Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un söylem ve söylediklerini dikkatle izliyor ve büyük ölçüde katılıyoruz. Toplumun tüm kesimi de desteklerini ve umutlarını sürdürüyor.
Sayın Selçuk ne yapılması gerektiğini ve niçin yapılması gerektiğini söylüyor. Ne yapılması, niçin yapılması gerektiğini söylemek çok önemli çünkü niyeti ortaya koyar. Milli Eğitim Bakanı niyetini açıklarken aynı zamanda niyetini gerçekleştirecek bilgi, beceri, yetkinlik ve kaynağa sahip olduklarını, ekibinin hazır olduğunu da söylüyor her fırsatta.
Şimdi Millî Eğitim Bakanlığı ve sayın Milli Eğitim Bakanı'nın bazı söylem ve niyetlerine bakalım.
'Ölçme ve değerlendirme sistemi, öğrencilerin eğitim hayatı sürecinde edindikleri bilgileri günlük yaşamlarında kullanma becerilerini de ölçecek şekilde genişletilecek' (100 Günlük İcraat Programı).
'Eğitim, bir kopya meselesi olmayacak. Evrensel standartlar içerisinde olacak. Ama bu coğrafyadan, bu topraktan çıkacak' (Ankara basın toplantısı).
'Bizim eğitim sistemimiz tümüyle akıl ya da bilişsel alan dediğimiz kısma hitap ediyor. Yani talim var, terbiye yok, duygu ve şahsiyet gelişimi konusunda eksiğimiz var' (Ankara basın toplantısı).
'Sınavın daha çok ülkenin fotoğrafını çekmek için kullanılan bir şey olacağı döneme geliyoruz' (İstanbul basın toplantısı).
'Üniversite sınavı lisede görülen değil üniversitenin talep ettiği konulardan yapılmalı. Çünkü öğrenci için bu sınav bir lise bitirme değil üniversiteye geçme sınavıdır' (İstanbul basın toplantısı).
'Çocuklarımızın çift kanatlı olarak yetişmesi bir zaruret. Bir kanat bilgi-bilim, diğer kanat ahlak-erdemi temsil eder' (2018-19 Öğretim yılı açılış konuşması).
'Şahsiyeti şahsiyet bina eder, güçlü bir şahsiyet söz konusuysa öğretmen açısından, çok güçlü şahsiyet olan öğrenciler yetişecektir' (2018-19 Öğretim yılı açılış konuşması).
'Bugün bir zihniyet dönüşümü içindeyiz. Zihniyet dönüşümü öğretmenlerin desteği ve katkısı ile olursa çok daha kısa olacaktır' (2018-19 Öğretim yılı açılış konuşması).
Bu söylem ve niyetlerin tamamına katılıyoruz ve destekliyoruz.
Sayın Milli Eğitim Bakanı bu söylem ve niyetlerini bugüne kadar Milli Eğitim Politikalarına yön veren, yönetici ve öğretmenlere eğitim veren üniversite hocaları ve kendisini uzman olarak tanıtanlarla yapacaksa, bunların bilgi ve yetkinliğinden yararlanacaksa şimdiden niyetlerinin gerçekleşmeyeceğini bilmesi gerekir.
Sayın Bakan, Milli Eğitim arşivini gözden geçirerek bugüne kadar milyonlarca TL lik bütçeli projelerde hangi üniversite hocaları görev almış, bu projelerin sonuçları ne olmuş incelemesinde fayda var. Yoksa aynı kişilerle hayallerini gerçekleştiremez. Hani derler ya 'aynı işi yaparak farklı sonuçlar almak mümkün değil. Aynı kişilerle büyük hayallere ulaşmak da mümkün değil.
Bu köşeden birçok kez 'Eğitimde dünya ile rekabet edebilir duruma gelebilmemiz için öncelikle bir zihniyet devrimi yapmamız gerekiyor. Açık, şeffaf, hesap verebilir, akıl ve bilimi referans alan, kendi kültür ve değerlerimizden beslenen bir eğitim sistemi ve modeli oluşturmadan dünya ile rekabet edebilmemiz mümkün değil' diye yazdım. Milli Eğitim Bakanı'nın da aynı niyeti beyan etmesi çok sevindirici bir durum.
Yine bir başka yazımda 'Bugün ülkemizin yapacağı en önemli devrim, zihniyet ve demokratik davranış devrimi olmalıdır. Türkiye'nin ve tüm İslam coğrafyasının en önemli ihtiyacı zihniyet devrimidir, demokratik davranış devrimidir. Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanlar bu devrimi gerçekleştirebilirse bugünü insan onuruna yakışır şekilde yaşayabiliriz. Geleceğimize de onurlu bir şekilde yön verebiliriz. Demiştim.
Artık Milli Eğitim bakanımız da zihniyet değişikliğinden söz ediyor. Ama değişimi öğretmenlerle sınırlı tutmamak gerekir. Asıl zihniyet değişikliğinin ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanlardan başlaması gerekmektedir. Öğretmenlerin zihinlerini ve zihniyetini kısırlaştıran, öğretmenden sonraki sıralı tüm yöneticilerin olduğu unutulmamalıdır.
Millî Eğitim Bakanımız öğretmenlerin şahsiyetli olması gerektiğini söylüyor. Doğru. Ama sadece öğretmenlerin şahsiyetli olması yetmez. Okul müdürleri ve milli eğitim müdürleri başta olmak üzere bu ülkede yönetim görevi olan herkesin de sağlam bir şahsiyete sahip olması gerektiğini unutmayalım.
Millî Eğitim Bakanlığı bundan sonraki yapacağı tüm çalıştay ve çözüm üretme çalışmalarında 'Sınav'ı hiç gündemine almamalıdır. Üst öğrenim kurumlarına geçiş sınavı nasıl olmalıdır, dediği an olay bitmiştir. Üst öğrenim kurumlarına geçiş nasıl olmalıdır? Sorusuna cevap aramalıdır.
Bugüne kadar eğitimle ilgili görüş, düşünce ve önerilerimizin Millî Eğitim Bakanlığının niyet ve söylemi haline gelmesi umut verici.
Bu söylem ve umudun plan ve tasarıma dönüşmesini daha sonra da adım adım eyleme/uygulamaya dönüşmesini bekliyoruz ve sonuna kadar destekliyoruz.