Her şeyi tükettik.
Üstelik yakınarak, şikayet ederek tükettik.
Sevgiyi tükettik paylaşıldıkça büyüdüğü halde. Duygularımızı yok ettik insan olmanın en önemli özelliği olduğu halde.
Sevgi tükenince, duygu yok olunca devamında dostluğu, arkadaşlığı, paylaşmayı unuttuk, doğa yok ettik.
Poşete gösterdiğimiz duyarlılığı sevgiye, arkadaşlığa, dostluğa, doğaya ve nihai olarak insanlığa gösteremedik. Boşuna dememişler Türk milleti asıl pazarlığı maydanoz alırken yapar diye. Birçok markette, mağazada pazarlık yapmayız ama maydanoz alırken pazarlık yaparız 2 tanesi bir lira olmaz mı diye.
Her şeyi tükettik, hem de göz göre göre, oy vere vere. Basit hesaplar yaparak, küçük çıkarların peşinde koşarak, bu günümüzün ve geleceğimizin yok olmasına izin verdik.
Gerçek dini duygularımızı yok ettik. Kimden menfaat gelecekse onun gittiği camide görünmeyi seçtik. Dini kullanan kurnazların oyuncağı olduk.
Yemek sofralarımızı sanal ortamlarda paylaştık, açlık çekenleri düşünmeden.
Artık yüreğimiz sızlamıyor. Üşüyeni, aç olanı, yolda kalanı umursamıyoruz. Arabamıza almıyoruz.
Duruşumuzu, kişiliğimizi, benliğimizi kaybettik. Eleştiremiyoruz, sorgulayamıyoruz. Sorumluluk almayı unuttuk. Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı denemiyoruz bile artık. Hele hele sevdiğimiz şeylerin peşinden koşma cesaretimiz hiç yok.
Köylerimizin yok olmasına izin verdik. Doğup büyüdüğümüz, doğayla iç içe olduğumuz, doğal ot ve bitkilerini tükettiğimiz köylerimiz yok artık. Köylerimiz şehirlerin mahallesi oldu. Yıllardır köyümüzün tüzel kişiliğine ait olan bağ, bahçe ve tarlalar belediyeler tarafından tek tek satılıyor. Göz göre göre, oy vere vere. Köylerimiz adı büyük olan şehirlerin mahallesi oldu.
Nerede daha ilkokulda elinde sepetle tarlada sebze toplayan çocuklarımız, nerede evin ineğini otlatma ve ahırı temizleme sorumluluğunu alan çocuklarımız.
Hayat ve yaşam kalitemizi kaybettik. Ürün sistemimize, gen yapımımıza, bağışıklık sistemimize en uygun olan tohumların yok olmasına izin verdik, göz göre göre, oy vere vere.
Sütün, yoğurtun içindeki bütün yararlı bakteriler yok edildi. Ayran diye alıp içtiğimiz ayran ayran değil. Ayran kutularının içindekiler bölümüne bir bakın yoğurt yok içinde nasıl ayransa.
Bütün bunlar tüketilirken yok edilirken üç şey dikkat çekecek şekilde büyüdü. Hastaneler, hapishaneler, adalet sarayları.
Niye çünkü önce hasta ediliyoruz, sonra tedavi ettiklerini söylüyorlar. Aykırı olan, farklı düşünen, eleştiren, kendi olan suçlu ilan ediliyor. Suçlu ilan edilince toplumun büyük bir kesimi onları yıldırmak için büyük büyük adliye sarayları ve hapishanelere ihtiyaç var.
Böyle devam edecek mi? Tabi ki hayır.
Nasıl göz göre göre, oy vere vere bu hale geldiysek, birbirimizin gözünün içine baka baka, el ele, omuz omuza, oy vere vere çıkacağız aydınlığa. Kurtulacağız küresel güçlerin kölesi olmaktan.
Göstereceğiz sevgimizi, uzatacağız elimizi, kıymetini bileceğiz sevdiklerimizin, kıymet vereceğiz kaybetmekten korktuklarımıza. Tükettiklerimizi, kaybettiklerimizi tek tek geri alacağız korkmadan, yılmadan. En başta insanlığımızı.