Arap ülkelerinde insanlar konuşmaya,
'Allah'ın adıyla' diye başlar.
Biz de, yazacağımız yazı yanlış anlaşılmasın, diye başlayalım yazıya.
Yalnız virüsten değil, insan her şeyden korkuyor bu günlerde.
Avcı, avlanmaya çıkmış ormana.
Yüz metre gitmiş ayının ürkütücü homurtusunu duymuş.
Hemen yönünü değiştirmiş.
Kuzeye yönelmiş.
Bu yönde biraz daha gidince ayının ayak izine rastlamış.
Bu kez de batıya yönelmiş.
Bu yönde de biraz gidince ayının bokunu görmüş.
Gideceği yer kalmamış.
Öfkeyle bağırmış,
'Ayıdan kork, ayının bokundan kork!'
Virüsten kork!
Virüsle ilgili paylaşım yapmaktan kork!
Enver Aysever'e soruşturma açıldı bu yüzden.
Bu gürültü patırtıda…
Onun için, yazıya besmeleyle başlar gibi başlayıp, önce, yazacaklarımız yanlış anlaşılmasın, diyelim.
Virüsle mücadeleyi…
Her türlü mücadeleyi yürekten destekliyoruz elbette.
Herkes…
Her kesim elinden gelen çabayı gösteriyor.
Fakat…
Bazı kesimler var ki…
Yangından mal kaçırır gibi.
Her biri bir yerinden tutmuş virüsün.
Çekiyor.
Virüs değil de ortalıkta olan, büyük bir pasta sanki.
Bazı sektörlerin vergi ve SGK primlerinin; nisan, mayıs, haziran ödemeleri altışar ay ertelendi.
'Neşeleri yerinde!'
Böyle bir zamanda…
Virüs dünya üzerinde binlerce insanın ölümüne neden olurken hangi insanın neşesi yerinde olabilir ki?
Daha neler neler; virüsle, salgın hastalıkla ilgisi alakası olmayan kararlar, harcamalar…
***
Bazı kesimlere sunulan avantajları gören hırsızlar da bir video çekmiş, internette dolaşıyor.
'Biz hırsızız. İşimiz bu. Evlere girip ufak tefek bir şeyler çalarak geçimimizi sağlıyoruz. Şimdi herkes evinde… İşimizi yapamıyoruz. Mağduruz. Buradan yetkililere sesleniyorum, bize de bir fon ayrılsın,' diyorlar.
Onlar da virüsten pay istiyor.
***
Yaşlılara da kolonya ile maske verilecek…
Talep etmeleri halinde…
Sağlık çalışanlarına düşense…
En riskli kesime düşense alkışlanmak!
Her akşam saat dokuzda...
Unutmayın.
Kapısını kapatıp kendinizi güvenceye aldığınız evlerinizin balkonuna çıkıp onları birkaç dakika alkışlamayı unutmayın.
Tiyatro oyuncularına…
Sanatçılara…
Biz yazıp çizenlere de düşen sadece alkıştır aslında çoğu zaman.
'Yazılarını okuyorum, çok güzel yazıyorsun.'
Hepsi bu!
Fakat işte, alkış karın doyurmuyor.
Hastanede yatıp kalkan sağlıkçının, bu günlerde okula gidemeyen çocuğu için tuttuğu bakıcının parasını ödemeyecek sizin her akşam saat dokuzda, evinizin balkonundan sunduğunuz alkışlar.
Bir maaş ikramiye ödenebilir mesela onlara.
Atama bekleyen sağlıkçılar atanabilir.
Ve artık hiçbir sağlıkçı görevi başında darp edilmeyebilir.
Sadece şimdi değil, her zaman, bizim için ne kadar değerli oldukları hissettirilebilir onlara.