Hikaye şu:
Zamanın birinde bir padişah varmış.
Avlanmayı çok seviyormuş.
Bu padişahın bir de veziri varmış.
Vezirini yanından ayırmazmış hiç.
Özellikle avlanmaya giderken.
Av sırasında pek çok şey danışırmış ona.
Günlerden bir gün, padişah, vezirini ve askerlerini alıp ava çıkmış yine.
***
Av sırasında padişah yaralanmış.
Sağ elinin işaret parmağı kopmuş.
Padişah, acıdan inim inim inlerken, veziri, her zamanki gibi;
'Üzülmeyin padişahım, her şeyde bir hayır vardır!' demiş.
Buna çok sinirlenen padişah, öfkeyle bağırmış askerlerine:
'Atın şunu zindana!'
Öyle bir adammış ki vezir…
Zindana giderken dahi,
'Bunda da bir hayır vardır!' diyormuş.
***
Gel zaman git zaman…
Padişahın canı yine avlanmak istemiş.
Yanına beş on asker alıp ülkesinin sınırları dışına…
İnsan ayağının değmediğini düşündüğü sarp kırlara…
Toprağı güneş görmeyen ormanlara gitmiş avlanmak için.
***
Avdan dönerken yerlilerin tuzağına düşmüşler.
Bunları esir alan yerliler, her gün birini Tanrılara kurban etmeye başlamış.
Sıra padişaha gelince…
Padişahı serbest bırakmışlar.
İnançlarına göre herhangi bir uzvu kopmuş olan insandan kurban olmazmış.
Sarayına dönen padişah, yolda gelirken vezirinin, parmağı koptuğunda, 'Bunda da bir hayır vardır padişahım,' sözünü hatırlamış.
Saraya gelince, hemen vezirini zindandan çıkarıp huzuruna getirmelerini buyurmuş.
'Benim parmağımın kopmasındaki hayrı anladık da,' demiş. 'Seni zindana atmamdaki hayır nedir? Böyle bir cezanın ne hayrı olacak?'
Vezir,
'Padişahım,' demiş. 'Siz beni zindana atmasaydınız, her zamanki gibi yanınızda beni de ava götürecektiniz. Öyle olunca şu an hayatta olmayacaktım. Yerliler beni de kurban edeceklerdi.'
***
Yaşadığımız şu günlerde de…
İnsanın dili varmıyor söylemeye, ne hayır olacak bunda diyor insan ama…
Yine de…
Tüm dünyaya yayılan bu salgın hastalıkta da bir hayır vardır, belki.
Bakalım sonunda ne olacak?
Salgın bitip de evlerden dışarı çıktığımızda neler olacak, hayat nasıl devam edecek?
Neler yaşanacak?
Bizi neler bekliyor?
'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!' diyenler var.
Yine de…
Hayatımızın nasıl değişeceğini şimdiden kestirmek pek kolay değil ama…
Ama en azından, şu günlerde, bu salgın hastalıkla birlikte, insanlık için sağlık çalışanlarının…
Bilim insanlarının…
Bilimin ne kadar değerli ve önemli olduğu herkes tarafından iyiden iyiye anlaşıldı sanırım.
Ve Atatürk'ün ne kadar büyük bir insan olduğunu da herkes bir kez daha idrak etmiştir umarım.
Yüz yıl kadar önce,
'Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir, fendir,' demişti Atatürk.