Geçtiğimiz pazar günü AK Parti Tepebaşı İlçe kongresi yapıldı.

Tıpkı Odunpazarı İlçe Başkanı Av. Ali Acar gibi Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu da tek aday olarak girdikleri seçimlerde koltuklarını korudular.

Üç hafta önce; 'AK Parti'de il, Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe başkanları değişmeyecek' diye yazmıştım.

Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe başkanları değişmedi.

İl Başkanı Zihni Çalışkan da Aralık ayı içerisinde yapılacak olan kongre de yoluna devam edecek.

Eğer bir kaza bela olmazsa 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerde teşkilat başkanı olarak Eskişehir de Erdoğan'ın sandıktan birinci olarak çıkması için 14 ilçe başkanı ile gecesini gündüzüne katacaklar.

'2024'TE BÜYÜKŞEHİR VE TÜM İLÇELERİ ALACAĞIZ'

AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan, Tepebaşı İlçe kongresinde teşkilat başkanı olarak konuşmuş.

Konuşmasında AK Parti hükümetleri döneminde Eskişehir'e yapılan hizmetleri sıralamış.

Başta büyükşehir olmak üzere Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye başkanlarını eleştirmiş.

Yıllardır almak istedikleri Büyükşehir ile üç dönemdir en çok eleştirdikleri Tepebaşı Belediye Başkanlığını bir türlü kazanamamanın ezikliği olabilir.

Konuşmasında en çok dikkati çeken nokta ise şu sözleri:

'Allah nasip ederse 2024'ten itibaren başta Büyükşehir olmak üzere, tüm ilçelerimizi yine alıp genel başkanımız cumhurbaşkanımıza Eskişehir'in hediyesi olarak sunmaya söz veriyoruz'.

YILLARDIR İSTİYORLAR OLMUYOR

AK Parti kurulduktan sonraki girdiği ilk seçimler ve sonraki seçimlerde özellikle Eskişehir Büyükşehir Belediyesini çok istemesine rağmen bir türlü kazanamıyor.

Ellerinde Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri vardı.

Önce Tepebaşı'nı sonra da Odunpazarı Belediyesini CHP'ye kaptırdı.

2019 yerel seçimlerinde de Alpu, Mihalıççık, Seyitgazi ve Çifteler Belediyelerini kaybetti.

Çifteler de Cumhur İttifakının adayı olarak MHP'li Kadir Bıyık'a destek verseler de önceki başkan Metin Özen AK Partiden seçilmişti.

Alpu, Seyitgazi ilçelerini CHP'ye, Mihalıççık'ı ise DSP'ye kaptırdılar.

2005'te kazandıkları 10 ilçeden 2019 seçimlerinde 4'ünü kaybettiler.

Çok çok iddialı oldukları Odunpazarı'nda CHP'li Kazım Kurt'u yenemediler!

2024 seçimlerine daha yaklaşık 3,5 yıl var.

Geçmişte de söyledikleri 15-0 nakaratını bu kez de Zihni Çalışkan tekrarlamış.

KURTULMUŞ, KARACAN VE

GÜNAY DA 15-0 DEMİŞTİ

Bugün genel başkan vekili olan dönemin Kültür ve Turizm Bakanı olan Numan Kurtulmuş da, yıllar önce Eskişehir'e gelmiş ve 'Belediyeleri 15-0 alacağız' demişti.

Oysaki Eskişehir de zaten 10 ilçe belediyesinde AK Partili başkanlar oturuyordu.

Daha sonra AK Parti Milletvekilleri Emine Nur Günay ve Harun Karacan da Eskişehir'de başta büyük şehir olmak üzere 14 ilçe belediye başkanlıklarını alarak 15-0 kazanacaklarını söylemişlerdi.

Eskişehirli seçmenler ise, Büyükşehir ile Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanlarının yaptıkları hizmetlerden memnun olduklarını sandıkta yaptıkları tercih ile tescilleyerek yollarına devam etmelerini istedi.

ÖNEMLİ OLAN SEÇMENİN

GÖNLÜNE GİRMEK

Yazımı okuyan AK Partililerin; 'amma da severmişsin CHP'li başkanları' diye kulağımı çınlatacaklarından eminim.

Benim çok sevmem ya da oy vermemle Yılmaz Büyükerşen, Kazım Kurt ve Ahmet Ataç seçimden zaferle çıkmıyor.

Şahsımın bir oyu var.

Sandık başında tercihimi yapıp oyumu kullanıyorum.

Oysa sonuçlara bakıldığında üç başkan da AK Partili başkan adaylarına ciddi fark atıyor.

Yani yaptıkları hizmetlerden memnuniyet duyan seçmen 'sizden memnunuz, yolunuza devam edin' diyor.

Önemli olan seçmenlerin gönlüne girebilmek…

Demek ki yerel seçimlerde özellikle kent merkezindeki üç belediye başkanı seçmenlerin gönlünü girmiş ki, sandıktan yine onlar çıkıyor.

Hem de iktidar gücüne rağmen.

HERHALDE 2024'TE YILMAZ HOCA'NIN ADAY

OLMAYACAĞININ HESABINI YAPIYORLAR!

Zihni Çalışkan, 2024'ten itibaren 'başta Büyükşehir olmak üzere, tüm ilçelerimizi yine alıp genel başkanımız cumhurbaşkanımıza Eskişehir'in hediyesi olarak sunmaya söz veriyoruz' derken bu seçimler de herhalde; 'Yılmaz Büyükerşen bir daha aday olmaz. Yılmaz Hoca yoksa CHP, Odunpazarı ve Tepebaşını da kaybeder' diye hesap mı yapıyor?

Eğer yapıyor ise bu hesabı ne kadar tutar veya tutmaz bilemem.

Yukarıda da yazdım.

'AK Parti'den belediye başkan adaylığını düşünenler Eskişehir de önce seçmenin gönlüne nasıl girebiliriz?' formülü üzerinde şimdiden kafa yormalılar.

Yılmaz Hoca 2024 seçimlerinde yeniden aday olur mu, olmaz mı? Bilemem.

Ama şu bir gerçek Yılmaz Büyükerşen 'ben yokum artık' diyerek noktayı koyup, CHP'nin adayı da gerçekten Yılmaz Büyükerşen gibi sevilen-sayılan bir isim olursa, Hoca'da 'ben kefilim' diyerek yanında durursa sandıktan zaferle çıkar.

* * *

Basın Kart'ın varsa erken, yoksa zamanında…

Önceki gün ES TV'de moderatörlüğünü yaptığım 'Şehrin Duayenleri' programında Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca ile kıdemli gazeteci-köşe yazarı Hüsnü Arslan'ı konuk ettim.

Pek çok ismi konuk etmiştim programıma.

Nedense kendi mesleğim olan gazeteciliğin ve yerel basının nereden nereye geldikleri ve geçmişte veya bugün neler yaşandıkları konusunu konuşmak hiç aklıma gelmemişti!

Hafta içerisinde pazartesi günü yapacağım programa konuk aramaya başladım.

Çocukluk arkadaşım Eskişehir'in ve Türkiye sahnelerinin sevilen ses sanatçısı Mithat Körler'e telefon ederek davet ettim.

'Pazar günü İstanbul'a gideceğim. Dönüşüm Çarşamba olacak' dedi.

Yıllarını CHP'ye vermiş bir isimle görüştüm.

'Partim bana görev verdi. Pazartesi günü Sivrihisar ve Günyüzü ilçelerine parti çalışması için gideceğim' diyerek affını istedi.

Yine Eskişehir'in gururu, beyaz perdenin ve sinemanın önemli isimlerinden Nuri Alço ile bir hafta önce ön görüşme yapmıştım.

Cumartesi günü telefon ettiğimde İstanbul'a bir davete geldiğini, önümüzdeki hafta Eskişehir de olacağını söyledi.

Bu isimler mazeret bildirince aklıma 'gazetecilikte usta isimleri' konuk almak geldi.

Önce Yılmaz Karaca'yı aradım ve davetimi yaptım.

Konuyu anlatınca 'tamam seve seve gelirim' dedi.

Ardından da bugün yaşı 70'i geçmiş 80'ne dayanmış meslek büyüklerimden, bir dönem Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı da yapan Hüsnü Arslan'a telefon ettim.

Ona da konuyu anlatınca; 'bende seve seve katılırım' dedi.

İki saate yakın Eskişehir Basın tarihini, eski gazeteleri, mesleki anılarını ve yerel basının dünü-bugününü konuştuk.

* * *

Programda Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, önemli bir sorundan bahsetti.

'Geçmişte yıpranma payı hakkı olan ve basın kartı taşıma şartı aranmadan meslektaşlarımız erken emekli olabiliyordu. AK Parti iktidara gelince bu hakkımız elimizden alındı. Çok büyük mücadeleler vererek 2015 de hakkımız geri verildi. Ancak bu sefer basın kartı taşıyanlar bu haktan yararlanacak dediler. Yıllardır gazetecilik yapan ancak basın kartı almayan gazeteciler yıpranma payından yararlanamıyorlar. Hakları ellerinden alındı. Bu nedenle birçok meslektaşımız emekli olamıyor. Yıpranmadan basın kartı olmayan meslektaşlarımızın da yararlanabilmeleri için mücadele veriyoruz'.

* * *

Bu resmen gazeteciler arasında ayrımcılık.

İşe aynı dönemde başlamış iki gazeteciden birisi ya ihmal, ya da gerek görmediği veya 'olsa da olur, olmazsa da' diyerek önemsemeyerek basın kartı almamış.

Basın Kartı olan yıpranma hakkından yararlandığı için yaklaşık 4,5 yıl erken emekli oluyor, almamış olan ise yıpranmadan yararlanamadığı için olamıyor.

* * *

AK Parti ve MHP Eskişehir Milletvekillerine sesleniyorum.

Gazeteciler arasındaki bu ayrımcılığın, adaletsizliğin, hak kaybının giderilmesi için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı ile görüşerek kanun teklifi verin.

Veya Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanının bu sorunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a iletmesini, cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile basın kartı olmayan gazetecilerinde yıpranma hakkından yararlanarak erken emekli olmalarının önünün açılmasını talep edin.

Bu adımı siz atar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'da kabul ederse, hak kaybı yaşayan sadece Eskişehir değil Türkiye genelinde emekli olma hakkına kavuşan yüzlerce gazeteci ile eş, çocuklarının da duasını alırsınız.

* * *

Her şey her zaman göründüğü gibi değildir


İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar. Tabii insan kılığında…

Akşam olmuş. Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını tanrı misafiri olarak çalmışlar. Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler. Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp 'Geceyi burada geçirebilirsiniz' demişler. Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa. Duvar eskisinden sağlam olmuş.

Genç melek:
-'Niye yaptın bunu?' diye sormuş merakla...
-'Her şey her zaman göründüğü gibi değildir' demiş yaşlı melek yavaşça.
Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş...

Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazı sofralarına almış onları. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın:

'Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız' demiş...

'Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz.'

Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş...
- 'Bunu nasıl yaparsın. Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin. Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı, ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar. İneklerinin ölmesine göz yumdun?'.
- 'Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat' demiş, yaşlı melek gene.
- 'Nasıl yani?' diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek.
- 'Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat' demiş yaşlı melek bir daha.

Ve anlatmış.

'İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri, zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hak etmemişlerdi. Çatlağı kapayıp, onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği, adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim.
- 'Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın...'

* * *

GÜNÜN FOTOSU:


* * *