgil, 'Şiir, bilinmezi bilinir, görünmezi görünür, duyulmazı duyulur, duyumsanmazı duyumsanır, algılanmazı algılanabilir yapmaktadır…' diyor

Bu şiiri de 68 Kuşağının simge sanatçılarından Rahmi Saltuk'un sesinden ve sazından dinleyerek yelken açalım 'algılanabilir yeni Gezi'lere doğru…'

HAZİRANDA 'BİRLİKTE YAŞAMAK…'

Ülkemin 2020 Haziran'ında ortalığı kara bulutlar kaplamış durumda…

Komplo teorileri, katliam tehditleri, darbe iddiaları, baskın seçim dalavereleri…

TBMM'de ulusal egemenliği yok sayan uygulamalar…

Covid- 19 Salgını, özellikle çalışmak zorunda bırakılan işçi havzalarında can kayıplarıyla sürerken, 'normalleşme' çılgınlığı ile tek adamcı sistemin karanlığını daha da koyulaştıran sapkınlıklar...

*****

Sabahın bir sahibi olmalı artık, umutla, neşeyle, taze, yepyeni bir dille; bilimin, demokrasinin ve sanatın diliyle konuşan…

'İnsan yaşamı kardan önemlidir!' diye haykıran… 'Devletin temel görevi insanı/ toplumu/ doğayı korumak ve geliştirmektir…' diyerek aydınlık bir sabaha doğru yelken açan...

Aydınlık bir sabaha giden bu yolda, 'parlamento ve sokak mücadelesini bütünleştiren…'

Birlikte yürüdüklerimizi ittirerek/ iğneleyerek değil; kucaklayarak…

Sabaha yürüyenler arasındaki farklı renkleri 'tabloda', farklı sesleri 'armonide' birleştiren… Ve:

'gün gün ile barışmalı

kardeş kardeş duruşmalı

koklaşmalı söyleşmeli

korka korka yaşamak ne…' diye şarkılar söyleyerek:

Tıpkı, 'Haziran 1919' da M. Kemal'in dediği ve yaptığı gibi; 'azim ve kararlılıkla…'

Tıpkı, '15- 16 Haziran 1970'de işçilerin yaptığı gibi; 'örgütsel kitlesellikle…'

Tıpkı, 'Haziran 2013 Gezisi' ndeki gibi; 'çok renkli, çok sesli, sevgiyle, coşkuyla…'

Tıpkı, 'Haziran 2017 CHP Uzun Yürüyüşü' ndeki gibi; 'Hak, Hukuk, Adalet istemleriyle…'

Tıpkı '31 Mart- 23 Haziran 2019 İstanbul Buluşması'ndaki gibi; 'Demokrasi İttifakıyla…'

Ve tıpkı Nazım'ın 'Yaşamaya Dair' de anlattığı gibi: 'ciddiyetle…':

'Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin…'

Ve bu şiirin tamamını, Fazıl Say'ın müziği eşliğinde Genco Erkal'dan dinleyeceksin…

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla yaşam coşkusuyla…